Milli Savunma Bakanlığı'nın 25 Ağustos'ta yaptığı resmi açıklamada TSK'nın Kabil Havalimanı'ndan tahliyesinin başladığı bildirildi. Mehmetçik eve dönme hazırlığı yaparken, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın canlı yayında konuşarak askerin, 24 ila 36 saat arasında memlekette olacağını açıkladı. Buna göre, Taliban'ın 31 Ağustos'a kadar verdiği süreye de uyulmuş olacak.
Ayrıca, sivillerin de askeri uçaklarla tahliye edildiği de biliniyor.
Yaşanan bu sıcak gelişmeler üzerine, konuyla ilgili en taze değerlendirme Gazeteci Murat Yetkin'den geldi. Yetkin, kendisine ait olan internet sitesinde bir değerlendirme yazısı yayınlayarak son gelişmeleri yorumladı.
Yetkin'in yazısının bir bölümü şöyle:
"Türk Büyükelçiliğinin kapatılıp tahliye edileceğine dair bir karar henüz yok. Sabah saatleriyle temas kurduğumda büyükelçilik çalışıyordu. Türk Büyükelçiliği Kabil’de çalışmaya devam edecek az sayıda diplomatik misyondan biri olarak kalabilir. Bu önemli. (Hatırlayalım, 1980’lerde İran-Irak savaşında Bağdat’ta Batı dünyası adına açık kalan tek büyükelçilik Türk büyükelçiliği kalmıştı.) Afganistan’da büyük bir proje yürüten Türk şirketlerinden birinin yetkilisiyle de konuştum; şu anda ayrılmayı düşünmediklerini, işlerinin başında olduklarını söyledi.
NATO perdesi kapanıyor, yeni perdeye hazırlık
Savunma Bakanlığının tahliye kararını açıklamasından kısa bir süre sonra, Taliban’ın Türkiye’den Kabil Hamid Karzai havaalanının (ki ABD varlığı ile özdeşleşen bu ismin de değiştirileceği anlaşılıyor) korunması değil, ama işletilmesi için yardım isteyebileceği haberi geldi. Taliban’ın elinde havaalanı işletmesinden anlayan eleman bulunmadığı anlamına geliyor. Aslında başka işlerden anlayan insan kaynağı da pek yok Taliban’da. Bir önceki gün Merkez Bankası personelinin aynen korunup işe devam etmelerinin istendiği haberi vardı.
Ankara tahliye kararıyla birlikte 2002’de NATO çerçevesinde açılan Afganistan sayfasını kapatıyor ama bu Afganistan’daki varlığının da son bulduğu anlamına henüz gelmiyor.
Erdoğan’ın tahliye kararının açıklanmasından az önce değindiği, daha sonra NTV yayınında Kalın’ın verdiği bilgilerden anlaşıldığı üzere, Ankara şimdi yeni Afgan hükümetinin oluşmasını bekliyor. Taliban, acaba kendisi dışındaki unsurları da içerecek bir hükümet kuracak mı? Yeni hükümet Türkiye’ye kapılarını açacak mı? Taliban, 1979’daki Sovyet işgaliyle başlayıp önce ABD’nin desteği, sonra ABD’ye karşı savaşla devam eden kesintisiz savaşta harap olmuş ülkenin yeniden inşasında Türk şirketlerine de yer verir mi? Halen Afganistan ve diğer Orta Asya ülkelerinde aktif olan TİKA devrede kalır, hatta faaliyetini artırır mı? Bu işler istihbarat ve askeri işbirliği olmaksızın zordur denilerek askeri destek de istenir mi? Böyle bir durum yeni bir TBMM tezkeresi gerektirecektir.
Taliban karanlığıyla iş yapmak sorunu
Hatırlayalım, NATO görevi, El Kaide’nin 11 Eylül 2001’de ABD’ye kaçırdığı yolcu uçaklarını silah olarak kullandığı saldırı sonrasında, “terörle mücadele” çerçevesinde başlamıştı. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit bu kararı Türkiye’nin Kore’ye asker göndermesi ardından NATO’ya girmesi kadar önemli saymıştı. Ecevit bu adımla Türkiye’nin Avrupa Birliğine alınacağı umudu taşıyordu. O umut da Afganistan’a ABD-NATO müdahalesiyle sınır-aşan terörizmin kökünün kazınacağı hedefi de boşa çıktı. Militan siyasi İslamcılık, IŞİD gibi yeni boyutlar alarak daha da yayıldı, Taliban hükümeti 20 yıl sonra yeniden iş başlına geldi. Devletten devlete ilişkiler rejimlerden bağımsız kabul ediliyor. Bu bakımdan Afganistan’la ilişkileri yönetimi, başta kadınların ve çocukların hakları olmak üzere insan haklarını hiçe sayan, demokrasiyle değil Şeriat ile yönetileceğini ilan eden Taliban var diye kesmek gibi bir seçenek görülmüyor. Bunları yazmak dahi acı veriyor ama Taliban’a en sert tepkiyi gösteren AB ülkeleri de Afganistan ile ilişkileri kesmiş değil. Kesilecek olsa, Taliban ile aynı mantık ve uygulamaya sahip, örneğin Suudi Arabistan ile de ilişkileri kesmek gerekir.
Türkiye, Afganistan’la ilişkiyi sürdürerek Taliban yönetimin en azından bugüne dek kendisini terör ve vahşet uygulamalarıyla tanınan çizgisini yumuşatabilir mi? En azından kadınların ve çocukların eşya gibi ve cinsel amaçlı alınıp satıldığı ilkçağ karanlığından çıkışı için Türkiye’nin bir katkısı olması beklenebilir mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Taliban’la inanç birliğini vurgulaması bir işe yarar mı? Yoksa bu yakınlaşma Türkiye’de din işlerinin devlet işlerinde daha etkili olmasına mı yol açar? Şu anda sadece Türkiye değil, pek çok aktör Afganistan’da bulunmaya ve iş yapmaya odaklanmış durumda.
Yine de Erdoğan’ın “Sürecin nasıl şekilleneceğini Taliban’ın sözlerinden çok icraatı belirleyecek” sözlerini önemsemek lazım. Ankara’da Taliban’ın kendilerini bile şaşırtan hızda yönetime el koydukları ilk günlerdeki heyecanın yerini “bekle gör” siyaseti almış görünüyor. Temkinli olmakta fayda var. Ortada İran örneği var. Hatırlayalım, 1979 İran İslam Devrimi sonrası Ayetullahlar da liberalleri, hatta solcuları da kapsayan bir hükümet kurmuşlardı; kısa sürede canını kurtarabilen yurt dışına kaçmak zorunda kaldı.
Bölge dengeleri: Çin, Rusya, Hindistan, Pakistan
Bir önemli ayrıntı daha var. ABD ve NATO’nun çekilmesi Türkiye’nin “Asya’nın kalbi” ve “İmparatorluklar mezarlığı” lakaplarını da taşıyan Afganistan’da kalmak istiyorsa yeni dengeler kurmak zorunluluğunu getirecektir. Bunların başında, zaten Sovyet işgaline karşı ABD, Suudi Arabistan, Pakistan ve İngiltere ile ittifak kurmuş olan Çin gelir. Çin’in ve uzantılarının kadın ve çocukların hakları başka olmak üzere insan haklarını hiçe sayan Taliban yönetimine verdiği destek bunu gösteriyor. Rusya’nın güney siyaseti temel olarak dört ülkeyle eşgüdümlüdür: Türkiye, İran, Afganistan ve Pakistan. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Çin Cumhurbaşkanı Şi Cinping ile Afganistan konusunda ortak tutum görüşmeleri yaptığını, bir yandan da Pakistan Başbakanı İmran Han ile dirsek temasında kaldığını gözlemek gerekiyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, bu ortamda Moskova’ya gidip Putin ile görüştü. Herkes kendi hamlesini yapıyor doğal olarak.
Türkiye hem Rusya hem ABD ve AB ülkeleri ile temasta. Bölgeye yakınlığı ise Azerbaycan ve Pakistan üzerinden sağlanabilir. İran’ın ne yapacağı önemli. Türkiye’de iç politika sorununa da yol açan kaçak göç Afganistan’la sınır komşusu İran üzerinden geliyor. Yunanistan Başbakanı Kriyakos Miçotakis’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile göç akını konusunda anlaştıklarını açıklamasını da kayda almak gerekiyor.
Erdoğan’ın Türk askerini Afganistan’dan tahliye kararı, Türkiye’nin ABD fiyaskosuyla aynı safta görüldüğü perdeyi de kapatıyor ki bu da olumlu bir boyut.
Ama görüldüğü gibi NATO perdesinin kapanması Türkiye’nin Afganistan sahnesinden çekildiği anlamına gelmiyor; senaryolar hazırlanmaya başlanmış durumda. Ortalığın toz dumanı dağıldıkça bu senaryoların ne kadarının gerçek olacağı ortaya çıkacak.
Her halükârda Afganistan’daki kadın ve çocuklar için daha da karanlık bir dönem devletler arası çıkar ilişkileri arasında sadece kınama beyanlarıyla sınırlı kalacak gibi görünüyor maalesef."