Peki bu tablo bize neyi anlatıyor? Yasal düzenlemelerde bundan sonra kararnamelerin ağırlığı yasalara göre daha fazla mı olacak?
Sözcü Gazetesi, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Grup Başkanvekili Cahit Özkan ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili İbrahim Kaboğlu’na sordu.
Özkan: Çerçeveler yerine yerleştikten sonra artık kararname görmeyeceksiniz
Hukuk alanında yüksek lisans yapmış olan AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan, son bir yılda çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin (CBK) sayısının yüksek olmasını Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne yeni geçilmiş olmasına bağlıyor:
“Anayasamız CBK’nın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde idari işleyişle ilgili hususlarla çıkabileceğini ifade ediyor. Sisteme yeni geçildiği için Cumhurbaşkanlığı sisteminin kendi idare teşkilatıyla ilgili hususlarda kararnameye ihtiyaç var. Sisteme yeni geçildiği için şu dönemde fazla kararname çıkarılmış olabilir. O, sistemin yeni hayata geçtiğinden kaynaklanıyor.
“Ama gelecek dönemde, bu idari teşkilat yerine oturdukça kararname sayısı diye bir şey olmayacak, bu hususta anayasanın öngördüğü hangi çerçevede kararname çıkarılacaksa o çerçeveler yerine yerleştikten sonra artık kararname görmeyeceksiniz.
“Zaten şu ana kadar çıkarılan kararnamelere bir göz atacak olursanız tamamı Cumhurbaşkanlığı sistemi, Cumhurbaşkanlığı’nın idari yapısı ve teşkilatıyla ilgilidir.”
Anayasa profesörü ve CHP milletvekili İbrahim Kaboğlu ise anayasa değişikliği referandumu öncesinde muhalefetin “Bu sistem gelirse Türkiye kararnamelerle yönetilen bir devlete dönüşecek” eleştirisinde haklı çıktığını söylüyor.
Kaboğlu, Anayasa’nın 103. maddesine göre andiçen ve “Üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim” diyen Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda parti lideri olmasının, Anayasa’nın uygulanmasını zorlaştırdığını, Cumhurbaşkanı’nın “Anayasa dışı şekilde CBK’lerle ülkeyi yönetme yetkisini kendisinde bulduğunu” söylüyor.
AKP Grup Başkanvekili Özkan, bu eleştiriye karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vatandaşların hizmet beklentisini hayata geçirdiğini, Anayasa’da belirtilen çerçevelerde CBK çıkarılırken insan hak ve özgürlükleri gibi kararname çıkarılması sınırlandırılmış alanlarda kararname çıkarılmadığını belirtiyor:
“Anayasal sınırlar içerisinde CBK çıkarılmıştır ve muhalefetin de Anayasa’nın çizdiği sınırlar dışında CBK çıkarıldığına ilişkin hiçbir iddiası bulunmamaktadır.”
Kaboğlu: CBK’ler Anayasa’nın çizdiği sınırların dışında
CBK’lerin anayasa değişikliğiyle belirlenen alanların dışında da çıkarıldığını savunan Kaboğlu, buna iki örnek veriyor:
34 sayılı kararname ile Adalet Akademisi’nin kurulması: Kaboğlu, Anayasa’nın 141. maddesine göre hakim ve savcıların eğitiminin kanunla düzenlenmesi gerektiğini fakat burada CBK ile düzenleme yapıldığını, bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu aktarıyor.
1 numaralı kararname mahalli idarelerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlanması: Kaboğlu, Anayasa’nın 127. maddesinde göre “mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla belirlenir” ifadesi yer alırken bu alanın KHK ile değiştirilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyor. Kaboğlu, bu kararnamelere karşı hukuki yollara başvurduklarını da ekliyor.
2016’dan bu yana dikkat çeken bir diğer olgu da TBMM’nin onayladığı kanun sayısının yıldan yıla azalması.
Bunun nedenini sorduğumuz AKP Grup Başkanvekili Özkan, parlamentonun pek çok temel yasayı hayata geçirdiğini, bu süreçte çok sayıda yasa çıkarıldığını, sonrasında da “taşların yerine oturduğunu” söylüyor:
“Normalde bir yasama tekniği açısından bakacak olursak, sizin de yayın oranınızın bulunduğu ülkede, İngiltere’de teamül hukuku diye ifade ettiğimiz ve özellikle de mahkemelerin verdiği içtihatlarla gelişen bir hukuk sistemi vardır. Çok kanun yapılıyor olması hukuk sisteminin iyi işlediği anlamına gelmez.
“Son 15 yılda kişisel verilerin korunması gibi Türkiye’de insan hak ve özgürlüklerini güvence altına alan asırlık reformlar hayata geçirildi, bütün kurum ve kurullar oluşturuldu, temel yasalar ikmal edildi.
“Ceza kanunu, ceza yargılaması, ceza infaz kanunu, tutukevlerine dair kanun, medeni kanun, borçlar kanunu, ticaret kanunu gibi temel yasalar son 15 yılda tamamen gözden geçirilmiş, temel yasa olarak bir bütün şekilde yapılmış ve bu sebeple de yasal düzenlemelerimiz yerli yerine yerleşmiştir.”
'YENİ SİSTEMİN RUHU'
Özkan, bundan sonra düzenlemelerin “yeni sistemin ruhuna uygun olarak” yapılacağını aktarıyor:
“Yeni sistemin ruhu nedir? Yeni sistemde yönetmeliklerle yapılması gereken hususların kanunla düzenlenmesi yasama tekniği açısından yanlıştır. CBK’lerle yapılması gereken hususlarım parlamentoya getirilmesi yanlıştır. Konuşma yeri, müzakere yeri, ülkenin ortak bir noktada buluşma yeri olarak ifade edilen parlamentonun ruhuna aykırı bir şekilde elinizde ne varsa parlamentoya getirip ‘bunu burada yasal düzenlemeye kavuşturayım’ anlayışı sağlıklı bir yöntem değildir zaten.”
CHP milletvekili Prof. Kaboğlu ise yasaların sayısının azalmasında üç faktörün etkili olduğunu söylüyor:
“CBK alanının çok genişlemiş olması ve Meclis’te CBK’lere karşı bir izleme mekanizmasının oluşturulamaması.
Torba kanun uygulamasının çok yaygınlaşmış olması nedeniyle sınırlı sayıda kanun oylanmasına rağmen bunların çok geniş bir yasal düzenleme alanına ilişkin olması.
Yerel seçimlerin ulusal seçime dönüştürülmüş olması nedeniyle TBMM’nin Temmuz 2018’den beri çok kesintili bir şekilde çalışabilmiş olması.”
TORBA YASALARDAKİ REKOR ARTIŞIN ARDINDA NE VAR?
Özkan: Türkiye ideal hukuka yaklaştı, bundan sonra fizik kanunları gibi kanunlar yapılacak
AKP Grup Başkanvekili Özkan ise Türkiye’deki hukuk sisteminin hukukçuların “de lege feranda” dediği “ideal hukuka” yaklaşmış bir sistem olduğunu söylüyor ve ekliyor:
“Bundan sonra göreceğimiz hadise şudur: Dünya parlamentoları, İngiltere Parlamentosu da buna en güzel örneklerden biridir, öncelikle ülke meselelerinin enine boyuna konuşulduğu, adeta tabiat kanunları gibi değişmez, uzun süre yürürlükte kalan fizik kanunları gibi kanunların yapıldığı; çok müzakereli yasal düzenlemelerin de bir asır boyunca hayatta kalabileceği bir yasama sürecini inşallah bundan sonra daha fazla göreceksiniz.
“Bu da parlamento tarihimiz, yasama tarihimiz açısından çok başarılı, verimli bir sürecin de açıkça göstergesidir.”
İbrahim Kaboğlu ise bu açıklama hakkında “Ben dünyanın öbür tarafında Avustralya veya Galapagos Adaları’nda yaşayan biri olsaydım ‘Ya ne güzel derdim’. Bu şekilde pembe tablolar çizmek, sanal ötesi bir dünya yaratmaya çalışmak bir vekil için ne kadar acaba ahlakidir, etiktir, bu tartışmaya girmiyorum” diyor.
Kaboğlu, “Madem ki o kadar güçlü düzenlemeler yapıldı, daha bir ay önce adalet bakanlığının çalışması ve Cumhurbaşkanının açıklamasıyla yargı reformu strateji belgesi, yüz sayfayı aşan bu belge neden hazırlandı? Her şey yolunda ise onlarca, yüzlerce kanunda değişiklik getirecek olan böyle bir belge neden açıklandı?” diye soruyor.
BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Kaboğlu’nun önümüzdeki döneme dair öngörüsü ise Özkan’dan farklı:
“Türkiye seçimsiz bir şekilde 2023’e gidebilir, şu anki anayasal durum böyle ama bu dönem böyle olsa bile Cumhurbaşkanının Tayyip Erdoğan’ın son dönemi, ikinci ve son dönemidir.
“Dolayısıyla bu anayasal düzen Tayyip Erdoğan tarafından kişisel proje olarak getirilip, kişisel proje olarak sahiplenilerek topluma bu şekilde lanse edildiğine göre ve artık bu anayasal düzenin çalışmadığı, sürdürülemezliği de bir yıl içerisinde teyit edildiğine göre o zaman demokratik bir anayasa dönülmesini konuşmalıyız.
“Muhalefet partileri olarak zaten üç parti buna hazır. Türkiye’nin böyle bir anayasal düzende yüzüncü yıla doğru ilerlemesi, bu şekilde daha ileri bir demokratik ve anayasal düzeni kurması mümkün olmadığı için demokratik anayasa arayışlarının gündeme gelmesi beklenir diye düşünüyorum.”