Barış Terkoğlu'nun açıklamaları:
"Hatırlayın, o dönemde FETÖ’nün savcılar, hakimleri ve polisleri bu işin içerisindeydi. Biz biliyorduk; bizi tutuklatan savcı Zekeriya Öz, iddianamemizi yazan Cihan Kansız ya da bizi yargılayan hakimler bu yapıyla ilişkili. O savcı, hakim ve polisleri o göreve getiren, altlarına zırhlı Mercedes veren, ben bu davanın savcısıyım diyen doğrudan bugünlü siyasi iktidardı. Dolayısıyla iktidar bu savcıların sırtını sıvazlayan güçtü.
Fiilen tutan eller, savcılar başka bir yapıdan ama iç mantığı değişmedi. “Aynı menzile yürüyoruz” sözünü herkes çok normal bir sözmüş gibi algıladı ama bu çok kötü bir şey aslında. Siz bir terör örgütüyle ilgili olarak bunca yıl geçtikten sonra “Aynı menzile yürüyoruz” derseniz bu aslında bir özeleştiri gibi görünse de aslında bir itiraftır.
Davaya dair
Türkiye, uzun süredir Libya’da. Bir anlaşmanın sonrasında, bizzat Meclisin de onayladığı tezkereyle bir güç bulunduruyor. O sırada Türkiye kuvvetleri, bir saldırıya uğruyor ve şehitlerimiz oluyor. Bu şehitler toplumda merak uyandırıyor. OdaTv’de yayımlanan haber, şehitlerden birinin cenazesinin haberi. Savcılık da diyor ki siz bu şehidi ifşa etmiş oldunuz diyor.
Murat Ağırel bu konuyla ilgili şehidin sadece fotoğrafını ve başsağlığı mesajı atıyor. Hülya Hanım haberi yaptığı için, Barış yayımlayan olduğu için. Diğer arkadaşlar da aynı. Benim durumum da haber müdürü olduğum için.
Herkes Ümit Özdağ’ı tartışıyor ama 3 Şubat 2020’de Ümit Özdağ bu açıklamayı yapmadan 22 gün önce, “MİT Libya’da üzerine düşen görevleri hakkıyla yerine getiriyor” dedi Cumhurbaşkanı.
Eğer ortada bir sır varsa, MİT’in Libya’da varlığı bir sırsa bunu bizzat Cumhurbaşkanı açıklıyor. 22 Şubat’ta, “Libya’da birkaç tane şehidimiz var” diyor hatta o konuşmanın devamı var otoyol açılışı sırasında Manisa yakınlarında “Birisi de burada” diyor.
Bir gazeteci bu konuşmanın ardından bir haber yaptığı için devlet sırrını ifşa ettin diye dava açılabilir mi?
Biz yaptığımız haberler, yazdığımız kitaplarla ilgili bir süredir hedefe konulmuştuk.
Müyesser Hanım da öbür tarafta içeride. O da OdaTv’nin Ankara temsilcisi.
Belli ki bir güç, medya virüslerini temizleyeceğiz diyen bir güç çıktı ve kendisi gibi düşünmeyen insanları bu davalar aracılığıyla ortadan kaldırmaya çalıştı.
Özellikle iktidar içinde belirli hizipler ve gruplar, çeteler tarafından hedef alındık. Pelikan adı verilen bir oluşumdan bahsediyoruz ve bunun yargıdaki, medyadaki, iktidar içerisindeki kimi siyasi unsurlar tarafından oluşturulmuş yapısını anlatıyoruz.
Müyesser Abla, 15 Temmuz sürecinin görünmeyen taraflarını kimsenin işlemeyeceği şekilde anlatıyor. Çünkü her duruşmaya, her davaya gittiği için yapabiliyor bunu.
Hiçbir yazısında, suçlama konusu dahil olmak üzere, gizli saklı belge yok ortada. Biraz önce de söylediğim gibi esasında MİT şehidi de dahil olmak üzere ortada gizli saklı şeyler yok. Araştırmacı gazetecilik böyle bir şey, ortada duran şeylere başka bir gözle bakarsanız, peşine düşerseniz, davalara giderseniz, oradan bazı belgeleri çeker çıkarırsanız bazı gerçekleri açığa çıkarmış oluyorsunuz ve hedef hâline geliyorsunuz.
Biz duruşmada çıktık, haberi yazan arkadaşımız bilgiyi nasıl edindiğini anlattı, Barış çıktı yayımlanma sürecinin nasıl olduğunu anlattı… Ne olmuştu biliyor musunuz? Köyün muhtarının Facebook mesajından öğrenmiş. Cumhurbaşkanı da çıkıp “Şehidimiz var” deyince…"