HDP, Yenikapı Miting alanında, Nevruz’u kutladı. Binlerce kişinin coşkulu kutlama etkinliğine, Tertip Komitesi Başkanı Murat Kalmaz, İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri Platformu adına Zeynep Çelik, HDP İstanbul İl Eş Başkanları Elif Bulut ve Erdal Avcı, Barış Anneleri adına Bedia Duman, Birleşik Mücadele Güçleri adına Seher Dursun, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz’in yanı sıra Eski HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de katıldı.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin HDP'ye yönelik kapatma davası ve 600'den fazla isim için istenen siyaset yasağına ilişkin ise, "Bir gider bin geliriz, siz 687 kişiye siyaset yasağı getirseniz de 6 milyon, 12 milyon insan siyaset yapmaya hazırdır. Hangi HDP’liyi siyaset dışına atabilirsiniz. Bu meydanlar böyle dolu ve coşkulu iken sizlerin gücü bizi siyaset dışı bırakmaya yetmeyecek. Bunu asla kabul etmeyeceğiz. Bu da AKP hükümetine ve küçük ortağına kapak olsun dert olsun!" dedi.
Buldan, İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine tepki göstererek, "Beyler, efendiler son sözü kadınlar söyler. İşte o yüzden İstanbul Sözleşmesi, kadınlar bitirmeden asla bitirilmeyecek bir anlaşmadır. Bu sözleşme TBMM’de bütün partilerin ortak kararı ile çıkarılmış bir sözleşmedir. Tek bir kişinin bir adamın ‘bunu iptal ediyorum’ diyerek bitirilemeyecek olan bir sözleşmedir” dedi.
Pervin Buldan'ın Yenikapı Meydanı'ndaki Nevruz Kutlaması'ndaki konuşmasından öne çıkan satır başları şöyle oldu:
"İçerisinde bulunduğumuz süreç çok karanlık, çok sancılı, çok sıkıntılı bir süreç. Önemli bir dönüm noktasından geçmeye hazırlanıyoruz. Türkiye halkları ya karanlığı ya da aydınlığı seçecek. Türkiye halkları ya faşizmi ya da demokrasiyi, Türkiye halkları aydınlıktan, çoğulculuktan, demokrasiden yana olan tüm halklarımız biliyor ve inanıyoruz ki bu karanlık gidişata dur diyecek. Bizlere dayatılan bu yaşam biçimini asla kabul etmediğimizi, ilk sandıkta bu ülkeyi yönetenlere elbette göstereceğiz.
Bu ülkede Türk’üyle, Kürt’üyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Ermeni’siyle, Süryani’siyle, Arap’ıyla ve Pomak’ıyla tüm halklar, tüm inançlar, tüm mezhepler, kadınlar ve gençler hepimiz hep birlikte omuz omuza yan yana yürümek zorundayız. Seçimlerde bu ülkeyi yöneten AKP ve küçük ortağına özellikle ders vermek zorundayız. Elbette bu söylediklerimi gerçekleştirecek cesaretimiz de ferasetimiz de inancımız da var. İşte bizleri yan yana getiren bu inanç, bu moral bu coşku ve kararlılıktır. Hiç kimse bizim geleceğimize dair kararlar alamaz. Türkiye tarihinde böyle bir gelişme yoktur. AKP hükümetine bizim geleceğimizle yarınlarımızla ilgili gençlerimizin hayatıyla ilgili kararlar almasına izin vermeyeceğiz. Biz biliyoruz ki onlar kendi yaptıkları hataları bizleri hedef göstererek kapatmaya çalışıyorlar. Hem içeride hem dışarıda bütün krizlerin nedeni elbette ki AKP hükümetinin bu yanlış politikalarından kaynaklanıyor. Şimdi yaptıkları bütün hataların bedelini kadınlara HDP’ye, Kürtlere bu ülkenin işçilerine bu ülkenin emekçilerine ödetmeye çalışıyorlar.
Oysa şunu çok iyi bilsinler ki bu bedel ağır bir bedeldir. Türkiye halkları da size bu bedelin sonucunda seçim sandıklarında cevabını verecektir. Biz biliyoruz ki kendileri şatafat içerisinde saraylarda yaşarken, bu ülkenin emekçilerini, işçilerini, kadınlarını, Türkiye halklarını, Türkiye toplumunu sefalete sürüklüyorlar. Bu ülkede işsizlik sorunu var. Bu ülkede açlık sorunu var. Bu ülkede sefalet sorunu var. Bu ülkede ekonomik kriz var. Bu ülkede Kürt sorunu denen devasa bir sorun var. Bu ülkede tecrit sorunu var. Bu ülkede kadınların emeğine saldırı var. Bu ülkede kadınların özellikle eşitlik ve cins mücadelesine büyük bir saldırı var. İşte yaptıkları bütün yanlışları Türkiye halkları üzerinden onlara acımasızca davranan AKP hükümetine buradan sesleniyoruz: Hiçbir şey, kimse halkın iradesinin önüne geçemez. Ne yaptılar, ne yapıyorlar şimdi halkların iradesini gasp etmeyi kendilerine bir yöntem ve anlayış olarak önlerine koydular.
Seçilmiş belediye eş başkanlarımızı görevden alıp yerlerine kayyımlar atadılar. Halkın iradesini gasp ettiler. Bu da yetmiyormuş gibi milletvekillerimizin vekilliğini düşürdüler. Musa Farisoğulları’nın, Leyla Güven’in vekilliği düşürüldü. Şimdi de Ömer Faruk Gergerlioğlu vekilimizin vekilliğini düşürdüler. Buradan arkadaşlarımıza sevgilerimizi gönderiyoruz. Şimdi aynı güne denk gelen hem Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi hem de HDP’ye açılan kapatma davası gündeme geldi. Bu kapatma davası iktidarın bittiğinin, tükendiğinin resmidir. Herkes bunu böyle bilmelidir, onların kapatması davası varsa bizim de demokrasi ve adalet davamız vardır. Bundan asla vazgeçmeyeceğiz.
AKP hükümeti, bize kapatma davası açan iktidar bugün bu meydana baksın. Yarın Amed meydanına baksın. Bu meydana bakıp iradesinin, halkının HDP’ye nasıl sahip çıktığını bir kez daha görsün. Sağ olun sevgili halkımıza teşekkür ediyoruz hepinize. Ve bu meydan AKP’nin hazırlamış olduğu kapatma davasıyla ilgili iddianamenin geri gönderildiğinin bir resmidir. Halkımız o iddianameyi AKP’ye bugün iade etmiştir. 'HDP’yi bir daha açtırmamak namus borcumuzdur' diyen zihniyete buradan seslenmek isterim. Tek kişi kalsak dahi bu bayrak yere düşmeyecek. Bu gemi limana mutlaka ulaşacak. Bu da bizim namus ve onur borcumuzdur. Bu bizim namus borcumuzdur. Bu da bizim onur borcumuzdur.
HDP'nin kapatma davasında aynı zamanda 600 küsur insana siyaset yasağı getirmeyi hedefliyorlar. Amaçları bugün halkın yanında olan cezaevlerinde olan her yerde mücadele eden insanları siyaset dışı bırakmaktır. Ama bu emellerine asla ulaşamayacaklar. Bir gider bin geliriz, siz 687 kişiye siyaset yasağı getirseniz de 6 milyon, 12 milyon insan siyaset yapmaya hazırdır. Hangi HDP’liyi siyaset dışına atabilirsiniz. Bu meydanlar böyle dolu ve coşkulu iken sizlerin gücü bizi siyaset dışı bırakmaya yetmeyecek. Bunu asla kabul etmeyeceğiz. Bu da AKP hükümetine ve küçük ortağına kapak olsun dert olsun!
Sizlere 2013 Nevruz’unu hatırlatmak isterim. Nevruz manifestosu hâlâ zihinlerde ve yüreklerdedir. O manifesto bu ülkenin geleceğine barış özlemlerine adalet ve hukuk özlemlerine dair önemli bir manifesto idi. O gün o manifesto kabul edilmiş olsaydı bugün Türkiye bu krizleri yaşamıyor olacaktı. 28 Şubat’ta Dolmabahçe Mutabakatı da aynı dönemde Türkiye halklarının geleceğine dair önemli bir metindi, ancak her ikisi de bu iktidar tarafından yok sayıldı kabul edilmedi. Ne vardı o manifestoda, artık silahların susacağı siyasetin konuşacağı adımların atılacağından söz ediliyordu. Türkiye’nin artık demokratik bir Türkiye olacağından bahsediyordu, barış, özgürlük, demokrasiye ihtiyaçtan dolayı kaynaklı yazılan o manifesto geçerliliğini koruyor. Biz HDP olarak hâlâ 2013 Nevruz manifestosunun arkasındayız. Çünkü bu ülkenin gerçek anlamda bir barışa ihtiyacı olduğunu biliyoruz ama onlar bunu tercih etmediler ve manifestoyu yok saydılar. Tecridi daha da derinleştirdiler.
Tecrit bir insanlık suçudur. Bunu engellemek tecridi daha da derinleştirmek Kürt sorununu çözümsüzlüğe itmek bu ülkeye bir fayda getirmez. Biz Türkiye halkları olarak bu ülkede yaşayan Kürtler, Aleviler, Sünniler bu ülkenin bütün inançlarını bütün mezhepleri kardeşçe barış içinde yaşamak için elbette ki bunların hayata geçmesini talep ediyoruz. Artık tek bir insanımızın evladımızın bile bırakın hayatını yitirmesini ayağının taşa değmesini istemeyiz. Bunun için aklıselim davranmak devlet aklını iyi kullanmak lazım. Çözümsüzlükte ısrar etmek yanlış bir politikadır.
Gelecek elbette Türkiye halklarının olacak barış bu ülkeye mutlaka ama mutlaka gelecek. Özgürlükler ve demokrasi bu ülkede yeşerecek bizler bunun mücadelesi var olduğumuz, nefes aldığımız sürece yerine getireceğiz hayata geçireceğiz. Bunun için adalet, hukuk ve demokrasi kadar önemli bir şey olan barışın bu ülkeye yerleşmesi için sadece HDP değil sadece, Kürtler değil, bu ülkede bundan rahatsız olan her kesime başta muhalefet partileri olmak üzerine demokrasi güçlerine her inanca ve mezhebe çağrı yapıyoruz. Barışı istemek sadece bize bırakılmamalı, barışı istemek herkesin sorunu olmalı, barışı talep etmek hepimizin tek amacı olmalı. Bu ülkeye barış gelirse inanıyoruz bu ülkede yaşanan bütün krizler biter.”