Trabzon'da 97 yaşındaki Kore Gazisi Pirağa Uzun'un yıllardan beri milli bayramlara çağrılmadığı öğrenildi.
Pirağa Uzun, bu sene de Cumhuriyet Bayramı'nda çağrılmayı bekledi. Uzun, töreni televizyoda izlemek zorunda kaldı.
Uzun, yaşadıklarını anlatırken de göz yaşlarını tutamadı. Uzun'a yapılan vefasızlık yürek burktu.
Gazi Uzun, unutanların yüzünü kızarcak şekilde sitem etti. Uzun şunları dile getirdi:
"Beni unutmuş olabilirler, unutabilir adam. Kimse bana özür dilemek için bile kimse gelmedi. Ben yine de bir şey demiyorum, sağlıklarını istiyorum. Yine yeni derneğin çayını içiyordum ama artık oraya da gitmeyebilirim. Benim için araba yollamalarına gerek yoktu. Ben otobüsle de oraya giderdim. Ben onları buraya evime çağırdım ama onlar gelmediler"
"BABAM KUTLAMALAR İÇİN HAZIRLANMIŞTI"
Günebakış'tan Ayşenur Batman'ın haberine göre; Gazi Pirağa Uzun’un oğlu Şerif Uzun ise babasının Cumhuriyet’in 100. yılında da çağırılmadığı 29 Ekim etkinliklerine rağmen babasının hazırlandığını söyleyip şunları anlattı:
“Babam aslında o gün televizyondan görüp kutlamalar için hazırlanmıştı. Bu defa davet gelmeyince ben de mecburen burada etkinliğin yapılmayacağını söyledim. Üzülmesin diye yalan söylemek zorunda kaldım.”
Gazi Uzun'un oğlu, babası için açtığı telefonda gelen skandal yanıtı da paylaştı. Oğul Uzun şunları dile getirdi:
“Ben dernek yetkilisine mesaj attığımda, ‘Neden benim babam o karelerde yok’ diye bana sadece ‘haklısınız çok yoğunduk’ dedi. Sadece gerçekçe olarak bu sunuldu”
Oğul Uzun da duruma tepki gösterek babasının dernek, valilik ve belediyeler tarafından ayrımcılığa uğradığını söyledi. Uzun, babası hariç hemen her gazinin etkinlikte olduğu dile getirdi.
O ALTIN MADALYA NEREDE?
Gazi Pirağa Uzun aynı zamanda Muharip Gaziler Derneği Trabzon Şubesi'nin kurucularından.
Uzun, derneğe eski Başkanı Seyyah Sağıroğlu’nun kendi getirdiği altın madalyayı sattığını iddia etti.
Gazi Uzun, madalyanın ortada olmadığını satıldığınısöyledi.
Kurucusu olduğu derneğe 10 yıldır gitmediğini dile getiren Gazi Uzun, Ayla filmine gittiğinde de üniformasının çıkartılmaya çalışıldığını belirtip şunları anlattı:
“İlk derneği Trabzon’da ben açtım. Muharip Gaziler Derneğinin kurucusuyum. Bizim sahibimiz yoktu. Ben İzmir’den hususi olarak Trabzon’a geldim. İzmir’de yine Kore Gazi bir arkadaş vardı. Orada onunla tanıştım. Ona beni Trabzon’a getir dedim. Ben Trabzon’a geldiğimde henüz benden başka gelen yoktu. Ben de Trabzon Meydan’da adımımı yere atayım (Atatürk Heykelinin önünde) hayatta hiçbir şeyim olmasa olur dedim. Biz Kore’den bu şekilde geldik. Ben kendi kurduğum derneği kızarak bıraktım. Ben derneğe Kore’den bir madalya getirdim. Kore Elçisi bizim hepimize bir madalya verdi. Ben de bana verilen madalyayı derneğe bağışladım. Ben 10 senedir derneğe gitmem. Derneğin kuruluşunda benim ismim geçer. Eski Başkan Karakullukçu derneğin yerini bize yermişti. Verdiği kattan 4 sene bizden para almadı. Sonra bir dershanenin üstüne taşındık. Ben kurucusu olduğum derneğin 1 kuruşunu yemedim. Benim derneğe bağışladığım altın madalyayı sattılar. Ben madalyanın satıldığını biliyorum. Çünkü ortada yok. Bu madalya benim şahsıma ait. Şu an yakamda duran madalyadan daha önemli bir madalyaydı. O çok değerliydi. Ben birkaç defa gidip madalyayı sordum. Dava açmayı da düşündüm ama madalyam ortalıkta yok. Madalyam yoksa ne alacağım? Benim madalyamı satan eski dernek başkanı Sağıroğlu. Biz derneği Kore’den gelen para ve Karakullukçu sayesinde kurabildik. O zamanlar Kıbrıs Gazileri hep memurdu. Onları biz yanımıza aldık. Biz aynı çatıda tüm gaziler toplansın istedik. Ben Ayla filminin gösterimine resmi kıyafetimle (savaşta giydiği kendi yeşil üniforması) gittim. Orada bana Sağıroğlu, yakamdan tutup bunu ‘burada giyemezsin, bunlar artık yasak’ dedi. Ne demek yasak. Bu elbiseyi bana devlet verdi. Sırtımdaki elbise 70 senelik bana ait bir elbisedir. Ben odur budur derneğe daha gitmem. Onlar bizi çağırmıyorlar. Eski dernek başkanlarımız bizi her etkinliğe çağırırdı. Sağıroğlu dernek başkanı oldu, yediğini yedi.”
"OTOBÜSLE DE ORAYA GİDERDİM"
Cumhuriyet’in 100 ve 101. kutlamalarına çağırılmayan Gazi Uzun, 'unutanlara' inat tek kötü söz söylemedi.
"ÖZÜR DİLEMEK İÇİN BİLE KİMSE GELMEDİ"
Gözyaşlarına hakim olamayan Uzun şunları anlattı:
"Beni Cumhuriyet’in 100. ve 101. yılında kimse bir yere davet etmedi. Bizim sahibimiz yok ama ben yine de hepsine yine saygı duyuyorum. Derneğin kuruluşu ben ve Vahit Keleş’ti rahmetli oldu ama beni yine de çağırmadılar. Geçen bir gazi arkadaşı parkta yürürken gördük. Bana neden derneğe gelmediğimi sordu. Ben de ona “Sizin abiniz var mı?” dedim. Yeni dernek ben ameliyat olduğum zaman yanıma geldi. Kore Gazilerini de araştırıyorum dedi. Ben seni buldum dedi. Devamlı buraya geldi. Bana etkinliklere katılamam için özel araba bile yolladı. Onunla beraber çoğu derneği gezdik ama 2 senedir beni Cumhuriyet’in 100 ve 101. Senesinde çağırmadı. Bana ayıp ettiler. Bize ayrımcılık yapıyorlar. Ben 97 yaşında adamım. Ben kimsenin beş kuruş parasını yemedim. Derneğin parasını yemedim. Elimden gelen her şeyi dernek için yaptım. Bunlar da bana böyle yaptılar. Beni unutmuş olabilirler, unutabilir adam. Kimse bana özür dilemek için bile kimse gelmedi. Ben yine de bir şey demiyorum, sağlıklarını istiyorum. Yine yeni derneğin çayını içiyordum ama artık oraya da gitmeyebilirim. Benim için araba yollamalarına gerek yoktu. Ben otobüsle de oraya giderdim. Ben onları buraya evime çağırdım ama onlar gelmediler"
"BİZİ NE KADAR YARDIM GELİYORSA KORELİLERDEN GELİYOR"
Gazi Uzun, Kore Savaşı ile ilgili de şunları anlattı:
"Ben Pirağa Uzun. 97 yaşında Kore Gazisiyim. 1950’de Kore’ye gittim. 1953’de Türkiye’ye geri döndüm. Kore’de şehit olan arkadaşlarımızın naaşları orada kaldı ama biz yıllar sonra onları orada ziyaret ettik. Trabzon’da benim tanıdığım ve bildiğim 70 kişi şehit oldu ve mezarları orada kaldı. Bu şehitler subaylardan ve erlerden oluşuyor. Biz orada Amerika’nın emri altındaydık. Ama onların alamadığı cephelerde biz savaştık ve oraları aldık. Bizde subaylar, ve Tugay komutanı birdi. Yani komutanlar da er gibi savaşıyorlardı ama onlarda bu durum öyle değildi. Biz de ayrım yoktu ama onlarda vardı. Biz orada beden harbi yaptık. Silahlarımızın ucunda süngülerle savaştık. 450 bin kişinin karşısında 50 bin Türk askeri olarak savaştık. Yine de zaferi biz Türk askerlerinin gayretiyle kazandılar. Dolayısıyla Kore Elçileri bizi o zamanda çok severdi şu anda da çok seviyor. Bize ne kadar yardım geliyorsa hepsi oradan gelir, Türkiye’den çok yardım görmeyiz. Bizi savaştan sonra Kore’ye getirdiler ve orada 21 gün misafir edildik. Biz de Kore Elçisi buraya geldiğinde onu aynı şekilde ağırladık. Şu an bizim subaylardan çok kişi hayatta değildir. Orada şehit olmayan burada Gazi olarak hayatını kaybetti.
SKANDAL CEVABI BÖYLE ANLATTI
Gazi Pirağa’nın oğlu Şerif Uzun, derneğin babasını unutması hakkında telefon açıp aldığı yanıtı şöyle anlattı:
“Biz 100. Yılda da kutlamalara davet edilmesi bekledik. Baktım herhangi bir davet gelmedi. Babam aslında o gün televizyondan görüp kutlamalar için hazırlanmıştı. Babam Trabzon’da bu tarz kutlamalara katılmaya alışmıştır. Bu defa davet gelmeyince ben de mecburen bu da etkinliğin yapılmayacağını söyledim. Üzülmesin diye yalan söylemek zorunda kaldım. Biz çok üzüldük ve kırıldık. Ben geçen yıl da bu yılda gerekli sosyal hizmetlere, valiliğe, belediyelere ve derneğe üzüntümüzü ilettik. Bunun karşılığında herhangi bir özür dilenmedi. Biz de bu yıl çağırırlar diye bekledik. Ama bu yılda 28 ve 29 Ekim’de yapılan hiçbir etkinliğe babamı çağırmadılar. Ne valiliğin ne belediyenin ne de derneğin hiçbiri arayıp sormadılar. Ben dernek yetkilisine mesaj attığımda, ‘Neden benim babam o karelerde yok’ diye bana sadece ‘haklısınız çok yoğunduk’ dedi. Sadece gerçekçe olarak bu sunuldu. Bu tatmin edici bir gerekçe olmadığı gibi bu cevap verilmemeliydi. Benim babam sağlıklı ve dolmuşa da binebilir hatta biz de onu getirebilirdik. Ama onlar babamı davet etmedi. Babam sadece biz çocuklarına değil tüm Türkiye’ye bir emanet. Baksak araştırsak kaç tane Kora Gazisi kaldı. Kaç tane daha ne kadar daha bu tür etkinliklere katılacaktır. Davetlere bazı etkinliklere çağırsalar da o zaman bizi gösteriş için ve sadece kendi çıkarları için reklamları doğrultusunda bizi çağırdıklarını düşünmeye başladık. Asıl önemli olan etkinliklere çağırılmadıktan sonra bizim için hiçbir önemi yok. Artık hiçbir etkinliğe katılmayı düşünmediğimizi derneğe söyledik. Çünkü biz çok kırıldık. Böyle bir değere, böyle bir çınarı nasıl es geçebilirler. Bütün gaziler orada en ön sıradaydı. Bir tek babam orada yoktu. Bu durum çok çok üzücü bir durum. O yine de canları sağ olsun diyor. Bana biz onun kalbindeki kırıklığı görüyoruz. Bu da onların ayıbı olsun.”