'AKP ile MHP, af ve idam konularında anlaştı' iddiası

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin idamın geri getirilmesi ve ve af konularından ortak bir çalışma kararı aldığı iddia edildi

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin idamın geri getirilmesi ve ve af konularından ortak bir çalışma kararı aldığı iddia edildi. Bazı suçlara ceza indirimi uygulanması; terör ile kadın ve çocuk cinayetleri için idam getirilmesi öngörülüyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin idamın geri getirilmesi ve ve af konularından ortak bir çalışma kararı aldığı iddia edildi.

Sözcü'den Emin Özgönül'ün haberine göre MHP'nin 1 Ekim'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) açılmasıyla gündeme almayı planladığı af kanun teklifinin detayları belli oluyor.

Affın, hükümlülerin cezalarından belli miktar indirim yapılarak getirilmesi, böylelikle anayasanın 87. maddesindeki nitelikli çoğunluk şartı olan 360 oya gerek kalmaması öngörülüyor.

Ceza indiriminde, terör suçları ile kadına ve çocuklara yönelik cinsel ve şiddet suçları ile uyuşturucu kaçakçılığı ve imalinin kapsam dışı tutulması öngörülüyor. Göçmen kaçakçılığının da bu kapsama alınabileceği vurgulanıyor.

Değişiklik ile hükümlülerin cezalarından 5-10 yıl arasında uzlaşacak bir miktarda indirim, savcılık soruşturması veya yargılaması süren tutukluların ise haklarında istenen ceza üst sınırından aynı miktar indirilerek, şartlı salıverme formülü üzerinde duruluyor.

'BBP DE DESTEKLİYOR'

Erdoğan ve Bahçeli'nin Ceza İnfaz Kanunu değişikliği ile kısmi af ve bazı suçlarda idam cezasının geri getirilmesine yönelik değişiklik konusunda çalışma yapma kararı aldığı ileri sürüldü.

Şartlar olgunlaştığı taktirde infaz yasası değişiklik teklifinin, AKP ve MHP'li grup başkan vekilleri tarafından, anayasa değişikliğinin ise iki parti ve BBP ile birlikte toplam 341 vekilin imzası ile TBMM'ye sunacağı iddia edildi.

Erdoğan'ın 31 Temmuz'da Devlet Bahçeli ile yaptığı sürpriz görüşmenin perde arkasında da bu iki konunun bulunduğu öne sürüldü.

ÜÇ SUÇ İÇİN İDAM

Terör suçları ile kadın ve çocuklara yönelik cinayet ve canavarca hisle cinayet suçlarında ise idamın geri getirilmesi öngörülüyor. Ancak idam için referandumlu anayasa değişikliğinde 360, referandumsuz anayasa değişikliğinde 400 oy gerekiyor. AKP- MHP ve BBP'nin ise TBMM'de 341 sandalyesi ve Meclis Başkanı hariç 340 oyu bulunuyor. 43 milletvekiline sahip İYİ Parti ve DP destek verirse, referandumlu değişiklik yapılabiliyor. Referandumsuz değişiklik için ise 17 eksik kalıyor.

İDAM CEZASININ GERİ GELMESİ MÜMKÜN MÜ?

BBC Türkçe’nin Temmuz başlarında yaptığı bir haber idam cezasının geri gelip gelemeyeceği, gelirse ne gibi şartlarda gelebileceği ve ne gibi sonuçları olabileceğini açıklıyor.

İdam tartışmaları 24 Haziran öncesinden beri sürerken, daha önce idamın geri gelmesini referanduma götürmek için mecliste yeterli sandalyeye sahip olan AKP ve MHP, 24 Haziran Genel Seçimlerinden sonra bu çoğunluğu kaybetmiş durumdalar. Bunun için başka bir partinin desteğini almaları gerekiyor.  CHP ve HDP uzun süredir idamın geri gelmesine karşı çıkan partiler. Öte yandan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 24 Haziran seçimleri öncesi “İdam çözüm değil. İdam meselesi gündem değiştirmek için ortaya atılıyor. Kalıcı caydırıcılık olmalı” ifadelerini kullanmıştı.

Bugüne kadar dünyada, idam cezasını kaldırdıktan sonra geri getiren 6 ülke var. Bu ülkelerden 3’ü cunta döneminde, 3’üyse sivil yönetimler altında geri getirdi. İdam, şu an dünyada 63 ülkede uygulanıyor.

Türkiye’de idam cezası en son 1984 yılında infaz edildi. Ardından önce barış döneminde, daha sonraysa savaş döneminde de uygulama tamamıyla terk edildi.

Türkiye idamı yasaklamaya yönelik 2 farklı uluslararası sözleşmeye imza atmış durumda. Bunlardan biri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 13 numaralı protokolü. Bugüne kadar bu sözleşmeye imza atan hiçbir ülke imzasını geri çekmedi.

Bir diğeri ise, Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerden 86’sının imzaladığı Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 2 numaralı protokolü. Bu protokolü imzalayan ülkelerin imzasını geri çekmesine yönelik bir mekanizma yok.

Hiçbir çekilme mekanizması bulunmayan Birleşmiş Milletler protokolüne imzacı olan herhangi bir devlet, şayet idam cezasını geri getirirse uluslararası anlaşmaları ihlal etmiş oluyor. Bugüne kadar bu anlaşmadan çekilmeye çalışan tek ülke Kuzey Kore. Kuzey Kore, 1981 yılında imzaladığı bu protokolden 1997 yılında çekilmek istediğini bildirmiş ve Birleşmiş Milletler böyle bir haklarının bulunmadığı gerekçesiyle isteklerini reddetmişti.

‘ULUSLARARASI TOPLUMUN VE BM’NİN NASIL BİR TEPKİ VERECEĞİNİ KESTİRMEK ZOR’

Uluslararası Af Örgütü Danışmanı Chiara Sangiorgio, bu anlaşmada herhangi bir çekilme mekanizması bulunmadığını ve bugüne kadar hiçbir devletin çekilmediğini belirtti ve ekledi “Bu yüzden uluslararası toplumun ve BM’nin nasıl bir tepki vereceğini kestirmek zor.”

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Cem Duran Uzun ise, uluslararası alanda idamı getirmenin yaratacağı sonuçlara rağmen Türkiye’nin iç hukuk açısından bir Anayasa değişikliğiyle idamı getirmesinin olası olduğunu fakat bu durumun Türkiye’nin kurucu üyelerinden olduğu Avrupa Konsey’inden ayrılmasına kadar varan çeşitli sonuçları olabileceğini ifade etti.

İDAM SUÇLU İADESİ KONUSUNDA BİR BAHANE OLUŞTURABİLİR

Cem Duran Uzun, FETÖ’cülerin ve diğer teröristlerin iadesiyle ilgili olarak Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşmaların suçlu iadesini mümkün kıldığını ve ekliyor “Ancak suçluların iadesi süreçlerinde yalnızca hukuki değerlendirmeler değil bir takım siyasi gerekçeler ve uluslararası ilişkilerdeki dengeler de göz önünde bulunduruluyor. Bu bakımdan idam bu ülkeler nezdinde bir bahane oluşturabilir”

‘YAŞAM HAKKI SÖZ KONUSUYKEN NORMLAR HİYERARŞİSİ TARTIŞILMAMALI’

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden KHK’yle ihraç edilen ve CHP Milletvekili seçilen Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise idam tartışmaları konusunda şu açıklamalarda bulundu:

90. maddenin yorumlanması özgürlükler lehine bir yorumu beraberinde getiriyor: Haklar ve özgürlükler lehine daha güçlü bir düzenleme varsa o uygulanmalı anlamında. Hele ki böyle bir yaşam hakkı söz konusu olduğu zaman yaşam hakkını değil de normlar hiyerarşisinin en tartışmalı yönünü öne çıkarmak, insan haklarına dayanan rejim anlayışına yabancı olmak anlamına geliyor.

Türkiye Haberleri