HAZAR DOST
Türkiye’nin en büyük halk olaylarından biri olan Gezi Parkı eylemlerinin yargılaması, mahkemenin verdiği beraat kararının ardından, Osman Kavala’nın davasıyla birleştirilerek devam edecek. Dava, bugün (21 Mayıs)’ta görülecek fakat savcının, hazırladığı iddianamede suç unsuru oluşturan maddeler, yargılamanın boyutunu gözler önüne seriyor.
15 kişi yargılanıyor
Kafalardaki karışıklığı gidermek için davanın birleştirilmesindeki siyasi sebepleri anlamakta fayda var. Gezi Parkı davasının ilk duruşması, 24-25 Haziran 2019’da görüldü. Osman Kavala, Ayşe Mücella Yapıcı, Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Çiğdem Mater Utku, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi, Ali Hakan Altınay, Memet Ali Alabora, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi olmak üzere farklı meslek gruplarından toplam 15 kişi yargılandı.
‘Geziciler’ hangi suçlardan suçlanıyor?
15 sanık, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, mala zarar verme, nitelikli mala zarar verme, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi, ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, ateşli silahlar ve bıçaklar ile aletler hakkındaki kanuna muhalefet, nitelikli yağma, nitelikli yaralama, kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanununa muhalefet gibi suçları işledikleri için yargılandılar.
Davada yargılananlar tüm sanıklar için ise ayrı ayrı 600 yıldan 4 bin yıla yakın, toplam ise 47 bin 520 yıl hapis cezası istendi.
Davanın iki tutuklu sanığı Yiğit Aksakoğlu ve Osman Kavala’ydı. Yiğit Aksakoğlu 25 Haziran 2019 yılındaki davada tüm suçlardan beraat etti ve tahliye edildi. AYM, 31 Aralık 2019’da Aksakoğlu’nun tutuklanmasının hak ihlali olduğuna karar vererek, tazminat ödenmesine karar verdi.
Aksakoğlu’nun beraat ettiği davanın ardından 18 Şubat 2020’de görülen dava karara bağlanmış, Mücella Yapıcı ve Can Atalay ile beraber dokuz sanık beraat etmişti. Aralarında Can Dündar, Mehmet Ali Alabora’nın olduğu altı sanığın ise dosyaları yurt dışında oldukları için ayrılmıştı.
Gezi davasından tutuklu olan iş insanı Osman Kavala ise tahliye edildikten hemen sonra başka bir dosyası olduğu gerekçesiyle cezaevi avlusundan tekrar tutuklanmıştı. Osman Kavala’nın son tutuklanma gerekçesi ise 15 Temmuz Darbe Girişimi’nde casusluk yaptığı iddiasıydı.
Bin 200 günü aşkın süredir tutuklu bulunan Osman Kavala için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararlar ise yerel mahkemeler tarafından hala uygulanmıyor.
22 Ocak 2021’de bölge mahkemesi, Gezi davası hakkındaki beraat kararlarını bozdu. Mahkeme heyeti, bozma gerekçesi olarak ise yargılanan kişilerin Gezi Parkı eylemlerine katılıp ‘’slogan atmalarını, basın açıklaması okumalarının’’ yargılama aşamasında değerlendirilmemiş olmasını gösterdi.
Mahkeme aynı zamanda, Yargıtay’da olan Çarşı davasındaki beraat kararlarının bozulması durumunda, ‘hükümeti ortadan kaldırma’ suçundan dolayı Gezi davasıyla birleşebileceğine karar verdi.
5 Şubat’ta 2021’de Osman Kavala’nın casusluk suçlamasıyla yargılandığı davanın, yeniden yargılanmasının önü açılan Gezi davasıyla birleştirilmesine karar verildi.
18 Şubat 2020’de yurt dışında oldukları gerekçesiyle dosyaları ayrılan 7 kişinin yargılamasının beraat kararı bozulan sanıklarla devam edilmesine karar verildi. Böylelikle Gezi yargılaması en başa dönerken, dava Osman Kavala’nın casusluk davasıyla da birleştirildi.
28 Nisan 2020’de ise Yargıtay, Çarşı davası hakkında kararını açıkladı. Yargıtay, Gezi Parkı olaylarına ilişkin dava ile bu dava arasında irtibat bulunduğunu belirterek, dosyaların birleştirilip birleştirilmeyeceğine bakılmadan karar verilmesini gerekçe göstererek 35 sanığa verilen beraat kararlarını bozdu.
Böylelikle üç farklı yargılama, ‘birbirleriyle irtibatlı’ olduğu iddia edilerek birleştirildi. İlk yargılama 21 Mayıs’ta İstanbul Adliyesi’nde (Çağlayan) yapılacak.
‘Gözünün üstünde kaş var suçlamaları’
Gezi davası iddianamesindeki detaylar ise yargılamadaki ‘açmazı’ gösteriyor. Üç davanın birleşmesi sonucu ortaya çıkacak olan iddianamenin boyutu ve hukuki açıdan nasıl savunulacak olduğu muamma. Bu nedenle siyasi gerekçelerin öne çıktığı bu yargılamadaki ‘katalog suçları’ bilmekte yarar var.
Mesela 2019 yılında ortaya çıkan Gezi iddianamesinde sigara dumanı üflemek, iddianameye kast sayılarak eklenmiş. Öte yandan polise çiçek verilmesinde de savcı bir neden arıyor. Türkiye’nin tüm illerinde destek verilen eylemlerde en önde olan kişilerin kadın ve gençlerden oluşuyor olması da savcının dikkatini çekmiş ve bunu özel olarak belirtmiş.
Suç olduğu iddia edilen tüm niyetler ise kamuoyuna açık şekilde gerçekleşen hareketlerden oluşuyor.
Mesela 2013 yılı ve öncesi sadece Türkiye değil, dünyanın çeşitli ülkelerinde özgürlük yanlısı eylemlerin-isyanların çıktığı bir dönemdi.
Savcı, Sırbistan’da otoriter lider Milosevic’e karşı 2003 yılına kadar süren Otpor direnişini, Gezi direnişine benzetiyor. Pasif direniş olarak nitelendirilen Otpor, bir gençlik hareketi ve şiddetsizlik ilkesiyle hareket ediyor.
Uluslararası destek gören Gezi eylemlerinde unutulmaz anlarından biri de Sicilyalı piyanist Davide Martello’nun Taksim Meydanı’nda piyanosu ile verdiği konserdi. Savcı, gün gün takip ettiği Gezi eylemlerinde bu konseri de suçlamalara neden saydı.
Öte yandan Gezi soruşturması için fezleke hazırlayan, iddianame yazan devlet görevlilerinin FETÖ’den yargılandığı biliniyor.