CHP'nin İstanbul Aday Adayı Gürsel Tekin, Haberler.com'a verdiği röportajda Kemal Kılıçdaroğlu'na çağrıda bulunarak "Kimse İstanbul'u kaybetmek üzerine plan yapamaz. En az 3 ayrı şirketle kamuoyu araştırması yapalım. Kim önde çıkarsa o aday olsun" dedi.
31 Mart 2019'da yapılması planlanan yerel seçimlerde tüm gözler İstanbul'a çevrilmiş durumda... AK Parti'nin yeniden kazanmak için varını yoğunu ortaya koyacağı megakent için Binali Yıldırım'ı aday göstermesine kesin gözle bakılıyor. Yıldırım'ın karşısına güçlü bir aday çıkarmak isteyen CHP ise İstanbul'u tanıyan, her kesimden oy alabilecek potansiyeli olabilecek bir aday profili ile seçimlere girmek istiyor. Ekrem İmamoğlu ve Muharrem İnce ile beraber İstanbul'a göz kırpan güçlü bir isim daha var: Gürsel Tekin.
Adayların ve aday adaylarının nabzını tutan Haberler.com olarak İstanbul için geçen Gürsel Tekin'e merak ettiğimiz soruları yönelttik. Bütün siyasilere örnek teşkil edecek bir erdemle "Şu soru olsun, bu soru olmasın" gibi bir seçiciliği olmadan, sorularımızın tamamına samimiyetle yanıt verdi.
- AK Parti'nin adayı muhtemelen Binali Yıldırım olacak. Sizin de CHP'den aday olmanız durumunda şansınızı nasıl görüyorsunuz?
Biz tam 4 yıldır çok ciddi bir çalışma yürütüyoruz. Doktora yapar gibi çalıştım. Şehircilik alanında dünyanın en iyi üniversitelerinde eğitim veren akademisyenlerle, bugün hala kamuda hizmet veren tertemiz bürokratlarla İstanbul'un sorunlarını masaya yatırdık. İstanbul'u kazanmak için AKP'nin kalelerini yıkmak gerekiyor. Nüfusun yarısı sadece 10 ilçede yaşıyor. Bu hedef ilçelere yönelik bir saha çalışması ortaya koyduk. İstanbul'un 934 mahallesinin 785'ini adım adım gezdim. Nerede bir derdi olan varsa onun yanına koştuk. Bu çalışmaların sonucunu da kamuoyu yoklamalarında görüyoruz. Halkın her kesiminden ciddi bir teveccüh var. İstanbul halkı değişim istiyor. İstanbul halkı artık kendisine hizmet eden bir belediye istiyor. Bunu da başaracağız. Sayın Binali Yıldırım'ın çok aday olmak istemediğini de biliyoruz. Eğer kendisiyle yarışırsak hiç üzülmesin Meclis görevine geri dönecek. İstanbul'da yeni bir dönem başlayacak. İstanbul kazanacak.
"EN AZ ÜÇ AYRI ŞİRKETLE KAMUOYU ARAŞTIRMASI YAPALIM"
- Muharrem İnce, Ekrem İmamoğlu ya da başka bir CHP'linin aday gösterilmesi durumunda tavrınız ne olacak?
Sayın Muharrem İnce Cumhurbaşkanı adayımız. Toplumun teveccüh gösterdiği bir insan. Cumhurbaşkanlığı seçiminde sokak sokak kendisi için mücadele ettik. Sayın Ekrem İmamoğlu'da partimize hizmet eden bir kardeşimiz. Bu ailenin bir ferdi olarak benim yarışım hiçbir CHP'li ile değil. Ben AKP ile yarışıyorum. İstanbullular artık yeni bir dönem arzuluyor. Örgütümüz de İstanbul'u mutlak olarak kazanmak istiyor. Türkiye ekonomisinin üçte biri olan İstanbul 130 ülkeden büyük nüfusuyla Türkiye'nin kaderini belirler. Kimse İstanbul'u kaybetmek üzerine plan yapamaz. Bu yüzden ben bir yöntem öneriyorum. Diyorum ki örgütümüze soralım, en az 3 ayrı şirketle kamuoyu araştırması yapalım. Ne diyoruz? "Hayatta en hakiki yol gösterici ilimdir, fendir." Mustafa Kemal bunu kör duvarlara yazalım diye söylemedi. Hakikat bu olduğu için söyledi. Adayımızı objektif verilerle, bilimsel yöntemlerle belirleyelim. Esas olan halkın kararıdır. Kimse halka bir şey dikte edemez. Halka rağmen de kimse netice alamaz. Genel Merkez'den benim beklentim hakkaniyet içerisinde bu sürecin yönetilmesidir. Başka bir beklentimiz olamaz.
"BEN GARİP GUREBALARIN YANINDAYIM"
- Olası bir ittifak durumunda HDP ve İYİ Parti seçmeninden nasıl oy alacaksınız?
Bakın çok açık söylüyorum, bugün İstanbul'da kimse 1994'ten beri devam eden düzenin devam etmesini istemiyor. Sadece HDP'liler, İyi Partililer değil, MHP'li seçmene de soralım. Bir tane MHP'li"bir dönem daha İstanbul'u AKP yönetsin" demiyor. İstanbul bugün çok ağır bedel ödeyen bir şehir. Ekonomi durmuş. Çarklar dönmüyor.TOKİ uzmanları raporuna göre sadece 76 projede bir avuç adamın yaptığı vurgun 240 milyar lira. Tunus ekonomisi kadar büyük bir parayı bir avuç adam cebine atmış. Böyle bir yağmaya hiçbir şehrin dayanması mümkün değildir. Bu yoğun yapılaşma ve yağma İstanbul'un altyapı, üstyapı bütün sorunlarının temeli. Ulaşım sıkıntısı, çevre sıkıntısı, güvenlik sıkıntısı bu yüzden yaşanıyor. Doğal kaynaklarımız limite dayanmış durumda. Yetmiyor, yüzbinlerce insanın evine el konuluyor, İstanbullular sürgüne tabi tutuluyor. Kağıthane'de insanlar barakalarda, Fikirtepe'de çadırlarda yaşıyor. Sulukule semti apartheid rejimi uygulamalarına maruz kaldı. Gariban olduğu için insanlar sürülüyor. Üsküdar'da insanların evine el koymak için gece vakti operasyon düzenleniyor, insanların hayatı darma duman ediliyor. Saadet Partilisi, HDPlisi, İyi Partilisi, MHP'lisi ve AKP'ye oy veren seçmen hepsi bu büyük acıları yaşıyor. Biz tabanda büyük bir koalisyon kurmuş durumdayız. HDP'ye oy veren seçmenden de, İyi Parti'ye oy veren seçmenden de oy alacağız. Esenyurt'ta HDP'ye oy veren seçmen ne kadar sorun yaşıyorsa, Bağcılar'da İyi Parti'ye oy veren seçmen o kadar sorun yaşıyor. Dolayısıyla bugün karşı karşıya olduğumuz mesele şudur. Bir tarafta beton lobisinin, yağma düzeninin adayı var, diğer tarafta da halkın adayı var. Ben garip gurebaların yanındayım. En büyük gücüm de onların sevgisidir. Onlarla el ele vereceğiz, İstanbul'da huzur ve güven dolu yeni bir sayfa açacağız.
"İSTANBUL'UN ZENGİNLİĞİ İSTANBULLULARA AKACAK"
- Vaatler sıralamasında İstanbul için birinci vaadiniz nedir?
Bugün İstanbul yaşanabilir şehirler sıralamasında 60 şehir arasında 40'ıncı sırada. Sağlıklı şehirler sıralamasında İstanbul sondan ikinci. Dünyada kadınlar için en tehlikeli 10 şehirden bir tanesi İstanbul.
Uluslararası sıralamaya baktığınızda manzara bu çıkıyorsa bunun birçok nedeni var. İstanbul'un yaşadığı sorunlar sıralamalara yansıyor. Kürsüden şampiyonlar ligine çıktık diye bağırıyorlar, gerçekte İstanbul küme düşmüş durumda. Dünyanın en güzel şehri olan İstanbul, Viyana'nın, Berlin'in, Paris'in çok gerisinde.
İstanbul dünyanın en kötü yönetilen şehri. Çünkü İstanbul'u İstanbullular yönetmiyor. İstanbul beton lobisinin, bir avuç adamın egemenliği altına bırakılmış durumda. Firavunların egemenliğinin simgesi piramittir. Bunların egemenliğinin simgesi de İstanbul siluetine hançer gibi saplanan 16:9 kuleleridir. Biz İstanbul'u bunların elinden kurtaracağız.
Kentsel dönüşüm adı altında yapılan mevcut yağma son bulacak. İnsanlar sürülmeyecek. Bütün vatandaşlarımızın yapıları yenilenecek, mülkün sahibi kimse içinde o oturacak. İstanbul'un zenginliği İstanbullulara akacak.
Ulaşım alanında devrimci modeller ortaya koyacağız. Toplu taşıma konforsuz ve niteliksiz olmak zorunda değildir. Balık istifi gibi bir yerden diğerine seyahat edilmez. Bu bir kamu hizmetidir. Açacağımız yeni hatlar ve bütüncül ulaşım planıyla konforlu, nitelikli toplu taşıma hizmetine İstanbul ulaşacak.
Üçüncüsü 21'inci yüzyılda belediyeciliğin sırrı belli. Katılımcılık, çoğulculuk, şeffaflık. İstanbul birilerinin kapalı kapılar ardında verdi keyfi kararlarla yönetilmeyecek. Beton lobisi istedi diye imar planları değişmeyecek. Atılacak bütün adımlara katılımcı süreçlerle halkımız katılacak. Ortak akıl ortaya çıkacak. Çoğulcu olacağız, kimseye ayrımcılık yapmayacağız. Bütün İstanbullulara eşit, nitelikli hizmet gidecek. Pozitif ayrımcılık yapacağımız tek grup garibanlar ve dezavantajlı gruplar olacak.
Mahalle kültürünü ve şehirlilik bilincini yeniden güçlendireceğiz. Özellikle tarihi kimliği kaybolan semtlerde çalışma yürüteceğiz. İstanbul'un dokusuna aykırı, manevi iklimini bozan tüm çarpık adımlar ortadan kaldırılacak. Bugün Koca Sinan'ın bize hediyesi olan Süleymaniye Camii'nin bahçesine Kaçak Cafe açacak kadar gözü dönmüş bir yağmacılık var. Bunu ortadan kaldıracağız.
"KİŞİ BAŞINA 5 BİN 300 TL TURİZM GELİRİMİZ OLACAK"
Şu anki ekonomik tablo seçmenin yerel seçimdeki tercihine yansır mı?
İstanbul nasıl Türk ekonomisinin kalbiyse, 600 yıldır İstanbul ekonomisinin kalbi de Kapalıçarşı'da atar. Bakarsınız, manzarayı görürsünüz. Geçen hafta Kapalıçarşı Esnafları Derneği Yönetim Kurulu ile birlikte bir basın açıklaması yaptım. Başkan diyor ki "Esnaf dükkanı kapatıyor, Karadağ'a taşınıyor." Bu ne demek? Kapalıçarşı'nın bile nabzı atmıyor. Kasımpaşa pazarında insanlar fileleri boş eve dönüyor. 1 kilo peynir alırken 3 kere düşünüyor. İki hafta önce yaşlı bir teyzemiz 50 lira ile pazara çıkmış, eli boş eve dönüyor. Torbada bir şey yok.İstanbul'daki 2 milyon 300 bin yoksul insan çok acı koşullar içerisinde hayatını sürdürüyor. Ben İstanbul'u mahalle mahalle biliyorum. Bu herhangi bir döneme benzemiyor. Elbette bunun bir faturası olacak. Ancak bu faturanın ortaya çıkması için yeni bir söz, yeni bir anlayış ortaya koymamız lazım. AKP Belediyeciliğini kopyalanarak, AKP dili ve zihniyetiyle bu insanlarda bir umut yaratamazsınız. Üsküdar'da evi yıkılan muhafazakarlar, Başakşehir'de sürgüne tabi tutulanlar yeni bir söz duymak istiyor. Aynısından bir dönem daha kimseye heyecan vermiyor. Biz başka bir şey söylüyoruz.
Bugün İstanbul borç batağında bir belediye. Uluslararası yatırıma kavuşmanın temel yolu güvendir. Sayıştay Raporu'na göre sadece 1 yılda 753 milyon lira yolsuzluk yapan bir belediyeye kimse yatırım yapmaz. Deli mi adamlar çalınsın diye para versinler? Biz belediye başkanı olduğumuz anda yeni bir güven ortamı tesis edilecek. İstanbul yatırım alan bir şehre dönüşecek.
Bir başka küçük örnek, bakın bugün İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesi. Tarihse tarih, kültürse kültür, medeniyetlere başkentlik yapmış bir kent. Londra dediğimiz şehrin tevellütü milattan önce 50. Yani Londra kurulduğunda İstanbul 700 yaşındaydı. Fark burada. Bu kadar görkemli bir şehirde yaşıyoruz. Bu şehir bugün Londra'nın yarısı kadar turizm geliri elde edemiyor. Yalnızca Londra kadar turizm gelirimizi arttırsak senede 16 milyar dolar gelir elde edeceğiz. Yani kişi başına 5 bin 300 TL turizm gelirimiz olacak. Peki insanlar doğası harap olmuş bir şehre gelir mi? İnsanlar sanatın bittiği, Beyoğlu'nun beton bir mezara gömüldüğü şehre adım atar mı? Daha önemlisi insanlar dünyada kadınlar için en tehlikeli 10 şehirden bir tanesine gelir mi? Güvenlik sorunu, doğa sorunu, yönetim sorunu neticede ekonomik sorun olarak ortaya çıkar. Biz bu şehri 21'inci yüzyıla göre yöneteceğiz. İstanbul'da yağma bitecek. Vatandaşların evi değerlenecek. Akıllı kent teknolojileri, ekolojik kalkınma modelleri, bütüncül güvenlik ekosistemi çarklar yeniden dönmeye başlayacak. İstanbul nefes aldığı andan itibaren emin olun İstanbul ekonomisi de ayağa kalkacak, Türkiye de ayağa kalkacak.
"YAŞLI AMCA 'CAMİYE GİDEMİYORUZ' DİYE BAĞIRDI"
Aylardır İstanbul sokaklarındasınız. Karşılaştığınız en ilginç tepki ne oldu?
Geçen gün Sulukule'deydim, vatandaşın evlerini gasp etmişler. Sulukule'nin tarihi nüfusunu da sürgüne tabi tutmuşlar. Onların evine de rezidanslar dikmişler. Yetmemiş adamlar dikenli telle sokağı kapatmış. Vatandaş evine sokaktan yürüyemiyor. Gariban olduğu için sokak yasak. Bu apartheid uygulamasıdır. Tene göre değil, cüzdana göre ayrımcılık. Çok alçakça, insanın midesini bulandıran bir şey. Bu ülkenin insanına sokakta yürümeyi bile çok görüyorlar. Orada yaşlı bir amca camiye bile gidemiyoruz diye bağırdı. Gerçekten yüreğime oturdu. O amcaların duasıyla inşallah kazanacağız.
"VURUŞA VURUŞA YÜRÜMESİNİ ÇOK İYİ BİLİRİZ"
Kapalıçarşı'daki görüntüleriniz çok konuşuldu. Bununla ilgili Kapalıçarşı'ya cuma saatinde gittiğiniz yönünde iddialar ortaya atıldı. Konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
Valla alçakça iftiralara biz çok alıştık. Bunu söylemek utanç verici ama o gün ben Cuma namazını Beyazıt Camii'nde kıldım. Oradaki esnaf kardeşlerimizden biri de oradayken fotoğrafımı çekmiş. "Vallahi bu iftiralara ben dayanamıyorum" diye bize gönderdi. Bakın bu iftiraları atanlar İstanbul'u yağmalayan beton lobisinin uzantılarıdır. 240 milyarlık bir yağma var. Bunun belediye ayağı var, bürokrasi ayağı var, medya ayağı var.FETÖ'cü yöntemlerle itibar suikasti yapmaya çalışıyorlar. Bu tutmaz. Biz hayatımızı halkın içinde halka açık yaşayan insanlarız. Onlar istediklerini desinler, biz manşetlerle vuruşa vuruşa yürümesini çok iyi biliriz. İşte neticede hak ortaya çıktı, Kapalıçarşı'da kriz yok diyorlardı, krizi bizzat Kapalıçarşı Esnafı haykırdı. Ekonomide de kriz yok diyorlardı, şimdi soğan deposu basıyorlar. Garibanın üstüne bindikçe biniyorlar. Diğer yanda bir tanesi "İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde tam 753 milyon TL yolsuzluk yapılmış, bu da kul hakkıdır" demiyor. Ekmek üreten fırıncıları zam yaptılar diye bastılar. Adamlar geçinemiyor. Un fiyatı uçmuş. Bu insanların boğazına basıyorlar. Diğer yanda Demirel ve Özal zamanında yapılan köprülere 2 yılda tam yüzde 157 zam yapıldı. Enflasyon oranı belli. Tefeci bu kadar zam yapmaz. Buna ağızlarını açmıyorlar. Çünkü bunların taptıkları ilah belli. Bunlar dolara tapıyorlar. Banka hesaplarını büyütmek için yaşıyorlar. Onların atamayacağı bir iftira, söyleyemeceği bir yalan yoktur. Onların yalanları da bize vız gelir, tırıs gider.
"BİZ KAZANACAĞIZ, İSTANBUL KAZANACAK"
Bir önceki seçimde Mustafa Sarıgül, İstanbul'dan yüzde 40 oy aldı. Aday gösterilmeniz durumunda hedeflediğiniz oy oranı nedir?
Ben aday olmak için yola çıkmadım. Kazanmak için yola çıktım. Hedefimiz ne? Zafer. Zalim bir iktidarın tüm fütursuzluğuna rağmen zafer. Beton Lobisinin türlü saldırılarına rağmen zafer. Medyadan atılan iftira dolu manşetlere rağmen zafer. Yol ne kadar uzun, ne kadar zor olursa olsun zafer. Çünkü zafer kazanamazsak çocuklarımıza bırakabileceğimiz bir İstanbul kalmayacak. Gariplerin yüzü gülmeyecek. İstanbullular nefes alamayacak. Birinci olacağız. Biz kazanacağız, İstanbul kazanacak.
Hemşehrilerinizin yoğun yaşadığı Esenyurt için de adınız geçiyor. Burası için bir teklif gelse cevabınız ne olur?
Esenyurt'taki tüm hemşehrilerime ve bütün Esenyurtlulara sesleniyorum. Az kaldı az. Bahar geliyor. Biz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olacağız ve Esenyurt'u da kazanacağız. Esenyurt'lular en sonunda rahat edecek, yüzleri gülecek.
haberler.com - Olgun Kızıltepe