İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Resmi tanıma göre Türkiye'de 12,3 milyon yoksul vatandaşın 6,2 milyonun genç olduğunu kaydeden Akşener, "“Başka bir dünya mümkün” dediğin dünya, bu mu Sayın Erdoğan? Uçan, kaçan, tüm dünyaya kafa tutan Türkiye, bu mu? Gençlere reva gördüğün hayat, bu mu? Eski Türkiye’den dem vurarak, Nankörlükle, tembellikle, iş beğenmemekle suçlayarak, “Çıkar telefonunu göster” nobranlığına hapsederek, onların, bu yoksulluğa razı olmalarını bekleyemezsin. Kendi beceriksizliğinin faturasını, bu ülkenin gençlerinin sırtına yükleyemezsin. Ayıptır, günahtır." dedi.
'O çocukların hayallerini elinden aldınız sayın Erdoğan'
Eğitim sistemindeki sıkıntılardan da bahseden Erdoğan, "Eğitimdeki bu rezaleti çözmeyi Allah bize nasip edecek. Fakirliğe mahkum edilen o çocukların yeniden hayal kurmasını devlet eliyle sağlayacağız. Bunu yapamıyorsak Allah bana hiçbir şeyi nasip etmesin. Önce aileleri, sonra çocukları mahkum ediyorsunuz. O çocukların hayallerini elinden aldınız sayın Erdoğan." diye konuştu.
Akşener'in satırbaşları şöyle oldu:
Haftaya çok acı haberlerle başladık. Enes oğlumuzu, Raziye ve Dilara kızlarımızı kaybettik. Enes'i aynı Fedai öğretmenimiz gibi hapsedildiği umutsuzluğa kurban verdik. Elinden alınan özgürlüğe, en yakınlarından gördüğü umursamazlığa ve yaşamaya zorlandığı hayatın sonucunda çıkışı intiharda bulmasına kahrolduk. Raziye ve Dilara'yı ise ülkemizdeki daha nice genç kadın önü bir türlü alınmayan, alınmak istenmeyen bir vahşete, bitmeyen şuursuzluğa kurban verdik. Mekanları cennet olsun. Buradan sayın Erdoğan'a bir çağrı da bulunmak istiyorum. Artık yeter, bu ölümlerin durması gerekli. Senin de çocukların, torunların var. Bu ölümlere benim üzüldüğüm gibi senin de üzüldüğünü biliyorum. Bunun siyasi bir yanı yok. Her hafta gençlerimiz, kadınlarımız ölüyor. Ölümlerin ardından tweetler atmak yetmiyor. Katledilen her kadının ardından ağıt yakmak yetmiyor. Gel iktidar ve muhalefet el ele verelim bu ülkenin lugatından kadın ve genç ölümlerini silelim. Kendisinin bu çağrıma yanıt vereceğimden şüpheliyim. Malum sayın Erdoğan son zamanlarda pek iyi değil. O nedenle de artık her gün kendisinin ruhsal bunalımlarının yeni bir yansımasına şahit oluyoruz.
Erdoğan'ın çıkışına yanıt
Sayın Erdoğan'ın adına 'Yeni Ekonomi Modeli' dediği bu ucube dönemde atılan adımlar ekonomimizi giderek daha da kırılgan hale getiriyor. Milletimiz her gün fakirleşiyor. Enflasyon canavarı her geçen gün paramızı da itibarımızı da eritiyor. Tüm bunlar olurken sayın Erdoğan için saray sefası devam ediyor. 'Seçimden seçime milletimize gider oy isterler seçimden sonra yüzlerine bakmazlar' diyor. Bunu dertli vatandaşlarımızın kafasına çay atan adam söylüyor. 'Meydanlarda verdikleri sözlerin hiçbirini göreve gelince hatırlamazlar' diyor. Şuur altının su yüzüne çıkışı... 20 yıldır iktidar kendisi, 20 yıldır söz veriyor arkasında durmuyor. Polislerimizi, öğretmenlerimizi, sağlık çalışanlarımızı senelerdir 3600 ek gösterge vaadiyle oyalayan, faizle mücadeleyi yılan hikayesine çeviren, yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların bayrağına dönüşen, derdini söyleyen çiftçiyi, esnafı, öğrenciyi 'terörist' ilan eden Erdoğan söylüyor. Bir zamanlar geçmiş iktidarlardan ders alırdın şimdi ise kendi hatanı göremeyecek kadar kör, doğruları duyamayacak kadar sağır bir adam oldun. Milletin adamı olarak yola çıktın şimdi milletin karşına çıkmıyor, sesini duymuyorsun.
'Ekonomide atılan adımlara nelere yol açtı'
Baş ekonomist bu durumdayken ekonomi ekibi de yaptıkları hataların üzerini örtebilmek için ileride daha büyük faturalar ödemek zorunda kalacağımız yeni faturalara imza atıyor. Para Politikası'nda atılan adımlar bakın nelere yol açtı. Türk Lirası tarihinin en değersiz dönemine girdi. Ekonomide tek bir faiz olmadığını bir türlü kavrayamayan bu arkadaşların attığı sorumsuz adımlar yüzünden Merkez Bankası'nın politika faizleri düştü ama diğer bütün faizler yükseldi.
1970'lerde uygulanan ve çok ağır maliyetlere yol açan kur korumalı mevzuat sistemini 50 yıl sonra büyük ekonomist sayın Erdoğan'ın şapkasından çıkan bir tavşan olarak pazarlamaya kalktılar. Görüyoruz ki döviz hesaplarında artış var. Doların artması sonucunda artık Hazine'den çok daha fazla faiz gideri çıkacak. Net rezervler tarihin en dip seviyesinde. Enflasyon da düşmedi.
Bakan Nebati'nin 'en fazla maaşınızı kaybedersiniz' açıklaması
Bizden beklenen Nebati bakanın gözlerinin içine bakmamız. Bakınca ne görüyoruz? Ekonomiyi giderek içinden çıkılmaz bir noktaya getirirken 'Siz en fazla maaşınızı kaybedersiniz' diyerek adeta ruhani selefi damat bakana selam çakan empati yoksunu birini görüyoruz.
Buradan ekonomiyi yönetenlere sesleniyorum. Lütfen aklınızı başınıza alın. Size ne yapmanız gerektiğini ben söyleyeyim.
Aynı 128 milyar dolar meselesinde olduğu gibi yine gizli kapaklı işler yapmaya başladınız. Yatırım yapmak isteyen iş dünyasını dövizini bozdurmazsan sana kredi vermem diye tehdit ediyorsunuz. Sanayicinin gelirinin yüzde 25'ine el koyuyorsunuz. Yapmayın. Bu gizli kapaklı işlere merakınız ekonomiyi daha kırılgan hale getiriyor. İlk yapmanız gereken enflasyonla mücadeleye öncelik verip ekonomideki belirsizlikleri ortadan kaldırmak ve enflasyon devülasyon sarmalını bu şekilde kırmak. Daha önce ne yapmanız gerektiğini anlatmıştım. İzlemediyseniz, internetten açın izleyin. Eğer yapamıyorsanız bir zahmet siz gideceksiniz, biz geleceğiz biz yapacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni acemi ekonomistlerin, iş bilmez yöneticilerin ve saray cehaletinin deneme tahtası olmaktan biz kurtaracağız. İYİ Parti iktidarında ekonomiyi de memleketi de biz düze çıkaracağız.
'Bunu kabul etmiyoruz'
Bildiğiniz gibi Pazartesi günü işsizlik verileri açıklandı. İşsiz gençlerimizdeki artışın 120 bin kişi olduğunu üzülerek gördük. Daha da üzücü olanı ise bu 120 bin kişinin 105 bininin kadın olması. Bir başka ifadeyle iş gücüne dahil olan 118 bin genç kadının sadece 13 bini iş bulmuşken, 105 bin genç kadın iş bulamamış. Kayıt dışı istihdam artışının 608 bini kadın istihdamında gerçekleşmiş. AK Parti iktidarının ekonomideki yönetim modeli gençleri ve kadınları dışlayan, onları güvencesiz istihdama iten çağ dışı anlayıştan başka bir şey değil. Bunu kabul etmiyoruz. Bu ülkenin kadınları, gençleri çok daha iyisini hak ediyor.
'İktidar gençleri yoksullaştırdı'
20 Ocak 2020'den beri tam 77 ile gittik. Karşılaştığımız yoksulluğu en derinden hissedenlerden biri olan gençlerimizin düşüncelerini de dinleme fırsatımız oldu. Henüz 12 yaşında faizden, enflasyondan bahseden çocuklarımızı, 16 yaşında asgari ücreti merak eden gençlerimizi dinledim. Ülkemizin her yanını saran kayırmacılığın, torpilin ve liyakatsizliğin karşısında kendine bir fırsat bulamayan, bulamadıkça ülkesinden umudunu kesen, umudu yurt dışında arayan gençlerimizi daha iyi anladım. Gençlerimizi bu hale getiren bu ucube düzenden daha da utandım.
Sayın Erdoğan, günde 20 liraya mahkum edip üstüne bir de 'Elinize dilinize vursun' dediğin gençlerin üçte birinin yoksul olduğunu biliyor musun? Ülkemizdeki 12.3 milyon yoksul vatandaşımızın tam 6.2 milyonun genç olduğunu biliyor musun?
12 milyon gencimizin; 2 milyonunun, bilgisayarının olmadığını, 1,3 milyonunun, eski giysilerinin yerine, yenisini alamadığını, 1 milyonun, ikinci bir ayakkabısının olmadığını, biliyor musun? “Başka bir dünya mümkün” dediğin dünya, bu mu Sayın Erdoğan? Uçan, kaçan, tüm dünyaya kafa tutan Türkiye, bu mu? Gençlere reva gördüğün hayat, bu mu? Eski Türkiye’den dem vurarak, Nankörlükle, tembellikle, iş beğenmemekle suçlayarak, “Çıkar telefonunu göster” nobranlığına hapsederek, onların, bu yoksulluğa razı olmalarını bekleyemezsin. Kendi beceriksizliğinin faturasını, bu ülkenin gençlerinin sırtına yükleyemezsin.
Bugün Türkiye'de doğan bir çocuk ebeveynlerinden daha iyi bir hayata yaşama lüksüne sahip değil. Bugün 18 yaşında bir genç annesinin 18 yaşındaki haline göre çok daha kötü şartlarla karşı karşıya. Bu durum gençlere 'Hayal kurma' demektir. 'Geleceğini yurt dışında ara' demektir. Bunu kabul edemeyiz. Artık son denmelerini yaşadığın 20 yıllık iktidarının sonucunda çocuklarımızı yoksulluğa mahkum etmişsen sen artık o koltukta oturmayı hak etmiyorsun demektir.
'Asıl mesele eğitimin vasatlaşması'
O beğenmedikleri Cumhuriyetimizin en temel vasıflarından birisi eğitime erişimi eşit bir şekilde sağlamasaydı. Eğitime erişimin sağlanması durumunda sınıfsal arası geçirgenliğin yaşandığı bir Türkiye vardı. Asıl mesele eğitimin vasatlaşmasıdır. Devletin eğitimden elini çekermiş gibi yapmasının doğru olmadığını söylüyorum.
Sosyal devlet olma hakkını, görevini, zorunluluğunu vakıflara, derneklere, cemaat ve tarikatlara bıraktığını bir anlayışla fakir fukara bedelsiz, ücretsiz kaldığı, okuduğu okullara, yurtlara mahkum edildi.
Eğitimdeki bu rezaleti çözmeyi Allah bize nasip edecek. Fakirliğe mahkum edilen o çocukların yeniden hayal kurmasını devlet eliyle sağlayacağız. Bunu yapamıyorsak Allah bana hiçbir şeyi nasip etmesin. Önce aileleri, sonra çocukları mahkum ediyorsunuz. O çocukların hayallerini elinden aldınız sayın Erdoğan.
'Öğrenciler geçinemiyor'
2020-2021 yılında Türkiye'de yüksek öğretimde yaklaşık 8 milyon öğrenci bulunuyor. 450 bini burs, 1 milyonu kredi alıyor. Öğrenciliği bitmiş, kredi borçlusu öğrenci sayısını KYK verileri şeffaf olmadığı için tam bilemiyorum. Ancak 2021'in Mart ayı itibariyle devlete borçlu öğrencilerimizin sayısının 5 milyonu aştığını, 300 binden fazla öğrencimiz hakkında ise icra takibi veya yasal işlem başlatıldığını biliyoruz.
Gençlerin aldıkları kredi miktarının büyük bir kısmı devlet yurdu bile olsa yurt ücretlerine gidiyor. Örneğin bugün 850 lira alan bir öğrenci, 200-400 lirasını yurda ayırıyor. Eline kalan para ise devlet yurtlarındaki yemeğe bile yetmiyor.
Üstelik yurtlardaki, hijyenik olmayan koşullar, kalabalık odalar, yavaş internet gibi, onlarca problem de cabası. Öğrencilerimiz bu parayla; Hem okumaya, hem geçinmeye, hem yaşamaya, hem kendilerini geliştirmeye, hem de sosyalleşmeye çalışıyor. Ancak bu miktarlar ile, bunu gerçekleştirebilmek imkânsız. İşte gençler, tam da bu yüzden; kendilerini sömüren, okul hayatlarını engelleyen, güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Sözde yarı zamanlı işlerde, kötü niyetli işverenler, gençlerin emeklerini, sonuna kadar sömürüyor. Maalesef, zorlu çalışma koşullarının, ve uzun çalışma saatlerinin, resmen norm haline getirildiği ülkemizde, gençler, haklarını aramayı, akıllarına bile getiremiyor. Birazcık sesini çıkaranlar, haklarını arayanlar, hemen işten atılıyor, maaşlarını alamıyor. Gençlerimiz sürekli, aç kalmak ile, hak aramak arasında, tercih yapmaya zorlanıyor.
Diyelim ki; tüm bu zorluklardan sonra, okullarını bitirmeyi ve mezun olmayı başardılar. Sorun burada da bitmiyor. Yeni mezunları, işsizlik, asgari ücret, kayıt dışı çalışma gibi, Türkiye’nin en acı gerçekleri bekliyor. Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi verilerine göre; Türkiye’de en çok tercih edilen bölümlerden biri olan; işletme mezunlarının, yüzde 60’ı, asgari ücretle iş bulabiliyor. Aynı şekilde, bu mezunların, yüzde 40’ı, mezun olduktan, en erken 6 ay sonra iş bulabiliyor. Yalnızca işletme değil, hukuktan tıbba, öğretmenlikten veterinerliğe kadar, neredeyse her branşta, benzer sorunlar var. Yani gençlerimiz, hem kısa zamanda iş bulamıyorlar, hem de buldukları işlerden, yeteri kadar para kazanamıyorlar. Peki hal böyleyken, bu öğrenciler, kredi borçlarını nasıl ödüyorlar? Cevabı basit: ödeyemiyorlar. Her ne kadar, 2 seneliğine faiz işletmeme, 36 ay taksitlendirme gibi, sistemler olsa da; genç işsizliği ve asgari ücret gerçeği karşısında, öğrencinin, maaşının yarısı ile, kredi ödemesi gerekiyor. Uygulanan yüksek faiz, borç yükü, kurdaki artış, enflasyon ve yaşam pahalılığının getirdiği yük de, tüm bunların cabası…
Değerli dava arkadaşlarım; İşte o nedenle, bugün, Milletin Kürsüsü’nde, gençlerimizi dinleyeceğiz. İktidarın, gençlerimizin hayatlarında açtığı bir yarayı, ve sonuçlarını kendilerinden duyacağız.
KYK mağdurları
KYK mağdurlarının sesini duyurmak için, Uğur Yavaş kardeşimiz aramızda. Şimdi, başta sayın Erdoğan ve iktidar mensupları olmak üzere, herkesi, gençlerimizi dinlemeye davet ediyorum. Buyur Uğurcum, söz de, kürsü de senindir.
Eğitim bursunun amacı nedir? Maddi imkanı olmayan gençlerimize, eğitimden mahrum kalmasınlar diye maddi destek sağlamaktır. Gençler eğitimlerini tamamlayıp iş sahibi olduklarında bu borcu öderler. Bir öğrenci bu borcu devletin sağlayacağı eğitim ve iş karşılığında alır. Bu iktidar çocuklarımıza iyi bir eğitim, iş imkanı sağlıyor mu? Hayır. Tam tersine iş sağlayan işletmeleri batırmak için çalışıyor. İş yoksa bu gençler borcunu nasıl ödeyecek? Bir anlaşmanın geçerli olması için her iki tarafın anlaşmanın şartlarını yerine getirmesi gerekiyor. Sayın Erdoğan sen iş imkanı sağlamaktan vazgeçmişsin ama borcu tahsil etmekten vazgeçmiyorsunuz. Üniversiteler gelir kapısı olmuş... Sen iyi bir eğitim vermekten vazgeçmişsin ama KYK borcuna faizden vazgeçmiyorsun. Sen üzerine düşen hiçbir şeyi yapmamışsın sonra da tefeci gibi gençlerin üzerine çöküyorsun.
KYK borçları için sosyal sorumluluk projeleri
Size daha iyi fırsatlar sunamayan, ve sizi yoksullukla terbiye etmeye çalışan bu iktidara karşı, unutmayın ki, biz her daim, sizin yanınızdayız. İşte bu yüzden; Geçtiğimiz ay, İYİ Yaşam Gelir Modelimizi açıklamıştık. İYİ Parti iktidarında, 18-26 yaş arasındaki her gencimize, karşılıksız olarak, aylık 1000 lira, nakit desteği vereceğimizi söylemiştik. Ancak sorunlarınıza karşı, tek bir çözümün yeterli olamayacağını biliyoruz. Nitekim bugün de size; bu zor şartlar altında, sizleri daha fazla mağdur etmemek için, İYİ Parti olarak geliştirdiğimiz; KYK Kredi Borçlarının, Sosyal Sorumluluk Projeleri Kapsamında Geri Ödenmesi Programımızı anlatacağım. Ülkemiz maalesef, sosyal sorumluluk programlarının, ve gönüllülüğün yerleşik olduğu bir ülke değil. Örneğin bugün, ABD’de toplam nüfusun yüzde 42’si, Yeni Zelanda’nın yüzde 41’i, İrlanda’nın ise yüzde 38’i, son 10 yılda, bir yardım kuruluşunda, gönüllü olarak çalışmış. HABITAT Derneği’nin araştırmalarına göre; 2021’de, gençlerimizin yüzde 91’i, hiçbir sosyal sorumluluk projesinde yer almamışlar, gönüllülük faaliyetlerinde bulunmamışlar.
Dünya Değerler Araştırması da, Ülkemizdeki, 18-29 yaş arasındaki gençlerin, yüzde 95’inin, herhangi bir sivil toplum faaliyetinde bulunmadığını ortaya koyarak, bu veriyi doğruluyor. Tam da buradan hareketle, biz; kredi borcu olan gençlerimizin, istedikleri takdirde, borçlarının çok büyük kısmını, sosyal sorumluluk projelerinde çalışarak, ödemelerini öneriyoruz. Bu programdan yararlanmak isteyen gençlerimiz, yetenekleri, uygunlukları, ve istekleri doğrultusunda, haftada en az bir gün, 1-2 saat boyunca, bir sosyal sorumluluk projesinde çalışarak, borçlarını ödeme şansına sahip olacaklar. Peki öğrencilerimiz, ne tür sosyal sorumluluk projelerinde çalışacaklar? Biz, alandaki literatüre uygun olarak; Eğitim, Sağlık, Toplum ve Çevre ana başlıklarını belirledik.
Eğitim başlığı altında; Yeni okula başlayan öğrencilere, okuma yazma becerileri kazandırmak, İlkokul ve ortaokul öğrencilerinin, derslerine yardımcı olmak, Kitap toplama kampanyaları düzenlemek, Öğrencilere yabancı dil öğretmek, Kütüphanelerde görev almak, Çocukları gruplar hâlinde, okula getirmek-götürmek, Müzik dersleri vermek, Çocuk spor takımlarına, koçluk, antrenörlük yapmak, Çocukları kitap okumaya teşvik etmek, gibi aktiviteler var. Sağlık alanında; Aile sağlığı merkezlerinde görev almak, İlaç toplama kampanyaları düzenlemek, Kan ve organ bağışı ile ilgili, farkındalık çalışmalarında görev almak, Hastanede yatan çocuklar ile, vakit geçirmek, sohbet etmek, Eğer sertifikaları veya yetkinlikleri varsa, ilk yardım eğitimleri vermek, gibi aktivitelere var. Toplum başlığı altında; Yaşlılar ile sohbet etmek, alışverişlerine yardım etmek, Evde yalnız yaşayan yaşlılara ve engellilere destek olmak, Çocuk Esirgeme Kurumu’nda görev almak, Çocuklara, doğum günlerinde kart yazmak, onları ziyaret etmek, Sokak çocukları için, eğitim desteği vermek, Okul çevrelerinde, giriş-çıkış saatlerinde trafik memurluğu yapmak, Bağımlılıkla mücadele eden kurumlarda görev almak, çalışmalara destek olmak, Oyuncak ve kıyafet toplama kampanyalarında çalışmak, Aşevlerinde görev almak, gibi faaliyetler var.
Son olarak, çevre alanında ise; Ağaç dikimi ve dikilen ağaçları sulamak, Şehrin işlek bölgelerinde, parklarda, meydanlarda, çevre ve temizlik bilinci ile ilgili, farkındalık yaratma faaliyetleri düzenlemek, Hayvan hakları konusunda çalışmalar yapmak, Barınaklarda görev almak, Sokak hayvanları için, mamaları yenilemek veya düzenlemek, basit barınaklar inşa etmek, Mama toplama kampanyaları düzenlemek, İşletmeler için, geri dönüşüm eğitimleri düzenlemek, Haneleri ziyaret edip; su, enerji ve atık konusunda, bilgilendirmeler yapmak, Plaj, ören yeri, sit alanı, piknik alanları gibi yerlerde, atık toplama faaliyetleri gerçekleştirmek, Topluma hizmet bahçeleri oluşturmak, bu alanlarda tamamen çevreye duyarlı üretim yapmak, üretilen ürünlerin, ihtiyaç sahipleriyle buluşmasını sağlamak, gibi aktiviteler var. Program’a katılan öğrenciler; maddi imkânları ölçüsünde, borçlarının en az yüzde 10’unu, faizsiz olarak, ve uygun bir ödeme planı ile, nakit olarak geri ödeyecekler. Kalan yüzde 90’ını ise, Sosyal Sorumluluk projelerinde çalışarak ödeyecekler.
Mesela; 25 bin lira kredi borcu olan, yeni mezun bir eğitim fakültesi mezunu gencimizi düşünelim. Bu genç kardeşimiz, programa başvurduktan sonra, yüzde 10’luk borcu olan, 2500 lirayı yapılandıracak. İstihdam durumuna bağlı olarak, bu ödemeyi erteleyebilecek, veya ona uygun olarak sunulan vade seçenekleri ile, örneğin, 36 ay vadeyle, ödemesini gerçekleştirebilecek. Sonrasında ise, kalan borcu karşılığında, eğitim başlığı altındaki projelerde, bir yıl boyunca, haftada bir gün, 1-2 saat çalışacak. Böylece hem borcunu ödeyecek, hem de gönüllü çalıştığı programda, okuma yazma zorluğu çeken öğrencilere destek olabilecek. Yani hem öğrencilerimiz, hem toplumumuz kazanacak. Başka bir örnek daha verelim; Diyelim ki, kredi borcu olan bir çevre mühendisimiz var. Bu genç mühendisimiz, durumu daha iyi olduğu için, kredi borcunun, yüzde 30’unu nakit olarak ödemeyi tercih etmiş olsun. Bu durumda, kalan kısmını ise, geri dönüşüm konusunda, firmalara eğitimler vererek, vatandaşlarımızı çevre konusunda bilgilendirerek, 5 ayda ödeyecek. Yani hem çevreye yararlı bir iş yapılacak, hem de bu genç mühendisimiz, borcunu zorlanmadan geri ödeyebilecek. Elbette bu çalışmalarda, dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var.
Öğrencilerin, topluma hizmet programlarında çalışırken; sömürülmemesi, kötü muameleye maruz kalmaması, yapmaları gerekenden daha fazla, iş yükü veya saati altına girmemesi, iş güvenliklerinin sağlanması, gibi konular çok önemli. Bu yüzden de, bu tür durumların denetimi, yine program dahilinde çalışan, veya daha önce çalışmış kişiler tarafından gerçekleştirilecek. Ayrıca; programdan yararlanmak isteyen öğrencilere, programa katıldıkları günlerde, toplu taşıma da bedava olacak.
Sevgili gençler; Beşli çetenin, milyarlarca liralık vergi borçlarının silindiği, hükümete yakın şirketlere, muazzam vergi muafiyetlerinin verildiği bir ülkede, elbette KYK borçlarının da, tamamen silinmesi mümkün. Ancak biz, İYİ Parti olarak; sürdürülebilir kalkınmaya ve sürdürülebilir bir toplumsal gelişime inanıyoruz. Yani; sürdürülebilir olmayan hiçbir kazanımın, kalıcı da olamayacağını biliyoruz.
KYK Borçlarının Sosyal Sorumluluk Kapsamında Geri Ödenmesi Programı’nı da, bu felsefe ışığında geliştirdik. Projeyi hayata geçirdiğimizde, hem sizlerin, hayata yüklü borçlarla başlamanızın önüne geçeceğiz, hem de milletçe, son yıllarda eksikliğini derinden hissettiğimiz; toplumsal dayanışmayı ve huzuru yeniden kazanacak, doğamıza ve canlılarımıza da sahip çıkacağız.
Ayrıca; Yurtlar ve burslar ile ilgili, başka sorunlarınız olduğunu da biliyoruz. Onlar için de çalışıyoruz, çözümlerimizi çok yakında sizlerle paylaşacağız. İYİ Parti iktidarında, çözülmedik derdiniz kalmayacak. Hiç merak etmeyin.
'Seçim ufukta göründü'
Değerli dava arkadaşlarım; Seçim ufukta göründü. İktidarın irili ufaklı ortakları istese de, istemese de, o sandık, er ya da geç, milletimizin önüne gelecek. İYİ Parti iktidarı, artık çok yakın. Milletimizden yetkiyi alıp, iktidara geldiğimizde; Ülkemizi en donanımlı, en vizyoner ve en tecrübeli kadrolarla yöneteceğiz. Bizim rakibimiz, hata üstüne hata yapan bu iktidar olmayacak. Bizim rakibimiz, dünyanın gelişmiş ülkeleri olacak.
İYİ Parti iktidarında, dünya basınında, Türkiye’nin dertleri konuşulmayacak. Onun yerine; Tarımda, Kalkınmada, Türkiye modeli konuşulacak. Eğitimde, Sağlıkta, Türkiye modeli konuşulacak. Finansta, İstihdamda, Türkiye modeli konuşulacak. Teknolojik Dönüşümde, Türkiye modeli konuşulacak. Demokraside, Fırsat Eşitliğinde, Türkiye modeli konuşulacak. Bilim insanlarımızın, iş insanlarımızın, sanatçılarımızın başarıları konuşulacak. Türkiye mucizesi konuşulacak.
Şunu asla unutmayın ki; Biz bu yola çıkarken, bir söz verdik: Sesi çıkmayanların sesi olacağımıza, Fakirin, fukaranın ezilmesine, engel olacağımıza söz verdik. Çaresizlerin yanında duracağımıza, Çocuğunu doyuramayan annenin, Evini geçindiremeyen babanın, derdine derman olacağımıza söz verdik. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlardan olmayacağımıza, Milletimizin hakkını, rant peşinde koşan yandaşlara, yedirmeyeceğimize söz verdik. Verilen sözleri unutturmayacağımıza, Emeklinin, öğretmenin, polisin, sağlık çalışanının hakkını arayacağımıza söz verdik. Ahlakı kadın üzerinden tanımlayan, bu çürük zihniyete son vereceğimize, Her geçen gün artan şiddete, cinayetlere karşı, Raziyeleri, Dilaraları yaşatacağımıza söz verdik. Esnafa sopa, işsize fırça, öğrenciye ayar, Maden şehidi yakınını tekmeleyen danışmana, 6000 avro maaş veren, bu haram düzenini, değiştireceğimize söz verdik. Söz verdik ve ant içtik. Sözümüzün arkasındayız. Allah’ın izniyle, İYİ Parti iktidarında milletimizi; Zengin, mutlu ve huzurlu Türkiye’ye kavuşturacağız.