Atatürkçü İlahiyatçılar olarak kendilerini tanıtan ilahiyat uzmanlarından Nazif Ay, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Ayasofya’daki kılıçlı cuma hutbesinde Atatürk’e lanet okuduğu yönünde yorumlanan sözlerine tepki olarak Anıtkabir’e giderek Atatürk’e dua etti.
Odatv’de yer alan habere göre Ay, Atatürkçü İlahiyatçılar adına “Atatürk’e laneti tel’in ve hilafet fitnesini Ata’ya şikayet” başlıklı bir bildiri de yayımladı.
Bildiri şöyle:
Saygıdeğer kamuoyuna,
Son zamanlarda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın halkımızı ruhen ve fikren rahatsız eden beyan ve fetva çeşitlerine şahit olduğumuz gerçeği herkesin malumudur. Tüm bu olumsuzluklar yetmiyormuş gibi, 24 Temmuz 2020 cuma günü bir talihsizlik ve dinsel temayla ilgili gibi gösterilen bir mistik hezeyanı daha yaşadık.
Ortodoks Hristiyanlığın öz mabedi iken Fatih sultan Mehmet tarafından camiye çevrilip vasiyetine dâhil edilen, asırlar sonra engin deha ve hoşgörü sahibi ve İstanbul’un vasiyette tek yetkili Fatih’i Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından bu saygın mekânın ismetine ve kutsallığına yakışır manada müzeye çevrilen ama günümüz iktidarının tekrar camiye döndürdüğü Ayasofya’daki hutbede Diyanet kurumu başkanı Ali Erbaş, ima ile Atatürk’e lanet etme küstahlığını gösterebilmiştir. Ancak bu cesareti, Yüce Atatürk’e her fırsatta hakaret eden bazı siyasi aktörlerden ve sosyal medyada dinsel terör paylaşımları yapıp herhangi bir cezai işlemle tabi tutulmayan İslamcı politikalara yandaş trollerinden aldığı aşikârdır.
Türk toplumu, resmi makamlardan yargısal süreç, Ali Erbaş’tan ise hem özür hem de istifa etme erdemi beklerken, Diyanet İşleri Başkanının basının bir kısmına yaptığı açıklamada Bakara suresi 141. Ayetini kullanması bile isabetsiz ve maksatlı mesaj niteliğinde olmuştur. Zira ayetin manasıyla, Atatürk ve dava arkadaşları “devri ve iktidarı bitmiş topluluklara” benzetilmiş ve bu gaflet üzerine kurulu mantıkla Ali Erbaş kendini savunma amacı gütmüştür.”
“Biz Atatürkçü İlahiyatçılar, kalabalıklarla riyakârlık gösterisi sunma peşinde olmayan bir oluşumuz. Ayrıca Anıtkabir’deki sükûn ve emniyeti bozacak bir çirkin nümayişe yönelmeyecek kadar huzuru arzu eden anlayışa sahibiz.
Saygıdeğer kamuoyuna, Şimdiye dek Atatürkçü İlahiyatçılar kimliğimizle vurgu yaptığımız ve hassas olduğumuz kimi hususları sizlerle tekrar paylaşmayı görev biliyorum.
- Atatürk ilke ve inkılâpları bizim Kırmızı Çizgimizdir. Atatürk ve onun ilke ve inkılâplarına düşmanlık, devlete ve uygarlık değerlerine düşmanlıktır.
- Atatürk ne bir ilahtır ne ilahi sıfatla donanımlı ve emperyalizmden görev alan projeli bir şahıstır. O, şahsı için hiçbir ilahi kahramanlığı iddia etmeyecek yüce ahlaka sahip, milletinden ve bilimden güç alan, uygarlığın ve çağdaş anlayışın takipçisi, yerel değerlere saygılı ve Allah’ın Türk ulusuna armağanı özel bir liderdir.
- Atatürk’ün ve Laiklik ilkesinin olmadığı yerde dinin de var olma şansı söz konusu değildir. Şeriat hukuku, artık geçerliliği olmayan ve İslam coğrafyasında bile uygulanabilir yönü bulunmayan bir hayali ütopik fantezidir ve pozitif dünyanın gerçeklerine uymayan akıl dışı söylemlerin malzemesidir.
- Diyanet İşleri Başkanlığının, Cumhuriyet’in olmazsa olmaz ilkesi Laikliğe tam ve sadakatle bağlı kalması Anayasa’nın değişmez kuralı, Türk halkının ödünsüz beklentisidir.
- Diyanet İşleri Başkanlığının sadece Sünni itikatlı vatandaşlara seslenen tek sesli çağdışı yapısı bir an önce değişmeli, bu kurum tüm inanç ve kabulleri şemsiyesine alan vasfa büründürülmelidir. Aksi halde Sünni bağnazlığına gömülü bir tarafgir yapının varlığını sürdürmesi imkânsızdır.
- Atatürk’ü Koruma Kanununun işlerliği hususunda iktidarın kararlı ve tavizsiz olmasını gerekmektedir. İşbu kanunun, Atatürk onunla kaim olacağından değil, istiklâl ve istikbalimizin düşmanlarının saldırganlığına set çekmek ve hadlerini bildirmek için yürürlüğe girdiğinin bilinmesi elzemdir. Bu vesileyle ihbar ediyoruz ki, Atatürk’e hakaret ve küfür eden kişilere yargısal cezai müeyyide uygulanmaması, halkımızda din kutsallarına ve siyasete karşı kontrolsüz nefret duygularını coşturmaktadır. Biz Atatürkçü ilahiyat uzmanları, bundan böyle ahlaksız ve haysiyetsiz kişileri afişe edip tepkimizi en sert şekilde vereceğimizi ilan ediyoruz. “Atatürk’ün aziz kemiklerini sokağa attık” diyebilen sapık zihniyetlilerin peşini hukuken bırakmayacağız.
- Ayasofya müzesindeki hutbeye kılıçla çıkma komikliğini milletimizin izan ve irfanına havale ediyorum. Ortaçağ kültürünün İslamcı versiyonu bir Ortaoyununun ibadet ortamında sergilenmesinin izahını yapmak oldukça güçtür. Modern çağda; geri kalmışlığı, kompleksli oluşu, vahşeti ve yobazlığı simgeleyen bir nesne ile güya ulvi ve siyasi mesajların verilmeye çalışılmasındaki gülünç durumun, Z veya Y Kuşağı denilen yeni nesle nasıl anlatılacağı doğrusu merak konusudur. Ayrıca namaz vakitlerinde bir safı bile dolmayan Süleymaniye ve Sultanahmet camilerinin yanına bir başka cemaatsiz mekânı eklemenin vebalini günümüz iktidarının nasıl taşıyacağını süreç bize gösterecektir.
- Başka bir önemli tartışma konusu yapılmaya çalışan hilafet meselesine karşı hislerimizin isyan sözcüğüyle ifade edilebilecek seviyede olduğunu vurguluyorum. Halifelik özlemini dillendiren fesat odaklarının tıpkı Fetö gibi bir terör ve darbe örgütlenmesi, din ve devlet düşmanlığı organizasyonu olduğunu duyarlı her kesim bilmektedir. Halifelik/Hilafet Hz. Muhammed’in sözüyle, kendi vefatından otuz yıl sonra “kudurmuş saltanat” vasfına haiz, insanlık onurunu çiğneyen bir özlemdir. Bu hadisin devamı diye verilen metin ise mevdudur, yani uydurmadır. Mustafa Kemal Atatürk, “kudurmuş krallık” olan halifeliğin aslında bizzat Hz. Muhammed tarafından kaldırıldığını tescil eden müceddid (dini, içerisine sokuşturulan hurafe ve batıl inanç pisliklerinden temizleyen) özelliğe sahip realist bir şahsiyettir.
Sonuç olarak, Atatürk’e dolaylı bile olsa lanet ifadesiyle hakaret eden Ali Erbaş’ın beyanını tel’in ediyor, bir an önce istifa etmesini ve resmi makamların da gereken adli işlemleri başlatmasını bekliyoruz. Atatürk; kimsesiz, sahipsiz veya kendini savunmada aciz değildir, onun mirasının ve hatırasının yanında çelik iradeli takipçileri olan biz Atatürkçü İlahiyatçılar varız. Ata’mızın tüm ilke ve devrimlerini bundan önce olduğu gibi bundan sonra da büyük bir duyarlılık ve sarsılmaz imanımızla savunacağımızı, ona karşı girişilen her türlü çirkin tertiplere tepkimizi en cesur ve en anlaşılır manada vereceğimizi tüm kamuoyuna saygılarımla bildiriyorum.”