Abdulkadir Selvi: Anketçilerle konuştum çoğu AK Partili

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, anket şirketleriyle konuştuğunu belirterek "Muhalefette kararsız oranı düşük. Kararsız seçmenin ağırlığının AK Parti'de olduğu söyleniyor. Son 15 günde sayısı azalan kararsız seçmen de yine AK Parti seçmeni" dedi.

Abdulkadir Selvi, Hürriyet'te "Muhafazakâr seçmende sorgulama başladı" başlığıyla yayımlanan yazısında "Yerel seçimlere giderken kararsızların oranının yüksekliği dikkat çekmişti. Kararsızların oranının yüzde 27-30 seviyesine ulaştığı ifade edilmişti" hatırlatmasında bulundu.

Selvi şöyle devam etti:

"Seçimlere sayılı günler kala kamuoyu araştırma şirketleriyle konuşuyorum. Son 2 haftadır kararsızların oranında bir azalma dikkat çekiyor. GENAR Araştırma'nın başkanı İhsan Aktaş kararsızların oranını yüzde 8-10 olarak söylerken, Optimar Araştırma'nın başkanı Hilmi Daşdemir, ‘Yüzde 6-7 seviyesine geriledi' dedi.

Muhalefette kararsız oranı düşük çıkıyor. Kararsız seçmenin ağırlığının AK Parti seçmeninde olduğu söyleniyor. Son 15 günde sayısı azalan kararsız seçmen de yine AK Parti seçmeni. Sandık yaklaştıkça, AK Parti seçmeni partisine dönüyor. Ekonomik kriz, partide yaşanan başbakan, belediye başkanları ve teşkilatlardaki değişimlerin etkisi ve davaya ilişkin birtakım kaygılar nedeniyle AK Parti'de belirli bir oranda kırgınlıklar ve küskünlükler oluşmuştu. Ancak seçim tarihi yaklaştıkça, AK Parti seçmeninin bir sorgulama içine girmesi dikkat çekiyor.

MUHALEFETİN YETERSİZLİĞİ

İlk başlardaki ‘Bunları ikaz edelim, uyaralım' şeklindeki yaklaşım, yerini ‘İkaz edelim derken kantarın topunu kaçırmayalım, testiyi kırmayalım' duygusuna bırakmaya başladı. İstikrar için AK Parti'yi tercih eden ortalama seçmende ise ekonomik krizin etkisiyle ‘İktidarı uyaralım, ikaz edelim' eğilimi baş göstermişti. Bu kesimde tavrını koruyanların yanı sıra muhalefetin yetersizliğine bakarak, ‘Bunlar daha iyi değil. Ülke bunların eline kalırsa maceraya sürüklenebiliriz. Bunların daha iyi yöneteceğinden emin değilim' şeklinde bir mukayesenin yaşandığı da gözleniyor. Bu tür seçmen, ‘Muhalefet daha iyi yönetir' diyemiyor.

Milli şairimiz Mehmet Âkif'in ‘Gel yıkalım şu Süleymaniye'yi desen iki kazma kürek iki de ırgat gerek. Hadi gel yapalım geri şunu desen bir Sinan gerek bir de Süleyman' dediği gibi.

Muhafazakâr entelektüeller seçimlere olan mesafeli tavrını koruyor. Ancak tabanı oluşturan muhafazakâr kesimin ciddi bir sorgulama içine girdiği dikkat çekiyor. Terazinin bir kefesine kırgınlıklarını, eleştirilerini ve kızgınlığını koyuyor, diğer kefeye ise kazanımlarını. Kırgın olan AK Parti seçmeni dahi Erdoğan'ı ayrı bir yere koyuyor. Erdoğan'ın liderliğiyle bir sorunu yok, ‘Reis ayrı' diyor. Bunda Erdoğan'ın güçlü liderliğinin yanı sıra İslam dünyasının davasına sahip çıkmasının da etkisi büyük. Erdoğan'ı İslam dünyasının sesi olarak görüyorlar. Bu cepheden bakınca ‘Başka Erdoğan yok' diyorlar. ‘Dava Kudüs davası. Biber, domates, soğan davası değil' deniliyor.

ERDOĞAN-SEÇMEN İLİŞKİSİ

Muhafazakâr seçmenlerin arasında son günlerde ‘Mesele başkan meselesi değil, mesele Erdoğan meselesi' söylemi dolaşıyor. Hani Kayahan'ın miting meydanlarına damgasını vuran şarkısı var ya, ‘Bizimkisi bir aşk hikâyesi' diye.

Muhafazakâr seçmen ile Erdoğan arasındaki ilişki de ‘bir aşk hikâyesi'ni andırıyor. 15 Temmuz'da milleti tanklara karşı yürüten de bu duyguydu. Millet, ‘Menderes'e sahip çıkamadık ama Erdoğan'ı yedirmeyiz' diye darbeye meydan okumuştu.

Çünkü 28 Şubat'ın itilen, kakılan, partisi kapatılıp başörtüsü yasağı nedeniyle okullara sokulmayan muhafazakâr kesimi, şimdiki kazanımlarının Erdoğan sayesinde olduğunu biliyor. O nedenle terazinin bir kefesine başörtüsü yasağını koyuyor, diğer kefeye başörtüsünün serbest bırakılmasını. Merve Kavakçı'nın başörtülü olduğu için yemin ettirilmediği Meclis'te bugün var olan başörtülü milletvekillerini, kabinede başörtülü bakanları görüyor. Partilerin kapatılıp Erbakan'ın zorla başbakanlıktan istifa ettirildiği günlerle; askeri vesayetin geriletildiği, parti kapatmanın tarihe gömüldüğü, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlandığı dönemi tartıyor.
Kürt demenin yasak olduğu günlerle Kürtçe konuşmanın serbest olduğu dönemleri kıyaslıyor.

Terazinin bir kefesine biber, domates ve soğan fiyatlarındaki artışı, diğer kefeye ise hak ve özgürlüklerini koyuyor.

Erdoğan tökezlediği zaman Türkiye'nin düşeceğini, kazanımlarının tehlikeye düşeceğini görüyor. Kazanımlarını kaybetme tehlikesini sezdikten sonra kararını gözden geçiriyor. O nedenle son 15 günde hava değişmeye başladı. Çünkü muhafazakâr kesim, ‘Erdoğan giderse kazanımlarımız ne olur?' diye düşünmeye başladı. ‘Zaman ders verme zamanı değil, Erdoğan'a destek olma zamanı' düşüncesi ağır basmaya başladı.

Bakalım sandığa nasıl yansıyacak."

Türkiye Haberleri