İYİ Parti grup toplantısı 'Andımız' ile başladı. Akşener, "Umarım birileri duymuştur" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener grup toplantısında konuşuyor.
Satırbaşları şöyle:
Danıştay'ın 'Andımız' kararı
Bu ülkede Mustafa Kemallere idam fermanı yazanlar oldu. Bu ülkede milletin meclisin üzerine ordu gönderenler oldu. Bu ülkede milletine terörist diyenler, andımızı yasaklayanlar oldu. Andımız'ın sözleri ağır gelenler elbette yasaklamak ister. Küçüklerini korumak yerine onlara göz dikenler elbette Andımız okunmasın isterler. Yaş almışına, emeklisine sahip çıkmayanlar elbette Andımız okunmasın isterler.
Büyük Atatürk dendiğinde kaşıntı tutanlar, çalışmak yerine çalıp çırpanlar elbette Andımız hatırlanmasın isterler. Türk demenin bir ayırma değil bir birliktelik arzusu olduğunu görmek istemeyenler elbette Andımız'ın son cümlesinde şaşkına döner. O arkadaşlar kusura bakmasın bizler hala buradayız. Cumhuriyet hala burada.
Andımız, inancımızda sözümüzde, inancımızda, yaptıklarımızda ve yapacaklarımızdadır. Andımız Atatürk'ümüzün mirasındadır. Andımız kalplerimizde, irademizdedir. Andımız'a el uzatmaya cüret etmeye kalkanlara inat bir kez daha Ne mutlu Türküm diyene.
Bakanlıklarımızın ikisinin başında 'Milli' kelimesi vardır. Milli Savunma Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı. İşte o nedenle, Andımız ile yargı içerisinden mücadeleye girilmesi ironiktir.
Danıştay'ın 2018'de verdiği "Andımız okunsun" kararına ilişkin bu kürsünde çok kez kararı uygulayın çağrısı yaptım. Danıştay'ın kararına rağmen 3 yıldır ortağına "Okutun" diyemeyenler bu karara isyan ediyor-muş gibi yapıyorlar.
Sayın Erdoğan ve iktidarı, Cumhuriyet'in değerleri ile kavga etmekten bir türlü bıkmadı. Değerleri ile kavga ettiğiniz bir devleti hakkıyla yönetemezseniz. Nitekim yönetemiyorlar. Kendi menfaatini değil, milletinin çıkarlarını düşünmek ister.
Mısır'a zeytin dalı
Son günlerde, 2013 yıllarda diplomatik ilişkilerin kesildiği Mısır konusunda girişimler var. Geçen cuma günü Sayın Erdoğan artık gelenek haline getirdiği Cuma sonrası gıybeti seansında konuştu. "Türkiye'nin Mısır ile ilişkileri üst düzeyde değil de bir tık altında sürecek" dedi. Şu devlet insanı ağırlığına bakar mısınız? Şahsım diplomasisinden 'Tık' diplomasisine terfi ettik.
Bir tık ne demek? Sisi ile sen görüşmeyeceksin sayın Çavuşoğlu mu görüşecek? İhracaat yapmayacaksınız, ithalat mı yapacaksınız? Rabia yapmacaksınız, üç parmak mı göstereceksiniz?
Türkiye'nin bütün ülkelerle sağlıklı ilişkiler kurmasını isteriz. Türkiye'yi Orta Doğu'da yalnızlaştıran politikanın seslendirilmeyen sebeplerle terk edilmesini elbette sorgularız. Mısır'a neden küstü? Neden barışıyor bilmek isteriz.
Şahsi çıkarların, koltuk korkularının dayattığı tıklarla devlet yönetilmez sayın Erdoğan. Bir tık aşağısı, bir tık yukarısı milletin, memleketin çıkarları korunamaz. Çık devlet insanı gibi milletimize şimdiye kadar atılan yanlış adımların hesabını ver. Tık muhabbeti ile milletimizi oyalamaya çalışma.
Sayın Erdoğan'ın Mısır için, Gazze için yaptığı oralardaki acıları iç siyasete malzeme yapıp, kullanmaktır. Her şey ve herkes kendi iktidarına hizmet ettiği sürece kıymetlidir. Bu nedenle gün gelir Sayın Erdoğan'ın iktidarın devamı Mısır ile İsrail ile el sıkışmayı gerektirir. O zaman ne Rabia, ne Mavi Marmara Sayın Erdoğan için artık önemli değildir.
Gün gelir Sayın Erdoğan'ın iktidarın devamı PKK ile masaya oturmayı gerektirir işte o zaman ne şehitlerimiz ne memleket artık önemli değildir. Sessiz sedasız, kapalı kapılar ardından konuşmalar yapılır.
Mısır ile Yunanistan arasındaki Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması bize rağmen imzalanabilir miydi? 2013'ten sonra Mısır'a yaptığımız ihracat hızla düştü. Bu kaybı yaşar mıydık? Libya'da karşımızda Mısır'ın merkezinde olduğu geniş bir diplomatik koalisyon oluştu. Mısır ile ilişkilerimiz bu kadar gerilimli olmasaydı bu koalisyon oluşur muydu? Hayır.
Sayın Erdoğan'ın ergen siniri ile dış politikayı, iç politikaya malzeme eden çarpık stratejisi nedeniyle devletimizin güvenliği zayıflatıldı. Sayın Erdoğan seçim kazandı ama ne yazık ki ülkemiz kaybetti.
Bundan 2 yıl önce İstanbul seçimlerinde bir vatandaşımıza dedi ki, "Pazar günü şuna karar vereceksiniz. Sisi'ye mi oy vereceksiniz, Mursi'ye mi?". Bugün aynı soruyu ben soruyorum. Milletimiz ilk seçimde sana mı oy verecek yoksa Mursi'ye mi oy verecek?
Bu iktidar artık her adımını sadece iktidarını korumak için atıyor. Reform paketleri de eylem planları da aynı amaca hizmet ediyor. İktidarı korumak için bazı adım atmaları gerekiyor hemen harekete geçiyorlar.
Ekonomide 'reform' paketi
Açıklama sırasında hem döviz kuru hem de faizler arttı. Biz bu durumu daha önce görmüştük. Damat bakan da bakanlığı döneminde bol bol paket açıklardı. Onun da açıkladığı her pakette döviz kuru, faizler artardı. Demek ki bu bir aile geleneğiymiş.
Bak şimdiden uyarıyorum damadın da hemen her ay yeni bir paket açıklıyordu sonunda paket oldu. Geçmişten ders al.
Eylem planı enflasyonu
Eylem planı yapmaktan eylemin kendisine başlayamıyorlar. Üç aydır bütün bakanlıkların üzerinde çalıştığı 98 sayfalık reform kitapçığının 50 sayfasından fazlası başlık. Saray danışmanları üç ay boyunca allamışlar pullamışlar eski programı kopyalayıp yapıştırmışlar.
Reçete diye sundukları ürün uzayı, 10 yıldan beri akademisyenler, sanayi odalarının çalıştığı bir konu. Keşke altını dolduramayıp rezil olmak yerine bize sorsalardı.
Pakette öyle maddeler var ki sanki Sayın Erdoğan'a bizzat karşı yapılmış haberi var mı gerçekten şüpheliyim. Mesela kamuda taşıt alımı ve kiralanmasına harcama sınırlamaları getirilecekmiş. Yönetim Kuruluna olan atamalara da sınırlama getirilecekmiş. Bunları duyan ekonomiden anlayan kimseler ne yaptı acaba? Çakarlı lüks arabalara, banka yönetimine atanan güreşçilere, üç dört yerden maaş alan yeğen, görümce ve bacanaklara kısıtlama geliyor. Meclis'in bütçe hakkının kapsamı genişleyecek diyorlar. Sonuna kadar destekliyoruz ama bir şartla. Hesap verilebilirliğe buhar olan 128 milyardan başlayalım var mısınız?
Toplu taşıma filolarında ve hizmet araçlarında elektrikli araç kullanımı teşvik edilecek denilmiş. Peki neden elektrikli araçlardaki ÖTV'leri yükselttiniz? Paris İklim Antlaşmasını hemen yarın onayla. Pakette yazdıklarınızın inandırıcılığı olsun.
Bu ülkeyi 20 yıla yakındır yöneten kendisi değilmiş gibi 19 milyon ton gıdanın israf edildiğinden dert yandı. Biz bunu kaç zamandır söylüyoruz, sayın Erdoğan yeni duymuş. Bu kürsüden daha iki hafta önce depolarda çürüyen patates ve soğanları anlattım. İşte sana fırsat işe oradan başla. Depolarda bekleyen soğan ve patatesleri hemen satın al ve fakir, fukaraya dağıt.
"Urfa sana küsmüş sayın Erdoğan"
Geçen hafta yine yollardaydık. Şanlıurfa ve Mardin'de vatandaşlarımız ile buluştuk. Urfa'dan Batman'a başımızda öyle bir bela var ki DEDAŞ. Çiftçi ekip biçmek için hazır bekliyor. Öyle bir düzen kurulmuş ki kimsenin dermanı yok. Çiftçimiz astronomik faturalardan illallah etmiş. 300 bin lira, 500 bin lirayı bulan cezalar var. Sistem hem vatandaşın sırtında yük, hem de devletten vergi aşırıyor. Utanmıyor musunuz? Urfa'da öğrencilerimiz tabletsiz, gençlerimiz umutsuz, babalar çaresiz, tarlalar hüzünlü. Yağmur yerine yağan elektrik cezaları derman bırakmamış. Urfa sana küsmüş haberin olsun Sayın Erdoğan.
Akşener kürsüyü Bozovalı çiftçi Bayram Sarı'ya bıraktı:
"Tarımda teknoloji yok. Biz yurt dışından bir kilo karpuz çekirdeğini 5 bin liraya alıyoruz. Şanlıurfa'nın bütün pamuğunu satarsak bir kamyon karpuz çekirdeğinin parası karşılanıyor. Son teknoloji sulama sistemleri var Şanlıurfa'da. Bir kuyuya 70, 80 bin lira fatura geliyor. Ürünün tamamını satsan DEDAŞ'ın faturasını karşılamıyor. Şu anda ilimizde ve çevre illerde Mera diye adlandırılan yerler, belli çevreler tarafından bazı şahıslara satılmaktadır. Zaten ülkede mera kalmamış bu da halkın az buz yaptığı tarımcılığın da sonunu getiriyor. Daha büyük sorunlarımız var ama zaman yok. Bu adamlar ne yapar sadece çiftçiden para mı toplar? Şanlıurfa'da, Mezopotamya'da yüz binlerce genç başka illere tarım işçisi olarak gidiyor. Bu reva mı? Gençlerimizin hepsi göç etmiş. "
Akşener devam ediyor:
Mardin'deki durum da farklı değil. 10 yaşındaki Enes, "Dördüncü sınıftayım, internette yok, tablette yok EBA'ya giremiyorum" diyor. Mardinli bir çiftçi kardeşimin söyledikleri yenilir yutulur değil. Bir zulme dikkatinizi çekmek istiyorum. Çifçiye verilen destekleme primi var ya. O Ziraat Bankası'ndaki bir hesaba yatıyor. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yeni bir sistem kurulmuş. Çiftçinin alacağı önce o hesaba gidiyor ve DEDAŞ'ın alacağı varsa o paradan kesiliyor. Çiftçiye de hiçbir şey kalmıyor. Lafa geldi mi çifçimize şöyle prim verdik, böyle destek olduk diye hava atıyorsunuz.
Sayın Erdoğan millet üretmek istiyor sen tarlaları ateşe veriyorsun. Milletimiz bunu hak etmiyor. Şanlıurfalı çiftçi kardeşimizin söyledikleri damat bakanın ruh ikizi tarım bakanı için adeta ders niteliğinde. "Buralar çok verimli topraklar. GAP'ın yüzde 48'i tamamlandı ama yüzde 52'si kaldı. İstanbul'a Kanal yapacaklarına buraya sulama kanalı yapsınlar" diyor. "Urfa, Mardin, Batman el ele verir birkaç sene de Hollanda'yı yakalar sonra da geçeriz." diyorlar.
Eksik olan ise yalnızca bir paket. Bugüne kadar açıkladığın en iyi ve etkili paket damadını paketlemendi. Gel çiftçimize bir iyilik yap bu kez de tarım bakanını paketle.
Biz İYİ Parti olarak tarımı ve bölgesel kalkınmayı bir bütün olarak görüyoruz. Tam da bu yüzden hazırlamakta olduğumuz, Ulusal Tarım Master Planı'nı bölgesel kalkınmanın olmazsa olmazı olarak görüyoruz.
"Türkiye'yi kim yönetmeli?"
İYİ Parti zorlukları aşma hareketidir. Bu son 5 senede bize yapılanları toplasak 12 cilt olur. Tüm bunlara rağmen sürekli büyüyen tek partiyiz. Türkiye'yi kim yönetmeli, her türlü imkana rağmen ülke ekonomisini küçültenler mi? Yoksa her türlü engele rağmen millet yolundan dönmeyip her geçen gün büyüyenler mi?
İYİ Parti'nin başarılar ile dolusu bu mücadelesi yapacaklarımızın teminatıdır. Tasalanmak, endişeye kapılmak yok. Türkiye'nin çözülemeyecek sorunu yok. Biz, yarın seçim olacakmış gibi çalışıyoruz. Yetkiyi aldığımız günün ertesi milletimizin derdini nasıl çözeriz ona çalışıyoruz. Bu ülke o kadar zengin ki. Topraklar o kadar bereketli ki. Tek bir seçim kadar yakınız. Artık tünelin ucu görünüyor. Bu gerçeğin karşısında daha da çirkinleşecekler. Yalanlar, iftiralar olacak. Varsın olsun biz şerbetlendik, yolumuzdan dönmeyeceğiz.
Çocuk yaşta kalbimize yazdığımız andın gereği olarak bir mücadele veriyoruz. Bu mücadele özünü her şeyden çok sevenler ile, milletini özünden çok sevenlerin mücadelesidir. Bu mücadele koltuklarını eskitenler ile ayakkabılarını eskitenlerin mücadelesidir. Bu mücadele kötüler ile iyilerin mücadelesidir.