Karaaslan, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yayımladığı mesajında, doğaya, çevreye ve bütün yaratılmışlara saygı duyan bir anlayışla, AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan liderliğinde, son 18 yıllık dönemde ülkeyi eğitim, adalet, sağlık, ulaştırma, enerji başta olmak üzere her alanda büyük yatırımlarla buluştururken, merkeze çevreyi de aldıklarını iddia etti.
AKP Çevre, Şehir ve Kültür Başkanlığı olarak, kuruldukları günden bu yana devam eden çalışmalarını, bugün de havası, suyu, toprağı daha temiz, iklim değişikliğine karşı dirençli ve düşük karbonlu şehirler hedefi doğrultusunda gayretle sürdürdüklerini öne süren Karaaslan, şöyle devam etti:
"Ortak geleceğimiz çevreye olan bakışımızı, inanç ve medeniyet değerlerimizden aldığımız güçlü referanslarla değerlendiriyoruz. Şehirlerimizin merkezlerinde açık ve yeşil alanları herkes için erişilebilir kılan Millet Bahçeleri Projesi'ni hayata geçiren, tüm dünyanın gıptayla baktığı Sıfır Atık Projesi'ni hızla gerçekleştiren, ülkemizin dünyada orman varlığını artıran nadir ülkelerden biri haline gelmesini sağlayan, temiz denizlerimizin göstergesi sayılan mavi bayraklı plaj sayısında dünya birinciliği hedefleyen, çevre dostu ulaşımı yaygınlaştıran, atıksu arıtma tesislerini tüm yurtta yaygınlaştıran partimiz, gerçek anlamda çevreci kimliğini, son 18 yılda gerçekleştirdiği her çalışmasıyla ve gelecek hedefleriyle ortaya koymuştur."
Karaaslan, iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalması, kuraklık, aşırı hava olayları, kirlilik gibi çok ciddi çevre sorunlarıyla mücadele edilen bu dönemde, atık yönetimi, yenilenebilir enerji ve ağaçlandırmada çok önemli çalışmalar gerçekleştirildiğini öne sürdü.
Küresel sorunlar karşısında Türkiye olarak sürdürülebilir kalkınma anlayışıyla adımlar atmaya devam edildiğini iddia eden Karaaslan, "Bugün gelinen noktada ülkemiz, çevre konusunda dünyaya örnek olabilecek bir ivme yakalamıştır." ifadesini kullandı.
Karaaslan, tüm insanlığı etkileyen ve küresel gündemin en önemli meselelerinden biri haline gelen yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını sürecinde dünyanın baş etmekte büyük sıkıntı yaşadığı, sağlık altyapısına ilişkin sorunlar ve sosyoekonomik krizle mücadelenin devam ettiğine işaret etti.
"Çevre bize emanet"
İklim değişikliğinin, bir süredir mücadele ve uyum çalışmalarının uluslararası platformda ele alındığı en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu öne süren Karaaslan, şu değerlendirmede bulundu:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde, ülkemizin küresel meselelerdeki liderliği ve öncü rolü çok önemli olmakla birlikte bu mücadele için, tüm dünyanın ortak çabası gereklidir. Doğanın sahibi değil, bir parçası olduğumuz bilinciyle gelecek nesillere, yeşiliyle mavisiyle daha temiz bir çevre bırakmak, farkındalık ve duyarlılık sahibi bireyler yetiştirmek için 2020 yılı teması 'Biyoçeşitlilik' olan 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde 'çevre bize emanet' diyoruz.
Doğaya saygılı ve çevreye dost bir anlayışı toplumsal hayatımızın her alanına dahil ederek, bu emanete 83 milyon, hep birlikte sahip çıkmamız gerektiğini vurguluyoruz. 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde, Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Erdoğan'ın teşrifleriyle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız tarafından, 9 şehrimizde 10 millet bahçesinin hizmete açılması, şehirlerimiz ve ortak geleceğimiz için atılmış çok önemli bir adımdır. 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nün, tüm insanlığın geleceğe daha iyi bir çevre bırakmak için daha fazla bilinçlenmesine ve çevre konusunda toplumsal farkındalığın artmasına vesile olmasını diliyorum."
CHP aynı fikirde değil: Kara tablo
CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde “kara tablo” olarak tanımladığı Türkiye’deki durumu değerlendirdi. Doğayı ve insan sağlığını tehdit eden koşulları yedi başlıkta ele alan Biçer Karaca, bu sorunlarla ilgili acil önlem alınmasını istedi.
Birleşmiş Milletler tarafından 5 Haziran olarak belirlenen Dünya Çevre Günü’nün 2019 yılı teması “Hava Kirliliği ile Mücadele” olarak ilan edildi.
Türkiye’nin en sorunlu alanlarının başında hava kalitesindeki kötüye gidişin olduğuna vurgulayan CHP Genel Başkan Yardımcısı, Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, hava kalitesi istasyonlarına yapılan onca yatırıma rağmen 20 milyon insanın nasıl bir hava soluduğuna dair veri olmadığına dikkat çekti. 60 milyon kişinin hava kirliliğine maruz kaldığını söyleyen Biçer Karaca, “gerekli önlemler alınsaydı yaşanan ölümlerin yüzde 13’ü önlenebilirdi” dedi.
Hava kirliliğinin çok katmanlı sorunların bir sonucu olduğunun altını çizen Biçer Karaca değerlendirmesinde şunları ifade etti:
“Mevcut iktidarın 17 yıllık süreçte yok edilmesine neden olduğu orman alanları gerek hava kalitemizi iyileştirme çabalarını, gerekse iklim değişikliğe karşı mücadeleyi sekteye uğrattı. Ormanlar ne için yok ediliyor diye baktığımızda, başlıca sebebin kentleri talan eden beton ekonomisi olduğunu görüyoruz. Özellikle İstanbul’u yaşanmaz hale getiren, yeşile hasret bırakan iktidarın beton sevdasıdır. Beton uğruna ormanlar, dağlar, dere yatakları yerle bir ediliyor.”
"Yanlış çevre politikaları nedeniyle gıda güvenliği ortadan kalktı"
AKP’nin Türkiye’ye bıraktığı en ağır hasarın çevre alanında yaşandığına dikkat çeken CHP Genel Başkan Yardımcısı, Türkiye’nin en kıymetli tarım havzalarını sulayan nehirlerdeki kirliliğin neden olduğu halk sağlığı risklerinden, yok edilen mera ve tarım alanlarına kadar bir dizi yanlış politikanın Türkiye’yi bugün artan gıda fiyatları ve kanser oranlarıyla karşı karşıya bıraktığını söyledi. Karaca şöyle devam etti: “Bugün insanımızın gıda güvenliğini sağlayamıyorsak, tarım ürünlerimiz gümrük kapılarından geri dönüyorsa, kendi kendini besleyen ülkemiz gıda egemenliğini kaybetmiş durumdaysa tüm bunların sebebi çevre alanında yaptığımız yanlışlardır.”
“Bu kara tabloyu yeşile döndürelim” diyen Gülizar Biçer Karaca, 5 Haziran Dünya Çevre Günü sebebiyle acil çözüm üretilmesini beklediği 7 sorun başlığıyla ilgili şu verileri paylaştı:
1-) HAVA KİRLİLİĞİ ÜRKÜTÜCÜ BOYUTLARDA
- Türkiye’de hava kirliliğine bağlı ölümlerin sayısı yılda yaklaşık 30 bin seviyelerine çıktı.
- Türkiye’nin havası AB ortalamasına göre en az yüzde 33.4 daha kirli hale geldi.
- 2017 yılında eğer gerekli önlemler alınıp hava kirliliği değerleri Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği limitlere çekilseydi ülkemizde yaşanan ölümlerin yaklaşık yüzde 13’ü önlenebilirdi.
- 2018 yılında 81 ilden 45’inde yıllık ortalama ulusal sınır değerler aşıldı. 82 milyonluk ülkemizde yaklaşık 60 milyon kişi, hava kirliliğinin olduğu yerlerde yaşıyor.
- 81 ildeki 219 istasyonun yüzde 38’i güvenli veri sağlayamıyor. Bu durum 20 milyon kişinin soluduğu havanın kalitesini bilmediğimiz anlamına geliyor.
2-) ORMAN ALANLARINDAKİ BÜYÜK KAYIPLAR
- 2001-2017 yılları arasında Türkiye 425 bin hektar ağaç örtüsünü kaybetti. Bu rakam 2000 yılındaki toplam ağaç örtüsüne göre yüzde 4.2’lik bir düşüş demek.
- Orman Kanunu’nda son 16 yılda 17 kez değişiklik yapılırken, bu değişikliklerin pek çoğu ‘kamu yararı’ adı altında orman alanlarında maden, turizm, enerji yatırımlarına izin veren düzenlemeler oldu.
- 2017 yılı sonu itibarıyla ormanlardan verilen izin miktarı toplam 651 bin 390 hektar. Sadece madencilik faaliyetleri için verilen orman izinlerinin miktarıysa 116 bin 500 hektara ulaştı.
- 2-B düzenlemesiyle 2017 yılı sonu itibarıyla orman dışına çıkartılan alan miktarı 535 bin hektara ulaşmış durumda.
- Türkiye’de 2017 yılı sonunda AKP döneminde yangınlarda zarar gören ormanlık alan miktarı 119 bin 92 hektara ulaştı.
3-) BETONLAŞAN KENTLER, YOK EDİLEN YEŞİL ALANLAR
Yapı ruhsat izinleri AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 36 milyon metrekare iken bu rakam 2014 yılında 220 milyonun üzerine çıktı, 2017 yılında ise 280 milyon metrekare seviyelerine yükseldi. AKP’nin 17 yılda kentlerde arkasında bıraktığı bilanço 2 milyar 350 milyon metrekarenin betona dönüşmesi oldu.
Dünya şehirleriyle kıyaslandığında İstanbul, sahip olduğu yüzde 2.2’lik yeşil alan oranıyla 34 şehir arasında son sırada yer alıyor. Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nde, kişi başına düşen asgari yeşil alan miktarının 15 metrekare olarak belirlenmesine rağmen İstanbul’da bu oran kavşaklardaki, refüj ve yol kenarındaki yeşillikler de dahil edildiğinde ancak 5,98 metrekareyi buluyor.
4-) SU VARLIĞI ÜZERİNDEKİ TEHDİTLER ARTIYOR
Ergene, Büyük Menderes, Susurluk, Gediz, Sakarya gibi Türkiye’nin nüfusun yüksek, tarımsal ve endüstriyel üretimin yoğunlaştığı havzalar, sanayi kaynaklı kirlilik nedeniyle henüz kaynağında suyunu kaybeder hale geldi. 2018 yılında bu havzalarda çoğu akarsu ve derede su kalitesi 4. derece yani ‘çok kirli’ seviyeye geldi.
HES’ler nedeniyle derelerimiz yok oldu. Kuyucuk, Eber, Meke gibi göllerimiz tamamen kurudu, pek çok gölümüzde ciddi su kayıpları yaşandı.
Türkiye’nin en kirli nehri Ergene’ye her gün bırakılan atık su miktarı 330 bin metreküp seviyelerinde olmasına rağmen 2011 yılında başlatılan ‘Ergene Havzası Eylem Planı’ gibi çözüm projeleri de sürekli erteleniyor.
TÜİK’in iyi ve kötü huylu tümörler nedeniyle 2018’de gerçekleşen ölüm oranıyla ilgili istatistikleri; Trakya Bölgesi’nde yaşanan ciddi sorunları gözler önüne serdi. Türkiye ortalaması yüzde 19.6 iken Kırklareli’de kanser nedeniyle ölüm oranları 2017 yılında yüzde 23,31, 2018 yılında yüzde 24,6 olarak açıklandı.
2016 yılı verilerine göre 158 yüzey suyumuzun 116 tanesi içme suyu standartlarında değil. Yani yüzey sularının yaklaşık yüzde 74’ü kirlenmiş durumda.
Susurluk, Ergene, Konya, Gediz, Kuzey Ege, Burdur, Büyük ve Küçük Menderes gibi Türkiye’nin en önemli 8 su havzasında toplam 750 dere ve gölün 744’ü kirli.
TÜİK 2017 verilerine göre 816 belediyede atıksular arıtılmadan doğaya veriliyor.
5-) TARIM ARAZİLERİ VE MERALARINI KAYBEDEN TÜRKİYE GIDA GÜVENLİĞİ SORUNUYLA KARŞI KARŞIYA
Türkiye’de tarım arazilerinin kapladığı alan 1992 yılında toplam 27,6 milyon hektar iken, 2018 yılı itibarıyla 23,4 milyon hektara geriledi. Ülkemiz 25 yılda kaybettiği yaklaşık 4 milyon hektar tarım arazisi ile kıymetli tarım arazilerinin yüzde 15’ini kaybetmiş oldu.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında 44 milyon hektarla ülke yüzölçümünün yüzde yüzde 56’sını oluşturan mera ve çayır alanları, 2014 yılı verilerine göre 14,6 milyon hektara inerek yüzde 19’a geriledi.
Milli gelirin yüzde 1’inin tarım desteklerine ayrılması yasal zorunluluk olmasına rağmen 2006-2014 yıllarında tarımsal destekler yüzde 0,48-0,63 aralığında kaldı, yeterince desteklenmeyen üreticilerin yükselen girdi fiyatları nedeniyle de üretimden el çektirildi.
1990’da 20 milyon dekarlık bakliyat ekim alanı 2018’de 7 milyona geriledi, üretim ise yüzde 41 oranında düştü.
6-) HALKIN KATILIMINA İZİN VERİLMİYOR, ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRME SÜREÇLERİ İŞLEVSİZLEŞTİRİLİYOR
Çevresel Etki Değerlendirme süreçleri AKP döneminde tümüyle işlevsiz hale geldi. 1993 yılından bu yana 60.694 proje için ‘ÇED gerekli değildir’, 5288 proje içinse ‘ÇED olumlu’ kararı verildi. Bu kararlara karşın 25 yılda verilen ‘ÇED olumsuz’ kararı ise sadece 53.
Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından 2018 yılında 400’den fazla proje için ‘ÇED Olumlu’ kararı verilirken sadece 4 projeye ‘ÇED Olumsuz’ kararı verildi. Binlerce projede ise yine çevresel etki değerlendirmeye gerek duyulmadı.
7-) “SIFIR ATIK” DİYEREK YOLA ÇIKANLAR ÜLKEMİZİ DÜNYA’NIN ÇÖPLÜĞÜ HALİNE GETİRDİ
2018’de Türkiye’deki ithal plastik atık miktarının yaklaşık 440 bin tona ulaştığı tahmin ediliyor. Bu oran 2004 yılına göre iki kata yakın bir artış anlamına geliyor.
Geri dönüşümü yapılamayan ithal atıklar depolama alanlarına gidiyor. Oradan toprağa ve yer altı sularına karışarak halk sağlığını tehdit ediyor.