Seçmen umutsuz, seçmen kırgın. ‘Bir daha sandığa gitmem’ diyenlerin sayısı azımsanmayacak oranda. CHP yönetimi ise bu durumu görmezden geldiği gibi ‘önümüzde yerel seçim var, ona hazırlanmamız gerekiyor’ diyerek olağanüstü kurultay çağrısına karşı çıkıyor.
En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Seçmene umut aşılamayan, kırgınlığını gidermeyen dahası hem Cumhurbaşkanlığı’nı kaybeden hem de milletvekilliği seçiminde oy yitiren parti yönetimi delegesine, seçmenine bunun hesabını vermez, yeni bir politik hat belirlemezse yerel seçimde kimden oy alacak? Kurultay olsun diye imza veren il başkanını, ilçe yöneticisini, delegesini, milletvekilini seçimde nasıl çalıştıracak?
Aslında CHP’de kazan uzun zamandır kaynıyordu. Olağanüstü kurultay için imza verenlerin kanaatine göre 24 Temmuz bardağı taşırdı. Kimi basına yansıyan kimi yansımayan kazandaki krizler kısaca şöyle sıralanabilir:
İlk kriz bugün CHP’yi de vuran ‘dokunulmazlıklar’ meselesinde ortaya çıktı. Milletvekillerinin önemli bir bölümünün ısrarla karşı çıkmasına rağmen CHP yönetimi ‘anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz’ dedi ve dokunulmazlıkları kaldırdı. Sonuçlarını da hep birlikte yaşıyoruz.
İkinci kriz. Tek adam rejiminin oylandığı 16 Nisan referandumunda yaşandı. CHP o kader oylamasında 9 bin 760 sandığa -ki o sandıklar toplam oyların yüzde 6’sına denk geliyordu- adam koyamadı. Üstelik bu konuda kendisini uyaran milletvekillerine rağmen, o sandıklardaki oyları kontrol edemedi. Bu olay, referandum sonrası parti içinde tartışma yarattı.
Yine aynı referandumda Bülent Tezcan’ın partililere ‘mühürsüz pusulaların kabul edilmesi’ yönünde attığı SMS de parti içinde tartışma yarattı.
9-10 Mart tarihindeki tüzük kurultayı ise bunlara tuz biber ekti. Üyelerle ön seçim isteyen, MYK’nin Parti Meclisi tarafından belirlenmesini isteyen yani parti içi demokrasiyi savunan delegelerin ve milletvekillerinin istekleri reddedildi.
Öyle ki delegeler basına kapalı yapılan o kurultayda bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı ‘hakhukuk- adalet’ sloganı attı ve yüzlerce delege salonu terk etti.
Ve hem öncesi hem de sonrasıyla 24 Haziran. Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok takdir gören İYİ Parti’ye 15 milletvekili gönderme hamlesi… MYK üyeleri tarafından bile bilinmeyen bu hamleden bazı gazetecilerin nasıl haberdar olduğu sorusu ortada duruyor. Yine bu süreçte Saadet Partisi’nin CHP listesine etkisi olup olmadığına ilişkin iddialar kapalı kapılar ardında konuşuluyor.
(Öyle görünüyor ki eğer CHP’de sular durulmazsa bu tür iddialara yenileri eklenecek.)
Sonuçta 24 Haziran’da hem Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda kaybedilmesi hem de partinin üç puan kaybetmesi uzun süredir parti yönetimini eleştiren eski ve yeni milletvekillerini harekete geçirdi.
24 Haziran sürecinde pek dile getirilmese de genel merkez milletvekili aday listesi nedeniyle de ağır bir eleştiri altındaydı.
Eleştirilerin ortak noktası da ön seçim isteyen, dokunulmazlıkların kaldırılmasına hayır diyen, 16 Nisan referandumunda partinin tavrını eleştiren, Abdullah Gül’ün aday yapılmasını istemeyen, partiyi sürekli sağa yaslıyorsunuz diyen 57 milletvekilinin liste dışı bırakılmasıydı.
Ve daha önce Muharrem İnce’ye oy veren delegelerin yanı sıra genel merkez yönetimini eleştiren isimler de olağanüstü kurultay için imza vermeye başladı.
Bugün o imzalar -sayısının 630 olduğu belirtiliyor- genel merkeze verilecek. Ve göründüğü kadarıyla CHP yönetimi, işi yokuşa sürmek için imzaları tek tek inceleyecek. İmzasını geri çeken delegeleri açıklayacak. Yani anlayacağınız tartışma teknik belki de adliyelik bir boyutta sürecek.
Sonuçta kaybeden CHP olacak.
CHP genel merkezi, birkaç yıl önce MHP’de yaşanan olağanüstü kurultay sürecini anımsamalı.
Ülkenin ciddi anlamda bir muhalefete ihtiyaç duyduğu bu süreçte, imza sayısına bile bakmadan olağanüstü kurultayı toplamalı.
Genel başkan kim olacak tartışmasından ziyade partinin sorunlarını, çözüm yollarını masaya yatırmalı. Ve olabilecekse eğer yeni bir umutla yoluna devam etmeli.
Aksi halde başta söylediğim gibi yerel seçimde de 24 Haziran benzeri bir sonuçla karşı karşıya kalırsa şaşırmayacağız.
Ayşe Yıldırım - Cumhuriyet.