Ayşe Barım ve PKK'lı Avni

Ayşenur Arslan Günün Köpüğü'nde yazdı: Ayşe Barım ve PKK'lı Avni

Başlığa bugünlerde daha tanınmış olduğu için Ayşe Barım’ın adını yazdım. Oysa yazının ana kahramanı, Ayşe Barım için 30 yıl istenen dosyada “silahlı terör örgütü kurma, yönetme” gibi iddialarla yer bulan Avni Özgürel.
Ayşe Barım’ı hiç tanımam. Selamlaştığımız bile olmamıştır. Ancak Avni’yi çok iyi tanırım. Eşi Ayfer ve kızlarıyla birlikte tanıdığım en şahane ailelerden birine sahiptir. İnsandır. Daha doğrusu iyi insandır.
Tek kusuru, kendisine de söylediğim üzere sağcı olmasıdır!!
*. *. *
Tarih Mayıs 2012.
CNN Türk’te Medya Mahallesi’ni yapıyorum. Doğal olarak da bir yandan gündemi izlerken bir yandan konuk peşinde konuşuyorum.
Mayıs sonuna doğru beni hiç kırmayan Avni’yi aradım.
“Gelirim ama haftaya. Çünkü Kuzey Irak’tayım” dedi.
Gazeteciye “Neden” diye sorulmazdı. Ben de sormadım.
Kim bilir hangi kitabı, araştırması, hatta belki belgeseli için gitmişti, diye düşündüm.
Telefon konuşmamız hafta sonuna doğru bir gündü.
Sonraki hafta, pazartesi günü için anlaştık.
Ancak, hafta sonunda aradı..
“Kusura bakma” dedi, “Pazartesi Ankara’da olmam gerekiyor. Salı geleyim..”
Yine ne ben bir şey sordum.. Ne de o bir açıklama yaptı..
Derken..

*. *. *

Arşive bakınca hatırlıyorum: 30 Mayıs 2012 günü programda buluştuk.
Şöyle günü toparlayalım derken, Kuzey Irak’ta ne yaptığını sordum.
Küt diye “Kandil’e gittim” deyivermez mi”!!
Hani gazeteci de olsanız, “hazır buradayken Kandil’e bir uğrayayım” diyemezsiniz. Belli ki önceden kotarılmış bir randevu söz konusuydu. Nitekim PKK’lıların sıkı denetimi altında çıkıp Karayılan ile görüşmüştü.
Olan bitenlere dair hiçbir bilgim, fikrim olmadığı için konuyu nasıl derinleştirebileceğimi, nereden ilerleyebileceğimi kestiremiyordum.
Bu yüzden, azami dikkatle sordum:
“Kuzey Irak’tan sonra Ankara’ya gittiğini biliyorum. Sana nereye gittin, ne anlattın diye sormayacağım ama en azından devlet kurumları olup olmadığını söyleyebilir misin?”
Avni şaşırtmaya devam etti.
“Sakıncası yok.. Anlatayım: Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa, MİT Müsteşarlığına gittim. Kandil izlenimlerimi anlattım.”
Farkında değilim, o sırada CNN Türk Haber Merkezi karışmış: “Ne anlatıyor bu Avni.
Ayşenur ne yapıyor..”
Ben o gün ne kadar önemli bir şey yaptığımın farkında değildim.
Daha sonra hem Avni ile konuşarak, hem de bazı ipuçlarının arkasından yürüyerek durumu anladım.
Aslında sinyal neredeyse 1 yıl önce verilmişti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Yakında çok güzel şeyler olacak” sözleriyle bir imada bulunmuş.. Onu, Milliyet’te küçük bir haber izlemişti:
“ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Derneği (Ekopolitik) Danışmanı Prof. Dr. Vamık Volkan ve beraberindeki heyeti Tarabya Köşkü'nde kabul etti. Basına kapalı olarak gerçekleşen görüşme saat 11.00'de başladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Prof. Dr. Vamık Volkan ve Genel Koordinatör Tarık Çelenk'i 2 Ağustos 2010 tarihinde de Tarabya Köşkü'nde kabul etmişti. Görüşmeye aralarında Kürt meselesi hakkında çok sayıda araştırma yapmış olan şu isimler katıldı: Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Eski Özel Harp Dairesi Subayı Güvenlik Uzmanı Mete Yarar, Murat Belge, Ümit Fırat, Altan Tan, Avni Özgürel, Tarık Çelenk, Halit Yalçın, Avrupa Türk islam Birliği Kurucu Başkanı Musa Serdar Çelebi, Bedrettin Gündeş, Murat Sofuoğlu, Ayşegül Elif Aslantepe, Raif Türk, Mehmet Emre Ölmez, Ayşe Betül Çelik, İdris Ağcanoğlu ve Psikanalist Ayla Yazıcı.”

Aslında Vamık Volkan adı uyandırmalıydı. Ama uyanamamıştık!
Oysa çok kritik bir isimdi. ‘90larda, Oslo’da FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) ile İsrail arasındaki barış görüşmelerini Beyaz Saray adına izlemiş.. Gerektiğinde müdahalelerde bulunmuş.. Hatta tarafların oturma düzenini bile o belirlemiş.
Neticede ciddi mesafe almış ve bu nedenle Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmişti.
Ne yazık ki barış süreci İsrail Başbakanı Rabin’in bir suikaste kurban gitmesiyle berhava edilmişti.

*. *. *
Gül’ün kabul ettiği ekibe, işte böyle.. Dünyada Psiko-politik kavramıyla ve kimlik çalışmalarıyla bilinen Vamık Volkan başkanlık ediyordu.
Avni’ye de o toplantılardan birinde, Kandil’e gidip PKK yöneticileriyle temas kurma görevi verilmişti.
Elbette, o günlerde Aysel Tuğluk’un da ifade ettiği gibi “DEVLET ADINA”..
Oysa, bu girişim devlet içinde “güç çatışmasına” döndü.
Süreç içinde anladık ki, Erdoğan Gül’ün bu kadar önemli bir konuda ön almasını, öne çıkmasını hoş karşılamamıştı.
Sonraki gelişmeler de peş peşe bunu teyit etti.
Prof. Volkan adeta buharlaştı.. Onun ekibindeki isimlerin yerini, “AKİL İNSANLAR” diye Orhan Gencebay, Hülya Koçyiğit, Abdurrahman Dilipak.. Her devrin kıymetlisi Mehmet Uçum falan aldı!
Sonrasını biliyoruz.
Kılavuzdan yoksun.. Hazırlıksız.. “Top benim, ben oynayacağım” inadıyla çıkılan yolda olanlar oldu.

Aradan yıllar geçti.. Çözümün yerini çatışma aldı..
Derken bu kez Bahçeli sahneye çıkıp “güzel şeyler göreceğiz” dedi. Göre göre Öcalan’ın fotoğrafıyla “son halini” gördük.
Ve..
Kendi adıma gülmekle ağlamak arasında gidip geldiğim haberi okudum.
Ayşe Barım hakkındaki ağır iddiaların arasına Avni Özgürel’in adı iliştirilmişti. “Kurduğu örgüte üye olmak” gibi oksimoron bir suçlamayla….

Bir yandan yeni bir süreç yaşandığı izlenimi yaratmak.. Diğer yandan “Hayatım boyunca MHP’ye oy verdim” diye çekinmeden açıklayan Avni Özgürel’e PKK’lı yaftası yapıştırıp Ayşe Barım dosyasının içine atmak..
Bu, bize başta İMAMOĞLU olmak üzere diğer dosyalar hakkında da fikir veriyor.
Gazetecilerin iki günde yalan olduğunu ortaya çıkardığı ayakları havada, içi boş dosyalar gibi “sayfa sayısı artsın.. ne bulursanız atın içine” denilen bir torba.
Peki boş olması sonucu etkiler mi? İleride belki.. Ama şimdi “TÜRKİYE’NİN KAYYUMU” ne derse o!
Nitekim, bu sayfadaki haberde göreceksiniz. Fatih Altaylı’nın Ayşe Barım konusunda bir iddiası var. Dün akşamki programında dedi ki:
“Ayşe Barım’ı da yakından tanıyan, aynı zamanda da AKP’ye hatta Beştepe’ye gayet yakın olan bir isim, Beştepe’de tanıdığı birini arıyor. Ve diyor ki: Bizim çok yakın tanıdığımız, hiç bu işlerle bir alakası olmayan birisiyle ilgili bir ricam olacaktı diyor. Karşısındaki muhatabı diyor ki: Ayşe Barım’sa hiç açma o konuyu. Bu konuda sana kimse yardım edemez, Ayşe Barım’a da kimse yardım edemez.”
Başta Osman Kavala olmak üzere bazı isimlerde gördük bunu.
Delil olması gerekmiyor.
Gizli tanık arayıp bulmak da gerekmiyor.
“İpi çekilecek… Çek.”

*. *. *

Dedim ya, Ayşe Barım’ı hiç tanımam.
Ama tanıyanlardan Fatih Altaylı, dünkü programında Gezi sırasında tanık olduklarını anlatırken öyle bir portre çizdi ki, olsa olsa utanma cezası verilebilir.
Zira o günlerde kendisine bağlı sanatçılara Gezi’ye gitmesinler diye baskı yapmış. Bildirilere imza yasağı getirmiş.

*. *. *
Ayşe Barım Gezici.
Avni Özgürel PKK’lı.
Biz gazeteciler elimizden geldiği kadar tarihe ışık tutmaya çalışıyoruz.
Ya, o tarihin içinde şöyle ya da böyle yer almış olanlar..
Mesela Abdullah Gül.
Hiç mi inisiyatif almadan, sorumluluğunun gereğini yerine getirmeden çekip gidecek bu dünyadan?
O ve bütün diğer tanıklar; başlarını secdeye koyduğunda hiç mi utanç duymayacaklar?
Kendi adıma, Gül’ün açıklamalarını bekliyorum.
Tabii eğer o günleri hatırlayabiliyorsa!!!!

Türkiye Haberleri