Atatürk döneminde sokak köpekleri sorunu ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmış ve 1932 yılında kuduz vakalarının artması üzerine önemli adımlar atılmıştı. Bu dönemde, kuduz vakalarını önlemek amacıyla bazı sert önlemler alınmıştı. Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın anlatımına göre, 13 Haziran 1932 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan genelgeye göre, "sahipsiz ve maskesiz dolaşan köpeklerin itlaf edilmesi" kararlaştırılmıştı. Bu kararın arkasındaki temel gerekçe, kuduz riskini en aza indirmekti.
İtilaf, yani sahipsiz ve başıboş köpeklerin öldürülmesi, o dönemde yaygın bir yöntemdi. Bu karar, kuduz gibi tehlikeli hastalıkların yayılmasını önlemek amacıyla alınmıştı. Prof. Dr. Ortaylı, bu konunun uzun yıllardır tartışıldığını ve farklı dönemlerde farklı çözümler önerildiğini belirtiyor. Osmanlı döneminde de sokak köpekleri ile ilgili çeşitli uygulamalar yapılmış, ancak Cumhuriyet döneminde bu yöntemler daha sistematik hale getirilmişti.
Prof. Dr. Ortaylı, günümüzde de sokak köpekleri sorununa dair tartışmaların sürdüğünü, ancak çözümün her dönemde farklılık gösterdiğini ifade ediyor. Günümüzde de sokak köpeklerinin kontrol altına alınması, kısırlaştırma ve kuduz aşılaması gibi yöntemlerle sağlanmaya çalışılıyor. Ancak bazı durumlarda, hasta veya tehlikeli köpeklerin uyutulması gerekebiliyor.
Meclis'teki tartışmaların rahatsız edici olduğunu belirten Ortaylı, hayvanseverlik ve halk sağlığı arasında bir denge kurulması gerektiğini vurguluyor. Sokak köpekleri sorununun çözümünde belediyelere büyük görev düştüğünü, kısırlaştırma ve aşılamanın düzenli olarak yapılması gerektiğini ifade ediyor.
Atatürk'ün döneminde olduğu gibi günümüzde de sokak köpekleri sorunu, halk sağlığı ve hayvan hakları perspektifinden ele alınarak çözümler üretilmeye devam ediyor.