Kaftancıoğlu'nun paylaşımı şu şekilde:
Sevgili dostlar; bugün yine beni yalnız bırakmadınız. Zulmedenlerin, adaleti yok edenlerin gözlerine, kulaklarına, bizim bir arada olduğumuzu ve asla ayrılmayacağımızı en açık haliyle yeniden haykırıyorsunuz. İyi ki varsınız.
Her birinizin çok değerli olduğunu düşündüğüm zamanını böylesi bir davayla meşgul ediyor olmaktan dolayı gerçekten üzülüyorum. Ne sizler ne de ben bunu hak etmiyoruz.
Bir düşünün: Bu ülkede uzun zamandır herhangi bir mahkeme kararıyla ilgili konuşurken kanunlardan, yargı mensuplarından hatta yasa koyuculardan bile bahsedebiliyor muyuz? Hayır.
Hukuk, kanun, demokrasi, adalet gibi kavramlar bir temenniye dönüştü. Mahkeme kararları kanunlara göre değil siyasi konjonktüre, siyasi iktidarın keyfine göre şekilleniyorsa o ülkedeki tüm duruşmalar birer formalitedir.
Açılan davalarda kararlar, duruşma salonlarında değil saray odalarında alınıyor. Bu ülkede mahkeme kararları kanunlara göre düzenlenmiyor; kanunlar, verilmek istenen cezalara göre şekillendiriliyor.
Adalete susamış bizleri burada mahkum eden / etmek isteyenler, hukuk maskesi takmış mafya yöntemleri kullanan vesayet odaklarıdır.
Onlar sanıyorlar ki; baskı yaptıkça korkacağız, haklarımız elimizden alındıkça yılgınlığa düşüp susacağız. Onlar sanıyorlar ki kayyımlarla seçme ve seçilme hakkı gasp edilenler, iradesine ipotek koyulanlar korkacak ve susacak.
İşte bu nedenlerle bu dava da İstanbul’u yeniden halka vermek üzere yola çıkmış bir il başkanını cezalandırma davasıdır. Tekrar ediyorum: O kaybetti, biz kazandık.
Korkutmaya çalışsalar da, inandığımız eşitlik yolundan döndürmeye çalışsalar da, sarılmak için uzanan ellerimizi, kollarımızı bağlamaya çalışsalar da, ne sesimiz kısılır haykırmaktan ne de ruhumuz vazgeçer özgürlükten.
Gelecekten emanet aldığımız bu ülkeyi, bize armağan edilen bu güzel cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak istiyoruz. Hayallerimden de düşüncelerimden de vazgeçmeyeceğim.