"Adnan Keskin'den tarihi İsmet Paşa hatırlatması..."

Türkiye Büyük Millet Meclisinde de eski milletvekilleri şimdiki milletvekillerinin boşalttığı kuliste durum değerlendirmesi yapıyor.

Bizim Meclis-(Ankara)-Herkesin kafasında,dünyasında,rüyasında İstanbul varken Türkiye Büyük Millet Meclisinde de eski milletvekilleri şimdiki milletvekillerinin boşalttığı kuliste durum değerlendirmesi yapıyor. Çünkü sadece CHP'nin 124 milletvekili, grup başkan vekilleri, genel başkan yardımcılarının 4'te üçü İstanbul'da. AKP açısından da aynı tablo geçerli. Meclis sanki terk edilmiş gibi. Kimsenin gözü şu an mecliste değil.

Hal böyle iken bir dönem mecliste görev yapmış milletvekilleri bu rahatlıktan yararlanıp parlamentoya gelip toplu olarak yemek yiyorlar ve kulislerde sohbet ediyorlar. 30 yıldır muhabirilğini yaptığım Cumhuriyet Halk Partisinin çok değerli bir üyesi olan bir dönem Denizli milletvekilliği ve CHP Genel Sekreterliği yapan Adnan Keskin'le yolumuz çakıştı. Dertliydi,yorgundu,üzgündü.

Partisinin laiklik konusundaki ısrarını ve inadını asla değiştirmesinden yana değildi. Yeni seçilen belediye başkanlarının tavrı onları biraz üzüyordu. Özellikle belediye başkanı seçilen bir milletvekilinin mazbatasını alırken Kuran-ı kerimi öpmesi ve onun üzerine yemin etmesi CHP'nin bu kıdemli ismini sarsmıştı.
Geçmişten bugüne gelirken kendisinin de bizzat tanığı olduğu bir olayı bize anlattı. Bu ülkeyi kuranların dinin siyasete alet edilmemesi konusunda ne kadar duyarlı olduğuna önemil bir işaretti. Şöyle konuştu Adnan Keskin;

"Yıl 1962. senato seçimleri var. rahmetli İsmet Paşa (İnönü) Denizli'de bir mitingden ayrılıp Afyon'a doğru yola çıkıyor. Afyon'da bir konuşma yapacak. Dönemin Afyon il başkanımız Behçet bey birg ün önce il yönetim kurulunu toplayıp nasıl bir konuşma yapılması gerektiğini kendi arasında tartışıyor. Sonuçta ortak bir karara varıp sabah İsmet Paşa'yı karşılıyorlar. İsmet Paşa ne var ne yok diye sorunca dönemin il başkanı; 'Paşam burada Nurcular çok güçlü. Siz de burada bir konuşma yapacaksınız. Şöyle bir Nurculara dokunmazsanız da kötü bir şey söylemezsiniz. Mümkünse onların da gönlünü alsanız' diye derdini anlatıyor. İsmet Paşa il başkanına bir şey söylemiyor sadece kafasını sallıyor. Ertesi gün İsmet Paşa miting meydanına çıkıyor ve başlıyor Nurculara saydırmaya. Onların Cumhuriyete ve Atatürk'e düşmanlıklarını bir bir dile getiriyor. Afyon il başkanını morali bozuluyor. Miting sonrası il başkanının yüzünün asık olduğunu gören İsmet Paşa çağırıyor yanına Behçet başkanı. 'Bak kardeşim' diyor. 'Biz bu cumhuriyeti kurarken sadece çağın değer yargılarını dikkate almadık, Osmanlı’nın bütün yaşadığı acılar ve kıvançların cumhuriyetin temelini oluşturan ideolojik ve politik şekillenmesini de dikkate aldık. Bir daha Allah kimseye o acıları bir daha yaşatmasın' diyor. İl başkanı da sarılıp İsmet Paşanın elini öpüyor".

Adnan Keskin bu hatırasını anlattıktan sonra sözü yine İsmet Paşa'nın bir cümlesiyle bağlıyor;
"Gericilere parmağını kaptıran kafasını kurtaramaz...!"
"Meclis var mı yok mu? Çalışır mı çalışmaz mı?...!"

Bizim Meclis-(Ankara)-Biraz önce anlattığımız gibi meclis aslında biraz ıskartaya çıkmış gibi. 24 Şubat'ta kapandıktan sonra bir ara Meclis Başkanı seçmek için toplanan meclis tekrar kapanmıştı ve bir daha açılamamıştı. Aslında 600 milletvekili gibi kalabalık bir nüfusa sahip meclisin yaptığı pek iş kalmadı gibi. Eğer iktidar Cumhurbaşkanlığı karaarnamesi ile tam olarak içinin duldurulamayacağı kritik bir durmuda ise bu kritik yasaları "Torba" haline getirip torba yasa olarak meclise sunuyor ve geçiriyor. Bunun dışında; bütçe yapamayan, gensoru veremeyen,denetim görevinin önemli bir kısmını saraya devreden meclisin yapacağı çok fazla bir şey yok. Mecliste sadece danışmanların, sekreterlerin ve milletvekillerinin millete aylık ortalama maliyeti 23 milyon lira civarında. Buna çalışan 4 bin personelin masrafı dahil değildir.
İşte soru burada kendini gösteriyor. Muhalefete göre Saray meclisin çalışma temposunu haftada iki güne düşürerek parlamentoyu bir anlamda atıl hale getirerek kapatmak istiyor. Onun yerine Saray kampüsünde yapılan yeni kongre merkezinin bir kanadında 150 kişilik bir senato grubuyla çalışmak istiyor diye bir başka iddia da var. Hatta bu iddiayı İyi Parti grup başkanvekili Lütfü Türkkan da açık bir biçimde gündeme getirmişti.
Kimse ne olacağını bilmiyor ama Türkiye'nin yakıcı sorunları olan; Ekonomi, Ulusal Güvenlik, Dış Politika gibi konular meclisten çekileli çok oldu. Meclisin şu an üzerinde çalıştığı konular da tahmin edeceğiniz gibi; naylon poşet yasağı, bedelli askerlik, aflar ve düzeltmeler, bakanlıkların getireceği yeni tarifeler, ıvır zıvır yani...
Tabi haklı olarak da herkesin kafasındaki soru şu;
"Meclis var mı yok mu? Çalışır mı çalışmaz mı? Eğer çalışmayacaksa neden milletvekili sayısı 600'e çıkarıldı? Meclise ne zaman ülkening erçek sorunları getirilecek?
Soru çok; ama ne yazık ki hala "Yanıt yok...!"

 

Türkiye Haberleri