Zirvede Türkiye ile ilgili alınan kararları değerlendiren TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Zirve sonucu ülkemiz için tam bir fiyasko. Ortada somut hiçbir kazanım yok. Ne Gümrük Birliği güncelleniyor. Ne müzakereler açılıyor. Ne de vize muafiyeti getiriliyor. Tam tersine Türkiye’nin önüne Doğu Akdeniz ve Rumları tanıma şartları konuyor. Türkiye’nin Tam Üye adaylığına bile değinmeyen, koşullarla, tehditlerle dolu bu bildiriyi Dışişleri Bakanlığı'nın ‘olumlu gündem oluşturma gayretini memnuniyetle karşılıyoruz’ diye değerlendirmesi şaşkınlıktan başka bir şey olamaz” değerlendirmesi yaptı.
Çakırözer, iktidara, “6 Nisan’da Türkiye’ye gelecek AB liderlerine ‘Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki ve Kıbrıs’taki meşru haklarından vazgeçmeyeceğinin" net bir dille anlatılması çağrısında bulundu.
Çakırözer, AB zirve sonuç bildirgesi sonrasında Türkiye adına Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya da tepki gösterdi. Dışişleri açıklamasında Zirvede alınan kararlarla ilgili “Olumlu gündem oluşturma gayreti” ifadesi kullanıldığını anımsatan Çakırözer, “Türkiye’ye tehditlerle, koşullarla dolu bu bildiriyi Dışişleri Bakanlığının ‘olumlu gündem oluşturma gayretini memnuniyetle karşılıyoruz’ diye değerlendirmesi şaşkınlıktan başka bir şey olamaz” dedi.
TBMM’de AB Zirvesi ile ilgili bir basın toplantısı düzenleyen Çakırözer şunları söyledi:
Adaylık gitti, yeni şartlar geldi: Zirve sonuç bildirgesinin hiçbir yerinde Türkiye’nin Tam Üye adayı statüsünden bahis dahi edilmiyor. Türkiye’yi bir aday ülke değil, sadece çıkarlarını korumak için ilişki içinde oldukları bir ülke gibi görüyorlar. Bu nedenle Türkiye ile ilgili kararların alındığı bölümün başlığı bile Türkiye değil ‘Doğu Akdeniz’.
Doğu Akdeniz'de hiçbir adım atmama koşulu: Zirve metninin ortaya koyduğu bir başka gerçek de Türkiye ile ilgili alınacak her kararın artık resmen Doğu Akdeniz’de hiçbir adım atmama koşuluna bağlanmış olması. AB bu konuda Türkiye’nin alacağı bir inisiyatif karşısında harekete geçeceği tehdidini ortaya koymaktan çekinmiyor.
Vize muafiyeti unutuldu: Türkiye ile AB arasında 5 yıl önce imzalanan göçmen mutabakatına göre Türkiye’nin Suriyeli göçmenleri Avrupa’ya göndermemesi karşılığında AB tarafı Türk vatandaşlarına vize muafiyeti, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gibi sözler vermişti. Türkiye taahhüdünü yerine getirirken AB sözlerini yerine getirmedi. Üstüne, bu sonuç bildirgesinde sözlerini yerine getirmek için Türkiye’nin önüne yeni bir koşul daha koydular. Artık AB tarafında atılacak tüm adımların ön koşulu, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de meşru haklarından vazgeçmesi olacak. AB liderlerinin bildirgede Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarını korumak için yürüttüğü sismik araştırmaları ‘illegal’ olarak tanımlaması kabul edilemez. AB, Yunanistan ve GKRY’nin tek taraflı taleplerinin tam anlamıyla esiri olmuş durumda.
Gümrük Birliği'nin şartı rumları tanımak: Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesine ilişkin ifadeler çok muğlak ve sonuca yönelik olmaktan uzak nitelikte… Gümrük Birliği güncellemesi için anlaşmanın Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne de teşmil edilmesi ön koşul olarak isteniyor. Yani Rum kesiminin tanınması dayatılıyor. Bu Kıbrıs sorunu adil biçimde çözülmeden Türkiye’de hiçbir hükümetin kabul edebileceği bir durum değildir.
AB’nin Türkiye'ye bakışı geriledi: Bildirgede AB’nin Türkiye ile ilişkilerde esas ve öncelikli konusunun Avrupa’ya yönelik mülteci akınını engellenmesi ile sınırlı olduğu görülüyor. Bu durum bir dönem aday ülke statüsü verilen Türkiye’ye bakış açısının hangi noktaya gerilediğini açıkça göstermekte.
Turizm ve enerjide yaptırım tehdidi: AB söylendiği gibi yaptırımdan vazgeçmiş de değil. Tam tersine onların ‘provokasyon’ ve ‘tek taraflı hareket’ diye yorumladıkları, Akdeniz’de ve Kıbrıs’ta egemenlik haklarımızı savunmaya yönelik adımlar söz konusu olduğunda Türkiye’ye turizm, enerji ve ekonomi alanlarında yaptırımlar yapılacağı dolaylı da olsa vurgulanıyor… AB bildirgede, 2016’da imzalanan göçmen mutabakatının yenilenmesinden bahsetmiyor bile. Tam tersine o anlaşmanın içeriği boşaltılıyor. Sadece AB’nin üzerine düşen parasal yükümlülüklerden söz ediliyor. Vize muafiyeti ise tamamen unutulmuş durumda.
Bu fiyaskonun nesini olumlu buldunuz: Türkiye’yi demokrasiden, hukuk devletinden uzaklaştıran tek adam yönetiminin dış politikadaki başarısızlıklarına bu zirve ile bir yenisi daha eklendi. Artık AB Türkiye’yi aday ülke olarak dahi görmüyor. Kendi çıkarlarını korumak için idare edecekleri bir komşu olarak görüyor. ‘Bana ilişmesin de ne yaparsa yapsın’ havasındalar. İdeolojik dış politika tercihleri nedeniyle çıkmaza giren Saray yönetimi AB’nin bu pragmatik tavrından memnun olabilir.
AB’nin de bu iki yüzlü tavrından memnun değiliz: Ama Türkiye’de yönünü Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet hedefine dönmüş olan ve bu yüzden AB sürecini bugüne kadar koşulsuz desteklemiş olan on milyonlarca yurttaşımız bu iktidarın da AB’nin de bu iki yüzlü tavrından memnun değiliz. AB, Türkiye’deki iç siyasi gelişmeleri gerekçe göstererek ahde vefa ilkesini yok sayamaz. Nedir bu? Tam üye adaylığı Türkiye için kazanılmış bir haktır. Buradan geri gidilemez. CHP ve Millet İttifakı hem ülkemizde demokrasi ve hukuk devletini güçlendirecek adımları atmaya, hem de AB sürecimizi hedeflediğimiz tam üyelik ile taçlandırmaya kararlıyız.
AB liderlerine açıkça söylenmeli: Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki ve Kıbrıs’taki meşru haklarından vazgeçmeyeceğini ve tam üye adayı statüsünün yok sayılamayacağının net bir biçimde söyleyin.
ANKA