Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Gazeteci Çağlar Cilara’nın, youtube kanalında yayınlanan Onuncu Köy isimli programında, Türkiye’nin yakın siyasi tarihindeki kırılma anlarına dair soruları yanıtladı.
Hırsı için parti kurdu eleştirileriyle karşılaşan Davutoğlu, “Hırs ile azim arasında bir fark vardır. Ben hırslı değil, azimli bir insanım. Eğer bir intikam hırsı ile davranmış olsaydım, 2016’da, bir seçimi büyük bir zaferle kazanıp, demokrasi tarihinin en yüksek oyunu aldıktan sonra, devlet yönetimi zaafa uğramasın diye Başbakanlığı, Genel Başkanlığı bırakmaz, kongreye aday olarak gider ve AK Parti’yi bir bölünmeyle karşı karşıya bırakabilirdim” dedi.
Davutoğlu, Başbakanlığı dönemine ilişkin de açıklamalarda bulundu ve kendisini görevden alınmasında FETÖ’cülerin parmağı olduğunu söyledi. Çözüm sürecine ilişkin de değerlendirmede bulunan Davutoğlu, “HDP Meclis’te milletvekili sayısı artınca küstahlaştı” ifadesini kullandı. 17-25 Aralık operasyonlarının ardından 4 bakanın Yüce Divan’da yargılanmasından yana olduğunu belirten Davutoğlu, operasyon sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Daha fazla güç, daha fazla otoriterlik”dediğini aktardı. Davutoğlu, Gezi olaylarından suçlanan iş insanı Osman Kavala’nın da tutuklu bulunmasının yanlış olduğunu ifade etti.
‘Hırs kimde Şehir Üniversitesi'nden belli oldu’
“Eğer hırsım olsaydı, 15 Temmuz’da, ki bugün AK Partiye dost görünenlerin, saklanacak yer aradığı o anda, çıkıp hem de uluslararası televizyon kanallarında, konuşmaz, demokrasiye sahip çıkılması çağrısını yapmazdım. Pek ben ne zaman konuşmaya başladım. 31 Mart seçimlerinden sonra, yani, seçim gündemi bittikten sonra. Eğer hırsım olsaydı AK Parti’ye ve Cumhurbaşkanına zarar vermesi için, seçimden önce konuşurdum. Ülke kötüye gidiyor, azim ile siyaset yapacağım. Hırsın kimde olduğu Şehir Üniversitesi’nin başına gelenlerden belli oldu.”
‘Gezi olaylarını terör unsurları değiştirdi’
Davutoğlu, Gezi olaylarının yaşandığı 2013 yılının hem Türkiye hem de bölge için kırılma yılı olduğunu söyledi ve şunları ekledi: “2013 yılında, bölgemizdeki bazı demokratikleşme hareketleri, birilerini rahatsız etti. O dönemde Türkiye’deki Gezi olayları ile Mısır’daki darbe 1 ay arayla gerçekleşti. O dönem, kendi meselelerini tartışarak çözen ve bu rüzgarı arkasına almış olan bir Türkiye vardı. Ama bu şu demek değil ‘Gezi olaylarının çıkışı bir komplonun veya bir darbe girişiminin sebebi’ demek değil. Ben o dönem Başbakana da söyledim. Bir çevre olayı olarak görülüp, süreç yönetilebilseydi, biz o türbülansta çok rahat bir açılım yaparak yönetebilirdik. Ancak bu yapılmadı ve sonradan anlaşıldı ki, özellikle polisin içerisine yuvalanmış FETÖ'cüler ve bir takım tahrik eden terör unsurları, o barışçıl çevre hareketinin mahiyetini değiştirdi” dedi.
‘Kavala'nın cezaevinde tutulmasını doğru görmedim’
“Biz hükümet olarak en başında, ben Dışişleri Bakanı olarak Taksim Dayanışma Platformu Başkanı ile de konuştum. Mesele suhuletle çözülsün diye. Bütünü ile bir terör hareketi denilemez ancak ikinci aşamada terörize edilmesinden dolayı, bütünü ile de çevre hareketi denilemez” dedi.
Osman Kavala hakkında da konuşan Davutoğlu, “Ben Sayın Kavala hakkında net bir hükümde bulunamam. Ama son mahkeme süreci konusunda kamu vicdanının rahatsız eden husus bir suçlamadan beraat ettikten sonra, suni bir suçlamanın yapılmasıdır. Eğer o suçlama vardıysa, daha önceden olmalıydı. Dolayısı ile insanların suçu tespit edilmeden suçlanmaması gerektiğine inan birisi olarak, Sayın Kavala’nın suçu tespit edilmeden, Onun cezaevinde tutulmasını doğru görmedim, görmem” ifadelerini kullandı.
‘Erdoğan daha fazla otoriterlik demeye başladı
Davutoğlu, 17-25 Aralık operasyonlarını “Darbe girişimi” olarak nitelendirdi ve şunları açıkladı: “Hatırlatırsanız, benim odamı da dinlediler. Sayın Erdoğan, ben ve MİT Müsteşarı. Çünkü FETÖ için bu üç isim engeldi. Ama daha sonra, Sayın Erdoğan ile yollarımızın ayrıldığı nokta, ben, ‘Demokrasiye birileri darbe girişiminde bulunduysa, bunun çözümü daha fazla özgürlük ve kamu düzeni ile daha fazla demokrasidir’ derken, Sayın Erdoğan özellikle Anayasa Referandumu sonrası, ‘Daha fazla güç, daha fazla otoriterlik’ demeye başladı. Ayrıldığımız nokta bu.”
‘Yüce divanda yargılansınlar dedim’
17-25 Aralık operasyonlarında adı “yolsuzluğa” karışan 4 eski bakanla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, kendisini FETÖ’ye karşı sert bir tavır alınmasından ancak iddianın da araştırılmasından yana olduğunu anlattı: “Türkiye’de hiç yolsuzluk yok, yolsuzluk sözünden bahseden bile FETÖCÜ’ diye ayrı bir ifrat çıktı. Soruşturma komisyonu ise bahsi geçen bakanlar ile ilgili, benim değil sayın Erdoğan’ın döneminde kuruldu. Ben daha sonra Başbakan oldum. O zamanda Sayın Cumhurbaşkanı ile istişare edip, onayını alarak o bakan arkadaşlara dedim ki, ‘sizin bu ithamlardan kurtulmanızın en iyi yolu, Yüce Divana gidip aklanmanızdır’ dedim. Sayın Cumhurbaşkanı da benim ile aynı kanaateydi. Daha sonra bu kanaat değişti ve aramızda fikir ayrılığı doğdu.”
'Bataklığı kurutmak gerekir'
Davutoğlu, Şeffaflık Yasası’nı o dönem getirmek istediğini hatırlatarak, şunları açıkladı: “Bataklık var ise sinekleri kovalamak yerine, bataklığı kurutmak gerekir. Bu da şeffaflık yasası ile mümkün olacaktı. Mesela imar rantını önlemek için mücadeleye girdiğimde, beni inşaat sektörüne karşı olmak ile suçladılar. Bakın şuanda coronavirüs sebebiyle hastane binaları inşa ediliyor. Halbuki elde büyük fuar alanları var; VIP, CIP binaları var. Ne gerek var havaalanı pistlerini kırıp, inşaat yapmaya. Mesela hediye genelgesi çıkarttım. Devlet adamları hediye almayacak dedim. Mesela bana verilen yurtiçi veya yurtdışından hediyeleri, sonraki Başbakana bırakarak ayrıldım. Bu bir devlet kuralıdır. Yakınlara atama yapılmaması için mücadele ettim. Benim herhangi bir yakınımın, bir yerde özel muamele gördüğüne kimse şahit olmamıştır.”
HDP’ye 'küstah' dedi
Davutoğlu, 7 Haziran - 1 Kasım arasındaki terör operasyonları hakkında da konuşurken, o dönem HDP liderlerinin samimi bir sınav vermediğini söyledi: “Sayın Demirtaş ile Başbakanlıkta görüştüm. Söz verdikleri gibi bütün PKK unsurlarının, sınır dışına çıkma sözünü hatırlattım. Bunun sözü 2013 yılında verilmişti. Ama bunun yerine 6/7 Ekim olayları başlatıldı. Bütün doğu vilayetlerimizi kan gölüne çeviren olaylar başlatıldı. O zaman arkadaşlara talimat verdim. ‘Mart ayına kadar ya silah bırakıp giderler, ya da kamu düzenini tesis etmek için gerekeni yaparız’ dedim. Ancak 7 Haziran seçimlerinden sonra, HDP Meclis’te milletvekili sayısı artınca küstahlaştı. Bizim çoğunluğu alamamamızdan dolayı, ülkede bir yönetim krizi doğacağını sandılar. Bir dakika bile ülkeyi hükümetsiz bırakmayacağımıza söz verdim.
‘23 Temmuz'da talimatı verdim’
“15 Temmuz 2015’te, HDPliderleri ile binalarında görüştüm. O hafta içinde PKK ‘silahlı eyleme başladık’ şeklinde açıkla yaptı. Bu HDP liderleri 12-13 ilçede, Suriye’deki kantonlara benzer, özerklik açıklaması yaptı. Kendi binalarında onlara dedim ki, ‘Buraya geliş sebebim hükümet kurmak değil. Fakat ne yapmak istediğinizi de görüyorum. Sakın ola ki, Davutoğlu mecliste çoğunluğu yok tedbir alamaz diye düşünür ve böyle devam ederseniz, hiç görülmemiş bir terörle mücadele başlatırım’ dedim. O tarihten sonra, devam eden olaylar sonrası ise 23 Temmuz’da bu mücadelenin talimatlarını verdim.”
'FETÖ’nün parmağı var’
15 Temmuz 2016 yılında yaşanan hain darbe girişimi hakkında da konuşan Davutoğlu, kendisini başbakanlıktan alınmasında FETÖ’nün parmağı olduğunu ifade ederek, şunları belirtti: “Önce Türkiye’de bir hükümet krizi çıkarmak istediler. Ancak hesaplayamadıkları şey, benim fedakarlık yapıp, ayrılacağımdı. İşte bundan yola çıkarak darbe girişimini tercih ettiler. Malum darbe komisyonu kuruldu Meclis’te. İşlerin ciddiye alınması lazım. Bizim Genel Başkan Yardımcımız Selçuk Özdağ, komisyon Başkan Yardımcısıydı. Bana sorular geldi ve ben titizlikle oturup, 80 sayfalık rapor yazdım. Bunu daha sonra da kitaplaştırdım. Şuanda bunu meclis iradesine saygı gereği söylüyorum, o komisyona benim dışımda, sorulara cevap veren üst düzey devlet yetkilisi yoktur. Yalnızca bildiğim Sayın Gül, tek sayfalık bir cevap verdi. Ne Bakan, ne Başbakan, ne de Cumhurbaşkanı bu komisyona cevap vermedi. Meclisin üstünde otorite yoktur. Ama hala ihtiyaç var ise meclis bir komisyon kurar, herkesi çağırır ve konuşur.”