Hilvan'a bağlı Tutumlu Mahallesi’nde 23 Temmuz günü iş makineleriyle tarladaki taşlar temizlenirken naylona sarılı insana ait olduğu değerlendirilen kafatası ve kemikler bulundu. İhbar üzerine bölgeye giden ekipler, önlem alıp, alanda bir süre kazı yaptı. Kazılarda başka bir bulguya ulaşılamayınca, bulunan kafatası ve kemikler, kimlik tespiti için Adli Tıp Kurumu’nun morguna gönderildi.
Aileler Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu
Yaşanan bu gelişme 1993 ve 1994 yıllarında ortadan kaybolan ve faili meçhul cinayete kurban gittiği düşünülen kişilerin ailelerini harekete geçirdi. O dönem kent merkezi ile Siverek ve Hilvan’da kaybolan Ahmet Kalpar, Hüseyin Taşkaya, Şefik Geçgel, Faik Kevci ve Nazım Babaoğlu’nun aileleri, DNA testi yapılması için Hilvan Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Ailelerden alınan DNA örneklerinin, bulunan kemikler ile karşılaştırılması için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildiği belirtildi.
'19 yaşındaki bir gence tuzak kurdular'
BirGün'den Kayhan Ayhan'ın ulaştığı Nazım Babaoğlu'nun abisi Cemal Babaoğlu, kardeşinin Gündem gazetesi muhabiri olduğunu ve 12 Mart 1994 tarihinde Siverek'ten gelen bir telefonun ardından ilçeye gittiğini ve burada gözaltına alındığını anlatarak, "Telefon kayıtlarını istedik vermediler. Son derece kurgulu, 600 yıllık devlet yönetiminin getirdiği ustalık ile 19 yaşındaki bir gence tuzak kurdular. Devlet 'Nazım gözaltında değil dağa gitmiş dedi' ama iftira attılar" dedi.
'Adli Tıp'ta olay kapatıldı'
Urfa ve çevresinde ne zaman böyle bir toplu mezar çıksa 'acaba kardeşimiz burada mı' diye savcılığa başvurduklarını kaydeden abi Babaoğlu, "Daha önce Siverek'te Ayvanat mesire alanında 300'ün üzerinde toplu bir mezar çıkmıştı. 2010 yılında imara açılınca 2012 yılında kazmalar vurulmaya başlandı. Temel kazısında toplu mezar ortaya çıktı. Savcı, 'burası geçmişte mezarlık olmalı' dedi, belediyeye yazı yazdı. Belediye 'kayıtlarımızda buranın mezarlık olabileceğine dair envantere ulaşılamamıştır' dedi. Adli Tıp'a gitti kemikler ama Adli Tıp şaibeli karar verdi. Orada olayı kapattılar. Hilvan'a bağlı Tutumlu köyünde de 3 cesede ait kemikler ortaya çıktı. Savcılığa intikal edene kadar 10 gün geçti. Şu an Adli Tıp'a gidecek" diye konuştu.
Sorgulama merkeziydi
Daha önce bu köyün Siverek'e bağlı olduğunu belirten Babaoğlu, "Bir vatandaşın köyüydü. Korucular el koymuştu. Orası bir sorgulama merkeziydi. Başlarında M.K. adında bir astsubay vardı. Bir de kıdemli Üst Teğmen A.Ş. vardı. A.Ş. Balyoz Davası'nda yargılandı. 2 gün tutuklu kaldı. Tutuklu olduğunda Urfa İHD Şubesi'ne 10 tane aile dilekçe götürdü. Dediler ki 'kardeşimi gözaltına aldıklarında korucular vardı A.Ş. de başlarındaydı. A.Ş., Siverek'te görev yapmıştı, dilekçe verilmesine rağmen asla soruşturma açılmadı. Dilekçeden sonra adeta ödül verildi ve adamı beraat ettirdiler" diye konuştu.
'Sağa sola her yere gömmüşler'
"Gerçekler inatçıdır" diyen Babaoğlu, "Ne kadar inkar etseler de bu bölgede bir temel kazısı esnasında toplu mezar ortaya çıkıyor. O kadar pervasızca katletmişler ki sağa sola her tarafa gömmüşler. Şimdi zamanla ortaya çıkıyor. Çıkınca biz de umutlanıyoruz. Benim annem 80 yaşında vefat etti. Son 25 yıl boyunca hep gözü kapıdaydı. Her kapı çaldığında 'oğlum mu geldi diyordu. Yetkililer öldü bu da cenazesi dese umudu kesilir en azından mezar başında bir dua okurdu. Oğlunun bir mezarı olması ana yeterliydi. Siverek kaykamakımı anneme sözlü olarak başsağlığı diledi. 'Arama, kendini yorma başın sağ olsun git evinde otur' dedi. O zaman cenazemizi verseydiniz" ifadelerini kullandı.
'Tüm bilgilerin devletin elinde olduğunu biliyoruz'
"Biz adalet arıyoruz" diyen Babaoğlu sözlerine şöyle son verdi; "Adalet aramamızın nedeni kardeşimizin öldürüldüğünü ve bir daha geri gelmeyeceğini bilmemizdendir. Tüm bilgilerin devletin elinde olduğunu biliyoruz. İsteseler kendi eliyle koymuş gibi bulurlar. Ama istiyoruz ki bir daha böyle acılar olmasın. Adalet yerini bulsun ki bir daha böyle acılar yaşanmasın. Biz intikam peşinde de değiliz. Yapılanlarla ilgili devletin kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini söylüyoruz. İnsanları öldürürerek ne bitirebilirsiniz ne de düşünceleri teslim alabilirsiniz. Yapılacak en uygun şey, suç ve ceza kavramını işletmek, hukuku ve adaleti tecelli etmektir. Bu katliamlar asimilasyon politikasının bir sonucudur. Bunu Türk halkının da anlaması lazım. Türk halkına, sağlığa, ekonomiye, sanayiye gitmesi gereken kaynaklar silaha gidiyor. Tüm paralar bu ülkenin, aydınını, demokrat insanını susturmaya gidiyor. Bu devlet mafyaya kucak açmış, vatansever diyor. Ama bu ülkenin aydınını da hain ilan ediyor. Böyle bir ülke iflah olmaz."
'Takipçisiyiz'
Urfa Barosu Başkanı Mehmet Velat İzol da 90'lı yıllarda bölgede birçok faili meçhul ve insan kaybetme olaylarının yoğun bir şekilde yaşandığını söyleyerek, "Orası Diyarbakır ve Mardin'e de yakın olması sebebiyle o tarihte kaybedilen birilerine ait olma ihtimali yüksektir. Ortaya çıkan toplu mezarlar karanlık bir dönemin olayları. Bazen üstü kapatılmaya çalışılıyor, her ne kadar üzerinden uzun zaman geçse de biz bu olayların takipçisiyiz. Devlet içerisindeki karanlık odaklar bu katliamların üstünü kapatmaya çalışabilir ama bizler İnsan Hakları Derneği ile birlikte bu karanlığı aydınlığa kavuşturmak için çabalıyoruz" ifadelerini kullandı.