Taşdelen’in yazısı şöyle:
Şimdi sosyal devletin, sosyal belediyeciliğin zamanı diyerek halktan yana yeni bir düzeni kurmanın zamanıdır. Zamanın ruhu, demokrasiyle taçlanmış bir cumhuriyeti, dayanışmayla örülmüş bir kenti çağırıyor. Bu çağrıya ses veriyor, kısa süre içinde bütün yurdu dayanışma ağlarıyla örüyoruz…
Dünyada büyük alt üstlerin yaşandığı süreçler birtakım sorgulamaları ve değişimleri beraberinde getirir. Korona salgınında (Covid-19) “insanlık durumuna”, dünyanın düzenine ve yaşadığımız hayata ilişkin temel sorgulamaları yapıyoruz. Bu süreçlerde eskiden inşa edilen egemen pratikler ve söylemler yıkılır ve yeni doğrular dolaşıma girer. Yaşadığımız süreç, devlet ve toplum, yerel ve küresel düzlemde ciddi sorgulamaların meydana geldiği ve sonrasında yeni siyasal, sanatsal, felsefi ve ekonomik akımlar, yaklaşımların ortaya çıkacağı bir süreç olarak toplum hafızasına kaydedilecektir. Bütün bunları hep birlikte deneyimleyeceğiz.
Türkiye özelinde bu sürecin çok daha ağır sonuçları olduğunu ve daha zorlu süreçlerin bizi beklediğini bilmek durumundayız. Yaşadığımız krizler derinleşecek ve yeni krizlerle tanışacağız. Bu nedenle biz yerel yöneticilere çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Geçen süre zarfında özellikle Cumhuriyet Halk Partili belediyeler olarak ortaya koyduğumuz performans bütün toplum kesimlerinden çok büyük ilgi görmüştür.
Salgın sürecine ekonomik krizde yakalanmamız ne kadar büyük talihsizlikse, Cumhuriyet Halk Partili Belediyelerin büyük kentleri yönetmesi de o denli büyük bir şans olmuştur.
“Belediyeleri CHP alınca yardımları kesecek” sözü, geçen yerel seçimin temel iddiası olsa da artık hiçbir şey ifade etmemektedir. Hem geçen bir yılda hem de salgın sürecinde ortaya koyulan performans çok ciddi karşılık buldu ve halkçı/toplumcu/sosyal belediyeciliğin gerekleri en iyi biçimde yerine getirildi. Herkese ve her kesime yönelik çalışmalar, hizmetler aralıksız bir biçimde sürdürüldü.
Çocuklardan yaşlılara, hasta ve engelli yurttaşlardan işini kaybedenlere, kısacası toplumun bütün ihtiyaç sahibi kesimlerine çok ciddi yardımlar yapıldı, destekler verildi. Cumhuriyetimizin temel sloganı olan ve aynı zamanda bizim hayata bakışımızı şekillendiren, yönetim anlayışımızı temellendiren “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” sözü pratikte karşılığını çok net bir biçimde buldu.
“Seçerseniz üç koyunu güdemezler” dedikleri sosyal demokrat belediye başkanları olarak belediyecilik tarihimizin en büyük sosyal belediyecilik örneklerini yaşama geçiriyoruz.
Yıllar sonra geniş toplum kesimleri halkçı anlayışın yerel yönetimler alanında gerçekleştirdiği büyük dönüşüme tanıklık ediyor. Yerel yönetim alanında yeni bir anlayış yeni bir düzen kuruyoruz. 1970’lerde Karaoğlan Ecevit’in savunduğu, yaşama geçirdiği sosyal devlet uygulamaları bugün sosyal demokrat belediyeler tarafından en geniş ölçekte yaşama geçiriliyor, kentlerimizin arka mahallelerinden başlayarak yeni bir gerçeklik inşa ediliyor. 1970’lerde geniş toplum kesimleriyle kurulan bağlar, düzenin mağdurlarıyla kurulan ilişkiler, halkçı bir düzen talebinin pratikleştirilmesiydi. Bunun en somut ifadesi Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1973’teki seçim bildirgesidir. Halkçı bir düzen ekseninde; yoksullara yardım, yeni bir kalkınma modeli, kooperatifler, sendikalaşma gibi süreçler ile topluma yeni alternatif düzen sunuluyordu. Bülent Ecevit, bu halkçı ve kamucu siyasetini ısrarla sürdürerek 5 Haziran 1977’de yapılan seçimlerde oy oranını yüzde 42’lilere çıkardı ve birinci parti oldu.
Bugün de arka sıradakilere, emekçi sınıflara, ezilenlere, sistemin mağdur ettiği bütün kesimlere dönük halkçı bir yerel yönetim anlayışı ile hareket ediyor, kentlerimizi yeni bir anlayışla geleceğe taşıyoruz. Bütün toplumu kuşatan bu çabanın genel iktidar sürecinde yeni bir değişim dalgası yaratacağı açıktır.
Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun çerçevesini kurduğu, her kesimi kapsayan siyasi yaklaşımı, hiç kimsenin yatağa aç girmeyeceği bir düzen ısrarı bu yeni anlayışın felsefesini, pratik yönelimini ortaya koymaktadır. Yoksul ve yoksun kesimlere yönelik sistemli sosyal yardımlar, kent-kır dayanışmasını esas alan politikalar da aynı çerçevede bir hareket tarzını teşkil etmektedir.
Karaoğlan Ecevit’in 1970’lerdeki siyasetini 21. yüzyılın ekonomik, tarihsel ve toplumsal gerçekliğiyle sentezleyerek yeni bir anlayışın yol haritasını bizlere sunan Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasal yaklaşımı çerçevesinde ötekileştirilen bütün kesimlere karşı hiçbir ayrımcılığa izin vermeden hizmet ediyoruz. Her türlü ayrımcılığa, eşitsizliğe karşı mücadele ediyoruz. Bölgeler, ülkeler, sınıflar arası gelir dağılımındaki çarpıklığı gidermenin tek yolunun sosyal demokrat belediyecilikten geçtiğini biliyoruz. Özellikle salgın sürecinde belediyelere çok büyük sorumluluk düştüğünü yaşayarak görüyoruz.
Ülkemiz salgın sürecine ekonomik darboğazda yakalandı. 4,5 milyon işsiz ve özellikle genç nüfusta yüzde 23’lere varan işsizlik oranı ve gelir dağılımındaki uçurum kent yoksulluğunun temel verisidir. Şimdi bu rakamların hızla arttığı, ekonomik önlemlerin yeterli olmadığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bu ortamda vatandaşın imdadına koşan Cumhuriyet Halk Partili Belediyeler oldu. Çankaya Belediyesi olarak da bu süreçte bütün imkânlarımızı halkımız için seferber ettik, etmeye devam edeceğiz. Bu dönemde Çankaya’da kurduğumuz dayanışma ağı ile binlerce aileye ulaştık. Ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak yurttaşlarımızı destekledik. Bu süreç zarfında ihtiyaç sahibi yurttaşlarımıza gıda ve temizlik malzemesi kolileri dağıttık, nakdi yardımlar gerçekleştirdik. Ramazan ayı boyunca da binlerce gıda kolimizi vatandaşlarımıza ulaştırmaya devam edeceğiz. Belediyemizin kiracısı esnaftan kapalı olduğu sürece kira almama kararı aldık. Ülkemizde en çok kreş açan belediye olarak bu süreçte velilerimizden hiçbir ödeme talep etmedik.
“Çankaya’da kimse yalnız değildir” diyerek 65 yaş ve üstü yurttaşlarımızın alışverişlerini yaptık. Sokağa çıkma yasaklarında vatandaşlarımızın ekmek ve ilaç isteklerini yerine getirdik.
Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği 23 – 26 Nisan tarihlerinde 16.275 evin kapısını çaldık ve komşularımızın taleplerini karşıladık. Bir haneyi 3 kişi alırsak, Gümüşhane-Kelkit, Afyonkarahisar-Dinar, Kocaeli-Dilovası ilçelerimizin her birinin nüfusu kadar Çankayalı komşumuza bu dört günde hizmet götürdük.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mansur Yavaş’ın “iyilik salgından daha bulaşıcıdır” diyerek başlattığı kampanyayı Çankaya’da birlikte örgütleyerek hayırsever vatandaşlarımıza yardımcı olduk ve bakkallara borcu olan vatandaşlarımızın borçlarını kapatmalarına imkan sağladık.
Bugüne kadar Destek Merkezimiz ve Çözüm Merkezimizle 50 bini aşkın yurttaşımızın taleplerini alıp hızlı biçimde yerine getirdik.
Milli egemenliğimizin 100. Yılında 100.000 kitap projesini yaşama geçirdik. 0-6 yaş grubu çocuklarımıza her hafta 2 litre süt verme projesini yaşama geçiriyoruz. Kitap alamayana, kitap, süt alamayana süt veriyoruz. Çünkü biz en çok çocukların belediyesiz ve çocukları her yönden geleceğe hazırlamak için bütün imkanlarımızı onlar için seferber ediyoruz. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmesini istemiyoruz. Hiçbir çocuğun kitaptan, bilimden, sanattan uzak kalmasına gönlümüz razı olmuyor.
Bu zorlu süreçte insanlarımıza moral desteği sağlamak için binlerce haneye kendi ürettiğimiz menekşeleri dağıttık. İnsanlarımızın evlerinde moral bulması, bir uğraşı olması için sunduğumuz bu imkana inanılmaz bir ilgi oluştu ve çok anlamlı bir mutluluğun paylaşılmasına katkı sunuldu.
Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin kamu kaynaklarını yine halkın yararına kullanma, israfı ortadan kaldırma, liyakati esas alma, hiç kimseyi ötekileştirmeden, dışlamadan, ayrımcılık yapmadan her kesime eşit hizmet götürme çabası yerelden genele ulaşacak bir iktidarın da yolunu hazırlamaktadır. Bu çerçevede bir yönetimi, bütün toplum kesimleri sahiplenmektedir. Çünkü zamanın ruhu bunu gerektirmektedir.
Şimdi sosyal devletin, sosyal belediyeciliğin zamanı diyerek halktan yana yeni bir düzeni kurmanın zamanıdır. Zamanın ruhu, demokrasiyle taçlanmış bir cumhuriyeti, dayanışmayla örülmüş bir kenti çağırıyor. Bu çağrıya ses veriyor, kısa süre içinde bütün yurdu dayanışma ağlarıyla örüyoruz…
1970’lerdeki gibi “bu düzen değişecek” diyoruz ve o gün olduğu gibi yine gecekondu mahallelerinden, kent çeperlerinden yola çıkıyoruz. Nostalji yapmıyoruz. İktidara giden yolun arka mahallelerden geçtiğini, genel iktidar sınavının önce yerelde verildiğini bilerek, halkımıza hizmet ediyoruz. Bugünün gereğini yaparken, bir yandan da geleceği kuruyoruz. Umudumuz olsun diye…