Aydın Sönmez, iki yıldır zihninde aynı soruyu döndürüp duruyor: "Oğlumun mezarına nasıl gideceğim?" Bu soru, bir babanın yas süreciyle ilgili değil; beş yaşındaki oğlu Deniz’in, basit bir diş ağrısı şikayetiyle girdiği özel klinikten cansız bedeninin çıkması ve ardından gelen yargı kararıyla ilgili.
Bursa’da bir mahkeme salonunda, Türkiye’deki özel sağlık sisteminin denetimi, hasta hakları ve yargıdaki "iyi hal" indirimlerinin sınırlarını yeniden tartışmaya açan bir karar verildi. Tek bir diş çekimi ve dolgu işlemi için sedasyon uygulanan, ardından "çoklu organ yetmezliği" sonucu hayatını kaybeden 5 yaşındaki Deniz Sönmez’in davasında, sanıkların savunmaları ve mahkemenin takdiri, kamu vicdanı ile yasal mevzuat arasındaki mesafeyi gözler önüne serdi.
RUTİN İŞLEMDEN YOĞUN BAKIMA
Olayın kökleri 2023 yılının Kasım ayına uzanıyor. Elena ve Aydın Sönmez çifti, tek çocukları Deniz’i diş ağrısı şikayetiyle Osmangazi ilçesi Hürriyet Mahallesi'ndeki özel bir diş kliniğine götürdü. Teşhis basitti: Çürükler vardı. Çözüm olarak 10 Kasım tarihine randevu verildi ve sedasyon altında bir diş çekimi, bir kanal tedavisi ve dört dolgu işlemi yapıldı.
Ancak operasyon sonrası, tıbbi prosedürlerin beklenen seyri değişti. Narkozun etkisi azalırken Deniz’in ateşi yükseldi, vücudu titremeye başladı ve ağzında yoğun bir kanama oluştu. Ailenin iddiasına ve mahkeme tutanaklarına göre, klinikteki sağlık personeli bu durumu "anesteziye bağlı normal semptomlar" olarak nitelendirdi. İlaç yazılarak taburcu edilen küçük çocuk, eve döndükten sadece 20 dakika sonra fenalaştı. Dörtçelik Çocuk Hastanesi yoğun bakım ünitesinde oksijen azlığına bağlı çoklu organ yetmezliğiyle geçen üç günlük mücadelenin ardından, 13 Kasım’da hayatını kaybetti. İl Sağlık Müdürlüğü, olayın ardından kliniği bir ay süreyle mühürledi.
"BEN TIP HEKİMİ DEĞİLİM"
Bursa 44'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, sanık kürsüsündeki profesyonellerin savunmaları, özel sağlık sektöründeki sorumluluk paylaşımının belirsizliğini ortaya koydu.
30 yıllık hekimlik kariyeri olduğunu belirten anestezi uzmanı Levent O., "Ben çıkana kadar çocuk kendine gelip su istemiştir. Ben çocuk uyandıktan sonra ayrıldım" diyerek, işlem sonrası gelişen komplikasyonlarda sorumluluğu reddetti ve raporlarda ölüm ile sedasyon arasında bağ kurulmadığını savundu.
Diş hekimi Aleyna G.’nin savunması ise mesleki yetki sınırlarına dair çarpıcı bir itiraf niteliğindeydi:
"Hastayı kontrol etmenin sorumluluğu bende değil, anestezi uzmanındadır. Ben tıp hekimi değilim, diş hekimiyim. Dolgu ve kanal tedavisi yapmayı bilirim. Ateşi çıktığında ilaç verdim, daha nasıl müdahale edebilirim?"
'İYİ HAL' İNDİRİMİ
Mahkeme heyeti, diş hekimi Aleyna G. ve anestezi uzmanı Levent O.’yu önce "Bilinçli taksirle ölüme neden olma" suçundan 5 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırdı. Ancak Türk yargı sisteminde sıkça tartışma konusu olan "sanıkların geçmişi, sosyal ilişkileri ve duruşmadaki tutumları" gerekçe gösterilerek cezada indirime gidildi. Nihai karar: 4 yıl 5 ay 10 gün hapis.
Klinik mesul müdürü Kerem G.Y.’ye verilen 3 yıl 4 ay hapis cezası ise nakde çevrildi; bir çocuğun ölümündeki idari sorumluluğun bedeli 97 bin 200 TL adli para cezası olarak belirlendi. Anestezi teknikeri Gül K. ise 10 ay hapis ve para cezası aldı.
"BİR MASUM ÇOCUĞUN CANI 4 YIL 5 AYA DEĞERE SAHİPMİŞ"
Karar duruşmasının ardından adliye koridorlarında yankılanan ses, sadece bir babanın isyanı değil, aynı zamanda toplumdaki adalet algısının bir özetiydi.
Baba Aydın Sönmez, kamuoyunda "Eros" isimli kediyi öldüren sanığa verilen cezayı hatırlatarak, kendi oğlunun hayatına biçilen değeri sorguladı:
"Ortada giden bir can var. Bir kedinin canı bile 3 yıl 8 ay kadar değerliyken, bir masum çocuğun canı 4 yıl 5 aya değere sahipmiş, görmüş olduk."
Sönmez ailesi için hukuk mücadelesi bitmiş değil, ancak mahkeme salonundaki atmosfer, ailenin hafızasında silinmesi zor bir iz bıraktı. Aydın Sönmez, duruşmanın bitişini şu sözlerle özetledi: "Sanki giden can benim değil, onlarınmış gibi mağduru oynadılar."