Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, bugünkü, "Kokain çekenlerin burnundaki 100 dolar" başlıklı yazısında, "Günlerce konuştuk. AKP Genel Merkez çalışanı Kürşat Ayvatoğlu tozu nasıl aldı? Burnuna nasıl çekti? Sonra kafası ne oldu? Bir soruyu unuttuk: Peki, biz o görüntüyü nasıl izledik?" diye sordu.
Terkoğlu şöyle yazdı:
Gördüğümüz lüks bir araba. İçinde, burnuna çeken Kürşat dışında başkaları da var. Videoyu arka koltukta oturan Ufuk Karakahyaoğlu’nun çektiği anlaşılıyor. Peki, neden? Karakahyaoğlu’nun söylediğine göre, videoya çekmesini Kürşat istiyor. Hedef ise aslında Kürşat değil. Ön koltukta oturan Dolunay isimli arkadaşları. Sebep? Birlikte “iş yapacaklar”, niyet ona karşı gerektiğinde kullanmak. Yani suç ortaklığında en büyük silah: Şantaj.
Ancak…
Görüntüyü çeken Ufuk, Yağız Mıtrıp’a; Mıtrıp ise aylar sonra bütün Türkiye’ye izletiyor. Yani Kürşat’ın hazırladığı kumpas kendisine dönüyor.
Görüntünün ardındaki menfaat savaşları
Peki, Yağız’ın Kürşat’la ne sorunu var? Sadece çekilen tozu mu paylaşamadılar?
Kürşat, Yağız’dan 200 bin lira alacağının olduğunu, kendisini icraya verdiğini, bu nedenle görüntülerin sızdığını söylüyor.
Yağız da Kürşat’la aralarında çıkar çatışması olduğunu doğruluyor. “Amacım husumetlim olan Kürşat’ı rezil etmekti” diyor. Kastamonu’da içtikleri uyuşturucuyu para karşılığı Kürşat’tan aldıklarını söyleyen Yağız, Kürşat’ın elinde kendisinin müstehcen görüntüleri olduğunu da ekliyor. Herkesin birbirine karşı “biriktirdiği” anlaşılıyor.
Öyleyse videoyu izlememizin nedeni Kürşat ile Yağız arasındaki para kavgası. Çekilen uyuşturucu ya da müstehcen görüntüler, menfaat savaşında kullanılmak üzere biriktiriliyor.
3 bin lira maaş aldığı söylenen Kürşat’ın, Yağız’dan 200 bin liralık ne alacağı olabilir? Aralarında nasıl bir ticari ilişki var?
O da belediyenin eski çalışanı
Geçen yazıda, eski Kastamonu Belediye Başkanı AKP’li Tahsin Babaş’ın döneminde, Kürşat’ın zenginleşme hikâyesini anlatmıştım. Kürşat, Babaş’ın 2014 seçimlerindeki kampanyasına “ne iş olsa yaparım” diye 20 yaşında girmişti. Babaş’ın seçimi kaybetmesinin ardından, 25 yaşında belediyeden varlıklı bir müdür olarak çıkmıştı. Haliyle belediyenin balı parmağından akıyordu.
Peki, Yağız? Onun izini takip etmek için Kastamonu Belediyesi kaynaklarını aradım. Belediye kaynakları, Yağız’ın da tıpkı Kürşat gibi eski çalışanları olduğunu doğruladı. 200 bin liralık vereceği Türkiye’nin gündemine oturan Yağız’ın belediyedeki kadrosu neydi: Şoför. O da belli ki hızlı yürümüştü.
Öte yandan o da Tahsin Babaş ile yakındı. Nikâhını Babaş’ın kıydığı görüntüler haberlerde yer almıştı.
Yağız, belediyedeki şoförlükten sonra otomobil kuaförlüğü işine girmişti. Kürşat’ın dükkân açtığı alışveriş merkezinin alt katında araç temizliği yapan bir yeri vardı. Çoğunlukla makam araçlarına verdiği hizmet dikkat çekiyordu. Fakat zenginliğin kaynağı bu değildi.
Belediye gitti, kavga başladı
Yağız’ın başka bir işi var mıydı?
Bunun için Ticari Sicil Gazetesi’ni taramak yeterli oldu.
“Bek Reklam” tam da bu sorulara yanıt veriyordu. 2018 yılının ocak ayında Kastamonu Merkez’de tescil edilen, şubat ayında reklam dünyasına giriş yapan şirketin ortağı Yağız Mıtrıp’tı. Yağız, aynı zamanda şirketin genel müdürü ve temsilcisi olarak da görünüyordu.
Şirketin işleri incelendiğinde, hızlı bir hareket dikkat çekiyordu. Bek Reklam, Kastamonu’da hizmet veren otobüslerin giydirmesinden tutamaçlarına kadar bütün alanlarının reklamlarını bir ay içinde almış ve satışını yapmıştı. 2019 yılında, AKP’nin belediyeyi kaybetmesiyle Mıtrıp’ın reklam işi darbe yemiş görünüyordu. Otomobil satışı yaptığı bir başka işe başlamıştı. Yağız’ın da otomobil alıp sattığı hatırlanırsa, irtibatın bu dönemde bir süre daha devam ettiği söyleniyor.
Belli ki her ikisi de eski belediye çalışanı Kürşat ile Yağız arasındaki alacak-verecek ilişkileri, AKP’nin belediyeyi yönettiği dönemde kurulmuştu. 2019 Martı’ndaki seçimin ardından öküz ölmüş, ortaklık bozulmaya başlamıştı. Video da bu sürecin hem ürünüydü hem de suç ortaklığı sayesinde tüm Türkiye’ye kendisini izletmişti. Kastamonu’da konuştuğum kişiler de bu tespiti doğruluyordu.
Ceplerindeki 100 dolarlar
Öyleyse…
Pudraşeker miydi uyuşturucu mu? Kim getirdi, kim içti? Görüntüyü kim çekti, kim servis etti? Bütün bunlara odaklanmak yerine, neden asıl suçun peşine düşmüyoruz? Neden 20’li yaşların başında gençleri önce zengin sonra rezil eden kapı ardındaki al-verli düzeni sorgulamıyoruz. Ardındaki yolsuzluk sisteminin peşinden koşmuyoruz? Devredilirken 78 milyon 500 bin lira borçla bırakılan Kastamonu Belediyesi’nin kasası bile görünen köyü anlatmıyor mu?
Gözaltına alınan gençlerin sosyal medya hesaplarını geziyorum. Perde ardında sürdürdükleri hayatın vitrinine din-millet paylaşımları koymuşlar. Ağızlarından düşmeyen manevi sözleri, sürdürdükleri maddi yaşamın üstüne örtü yapmışlar.
Gördüğüm en ilginç görüntü…
Biz döviz neden yükseliyor diye tartışırken, onlar buna söylenenleri hain ilan etmiş. Ceplerinden çıkanlara göre ise burunlarına toz çekerken, ceplerindeki 100 dolarları kullanmışlar. FETÖ’cülerin 1 dolarlarının yerini, yeni muhafazakârların 100’lükleri tamamlamış.
Kürşat, Yağız ya da diğerleri…
Şimdi gençleri evlerine hapsederek çözdüğümüzü sandığımız ortaklık, ince bir yağmur gibi hepimizi ıslatmaya devam ediyor. Bir itirafta, bir fotoğrafta, bir videoda bize kendisini hatırlatıyor. Ganimeti çekip almadığımız sürece, başında kavgaya tutuşanların öyküsünü konuşmaya devam edeceğiz.