Cemil Kırbayır'a zaman aşımı: Bulunamayacağı bir yere gömülmüş olması lazım

İsmail Saymaz'a konuşan Cemil Kırbayır raporunu hazırlayan eski TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı ve dönemin AKP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül, "Bulunabilir miydi? Bilemiyorum, emin değilim." dedi.

Cemil Kırbayır raporunu hazırlayan eski TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı ve dönemin AKP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül, Sözcü yazarı İsmail Saymaz'ın sorularını yanıtladı.

Saymaz'ın bugünkü "Cemil Kırbayır’a zaman aşımı" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

– Zaman aşımı kararı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çok acı… Çünkü ortada bir suç olduğu açık. İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bunu saptadı. Sorumluları, askerler hariç tespit etti. İnceleme yapılması gerekirdi. Hem Emniyet, hem MİT, hem sıkıyönetim görevlilerinin gerçekleştirdiği sorgulama sonucu Kırbayır işkenceyle öldürülmüş. Bu ortaya çıkıyor.

– Cesedi?

Cesedini bulamadık açıkçası. Hiç kimse bilgi vermedi.

– Fikir edinebildiniz mi?

Cesedin bulunabilmesi için bir bekçiyle görüşmeye çalıştık. Örtülü Ödenek'ten ödeme sözü bile aldım, konuşursa diye. Ama olmadı. Polis ve MİT görevlileri çapraz sorgulamada işkencenin yapıldığını kabul ettiler ama onlar da bilgi vermedi nereye gömüldüğü konusunda. Bulunabilir miydi? Bilemiyorum, emin değilim. Savcılığın raporumuzu gönderdiğimiz andan itibaren etkili soruşturma yapması gerekirdi ama yapmadı. Başsavcı konunun üzerine eğilmişti. Sonra başka yere tayin edilmiş, yerine gelenler bu işi yapmadı. Herhalde üzerine gitmek istemediler.

– Neden?

Ah, bir bilebilsem. Bu sorunun cevabını hiçbir zaman bulamadım.

– Kırbayır nasıl bir işkenceye uğramış?

Sadece o değil, herkese uygulanmış. Konuşturabilmek için dövülüyor, askıya alınıyor, üzerine su dökülüyorlar. Bir kişinin savrulup duvara çarpılırken çıkardığı ses gibi bir ses duyulmuş. Onun üzerine yaşamını kaybediyor.

– Sorgulayan polis ve MİT değil mi?

Onlar ama sıkıyönetim irtibat subayları da var. Savcılık araştırmayı sürdürmeliydi. Zaman aşımı bu işin üstüne gitmeme kararının bir sonucudur.

– İşkence edenler mi cesedi ortadan kaldırdı?

Tabii ki onlar yok etti cesedi. Bekçiyi kullanmış olabilirler. “Kaçtı” deniyor. Bulunamayacağı bir yere gömülmüş olması lazım. İşkence görmüş insanın kaçması mümkün değil, öyle bir ihtimal yok.

– İşkence sistematik miydi?

Sistematikti. Kars'ta askeri cezaevi var. Oradan sorguya insanlar getiriliyor. Hepsi işkenceden geçmiş.

– Siz zaman aşımını bekliyor muydunuz?

Her şey bekleniyor bu ülkede, ne diyeyim ki? Savcılığın soruşturma yapmadığını gördükten sonra işin bu noktaya geleceği beklenmeliydi.

– Siyasi irade yoksunluğundan söz edilebilir mi?

Elbette. O dönem Başbakan'ın verdiği destekle yürütebildik. O irade neden ortadan kalktı, anlayabilmiş değilim.

– O gün dava açılsa bugün çoktan bitmişti.

Tabii ki, davanın açılabilmesi için gerekli malzeme hazırdı. Sadece sıkıyönetim irtibat subaylarıyla ilgili eksiklik kalmıştı. Savcılık Genelkurmay'a başvurarak, isimleri isterdi, sorgulamasını yapardı. İddianame altı ayda tamamlanabilirdi. İki sene sonra karar çıkardı. Ama olmadı. Bu yapılmak istenmedi.

– Yani Kırbayır'ın katilleri araştırılmak istenmedi, öyle mi?

Evet, bizden sonra… Biz işimizi bitirene kadar isteniyordu.

– Sorguladığınız kamu görevlilerinden edindiğiniz izlenim neydi?

MİT, polis ve sıkıyönetim irtibat subayı; hepsinin işkenceye katıldığı ve ölüme neden oldukları yönündeydi bizim kanaatimiz.

– Bugün gelinen aşamayı nasıl yorumluyorsunuz?

Çok üzgünüm. Öyle zannediyorum ki, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nca yapılmış, 12 Eylül ile ilgili ilk ve tek incelemedir. Bunun sonuçlanmasını isterdim.

 

Türkiye Haberleri