Almanya 24 Eylül'de Federal Meclis seçimi için sandık başına gidiyor. Yeni parlamentonun belirleneceği seçimde, Angela Merkel'in başbakanlığını 4. döneme taşıyıp taşıyamayacağı da görülecek.
12 yıldır başbakanlık yapan Merkel'in lideri olduğu Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) partisinin, Bavyeralı kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) ile en çok oyu alan parti olması bekleniyor.
Merkez sağdaki CDU/CSU'nun hükümeti kurmak için bu kez hangi partiyle koalisyona gideceği ise şimdilik belirsiz.
Seçimde sürprizler beklenmese de bazı ilkler olacak. Aşırı sağcı, İslam ve göçmen karşıtı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yüzde 5 barajını aşarak parlamentoya girmesi bekleniyor.
Uzmanlar AfD'nin kamuoyu yoklamalarının gösterdiğinden daha çok oy alabileceğine ve seçimden 3. parti olarak çıkabileceğine dikkat çekiyor.
Türklerin kurduğu Alman Demokratlar Birliği (AD-D) partisi de ilk kez genel seçimde yarışacak. Seçim Türkiye-Almanya ve Avrupa Birliği ilişkileri ile AB'nin geleceği açısından önemli.
5 soruda Almanya federal meclis seçimleri:
Seçim sistemi nasıl işliyor?
Almanya Federal Cumhuriyeti, temsili demokrasisi olan bir cumhuriyet. 4 yılda bir milletvekillerinin seçildiği genel seçimler yapılıyor.
Yeni milletvekilleri seçildikten sonra, en fazla oyu alan parti hükümet kurma çalışmalarına başlıyor.
Almanya'da hükümeti tek başına kurabilmek için, bir partinin tüm diğer partilerin toplam oy oranından fazla oy almış olması gerekiyor. Bu nedenle Almanya bir koalisyonlar ülkesi.
Koalisyon anlaşması imzalandıktan sonra Meclis'te yapılan gizli seçim sonucu milletvekillerinin arasından başbakan seçiliyor.
2013 seçimlerinin ardından hükümet yaklaşık 3 ayda kurulabilmişti. Pek rastlanmayan şekilde Almanya'nın en büyük iki partisi CDU/CSU ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) bir araya gelerek "Büyük Koalisyon"u (GroKo) kurdular.
Seçmenler oy pusulasında iki oy kullanıyor. Birinci oyu direkt olarak kendi seçim bölgesindeki milletvekillerine veriyor. Bu yolla Federal Parlamento'ya (Bundestag) 299 milletvekili seçiliyor.
Seçmenler ikinci oyu ise siyasi partilere veriyor ve partilerin eyalet listesindeki (toplamda 16 bölge bulunuyor) milletvekillerini seçmiş oluyor. Bu yolla meclise giren milletvekili sayısı 299 olarak belirlenmiş olsa da seçimden seçime değişiyor.
Bundestag'daki toplam sandalye sayısı teorik olarak 598. Partinin aldığı oylara göre fazladan milletvekili çıkarması mümkün. Yani sandalye sayısı, aldığı oy yüzdesiyle doğru orantılı.
2013 seçimlerinin ardından kurulan parlamentoda 631 milletvekili var. Bu sayı 800'e kadar çıkabiliyor.
Parlamentoya girebilmek için partilerin yüzde 5 seçim barajını aşması ya da direkt listeden 3 adaylarının milletvekili seçilmiş olması gerekiyor.
18 yaşını dolduran ve Almanya kimliği olan herkes oy kullanma hakkına sahip. Federal İstatistik Dairesi'nin verilerine göre 24 Eylül'de oy kullanma hakkı bulunan yaklaşık 61 milyon 500 bin seçmen var.
19. kez yapılacak federal seçim için yaklaşık 73 bin 500 sandık kurulacak. 34 partinin yarıştığı seçimlerde 4 bin 828 aday var. Adayların yüzde 29'u kadın. En yaşlı aday 89, en genci ise 18 yaşında.
Öne çıkan partiler hangileri?
Kamuoyu yoklamalarına göre Almanya'da 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez 6 partinin parlamentoya girecek.
Seçimde en yüksek oyu yine ana merkez sağ partisi olan Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Bavyeralı kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birliği'nin (CSU) alması bekleniyor.
2013'teki federal seçimde CDU ve CSU oyların yüzde 34.1'ini aldı. CDU/CSU daha çok yaşlı, kırsal kesimde yaşayan, Hristiyan muhafazakar kesimini oynun alıyor. Kamuoyu yoklamaları CDU/CSU'nun bu seçimde yaklaşık yüzde 38 dolayında oy alacağını gösteriyor.
Şu an Bundestag'daki 630 sandalyenin 309'u CDU/CSU'ya ait. CDU 1949'da Federal Almanya'nın kurulmasından bu yana geçen 68 yılın 48'inde iktidardaydı.
CDU genellikle liberal Özgür Demokratlarla (FDP) koalisyonu tercih etse de, 2013 seçimlerinde FDP'nin parlamentoya girememesiyle, Sosyal Demokratlarla (SPD) güçlerini birleştirdi.
Seçimin ikinci büyük partisi, ülkenin en büyük merkez sol partisi olan Sosyal Demokratlar (SPD). Sanayinin yoğun olduğu Batı Almanya'da özellikle güçlü olan partinin liderliğini 2012-2017 yılları arasında Avrupa Parlamentosu Başkanı olan Martin Schulz yapıyor. SPD'nin yüzde 22-25 arası oy alacağı tahmin ediliyor. Sosyal Demokratların parlamentoda şu an 193 sandalyesi var.
Onları 64 sandalye ile 2007'de kurulmuş olan Sol Parti (Die Linke izliyor.). Sol Parti şu ana kadar hiçbir koalisyonun parçası olmadı. Kamuoyu yoklamaları, oy oranlarının yüzde 10'u bulabileceğini gösteriyor.
Eş başkanlığını Cem Özdemir'in yaptığı Birlik 90/Yeşiller ise 63 sandalyeye sahip.
Geçen seçimde yüzde 5 barajını aşamayan Özgür Demokratların (FDP) ise bu kez yüzde 8-9 oy alarak parlamentoya girmesi bekleniyor.
4 yıl önce kurulan sağcı, göçmen ve İslam karşıtı parti Almanya için Alternatif, (AfD) ilk seçiminde Bundestag'a girecek gibi görünüyor. Öncek yıl göçmen krizinin patlak verdiği dönemde destek oranı yüzde 15'lere çıkan partinin, oyların yaklaşık yüzde 8-10'unu alabileceği tahmin ediliyor.
Seçime bu kez Türkiye kökenlilerin kurduğu Alman Demokratlar Birliği (AD-D) partisi de Türklerin yoğun olarak yaşadığı Kuzey Ren Vestfalya'dan katılıyor. Ancak AD-D'nin seçim barajını aşması mümkün görünmüyor.
Seçimlerden nasıl bir koalisyon çıkacağını tahmin edebilmek ise güç. FDP'nin parlamentoya girmesine kesin gözüyle bakıldığı için, CDU'nun favori koalisyon ortağı olan FDP ile hükümeti kurması seçeneklerden biri. Ancak bu iki partinin yüzde 50 çoğunluğu sağlayamama ihtimali var.
Türkiyeli göçmenlerin kurduğu ADD, seçim pankartlarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğraflarını ve sözlerini kullanıyor
Türkiye kökenli aday ve seçmenlerin seçimdeki yeri:
Federal Seçim Kurulu Başkanı Dieter Sarreither, Türkiye kökenli yaklaşık 720 bin Almanya vatandaşının oy hakkı bulunduğunu açıkladı. Bu da toplam seçmen sayısının yüzde 1'inden biraz fazlasına tekabül ediyor.
Seçimde farklı partilerden 92 Türkiye kökenli aday yarışıyor. Bu adayların 15 kadarının parlamentoya gireceği tahmin ediliyor.
En fazla Türkiye kökenli adayı 17 adayla Sol Parti gösterdi. Onu 16 adayla Sosyal Demokrat Parti, 13 adayla Marksist Komünist Leninist parti ve 11 adayla Yeşiller izliyor. Türklerin kurduğu Alman Demokratlar Birliği (AD-D) partisinin aday sayısı ise 15.
Şu an Federal Meclis'te bulunan milletvekillerinden 11'i Türkiye kökenli.
Göçmen gruplarında kamuoyu araştırmalarında uzmanlaşan Data4U enstitüsünün 2013 Federal Meclis seçimleri sonrasında yaptığı temsili ankete göre Türk kökenli seçmenlerin yüzde 64'ü oylarını SPD'ye verdi. İkinci sırayı yüzde 12'lik oy oranıyla Yeşiller ve onun ardında Sol Parti alırken, Başbakan Angela Merkel'in partisi Hrıstiyan Demokrat Birlik'e (CDU) oy verenlerin oranı sadece yüzde 7 oldu.
Ankete göre Türk kökenli Almanya vatandaşlarının seçimlere katılımı yüzde 71,5'lik toplam katılımın altında kaldı.
Yine Data4U'nun tahminlerine göre 2030 yılında oy hakkına sahip Türkiye kökenli Almanya vatandaşlarının sayısı şu ankinin 2 katına çıkacak.
Seçimin öne çıkan gündem maddeleri neler?
22 Kasım 2005'ten bu yana Almanya Başbakanı olan Angela Merkel'e özellikle ekonomi konusunda büyük bir güven duyuluyor. Avrupa Birliği başta olmak üzere dünya sahnesinde gittikçe artan gücü de Merkel'i Almanya'da istikrar sembolü bir lider haline getirdi.
Merkel'in son yıllarda en çok zorlandığı konular ise mülteci sorunu ve güvenlik oldu. Merkel'in göçmenlere uyguladığı açık kapı politikası ile 2015'te Almanya'ya yaklaşık 900 bin göçmen girdi. Açık kapı politikası genç seçmenlerin bir kısmına hitap etmiş olsa da, CDU'nun ve Merkel'in popülaritesini etkiledi. Merkel'in bu politikası, CDU'ya göre daha muhafazakar olan kardeş partisi CSU ile de tansiyonun yükselmesine neden oldu.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan göçmen geri kabul anlaşması ile Almanya'ya ulaşan göçmen sayısı 2016'da yaklaşık 280 bine düştü.
Geçen Aralık ayında Berlin'deki Noel Pazarı'na tırla düzenlenen düzenlenen ve 12 kişinin hayatını kaybettiği IŞİD saldırısı da güvenlik kaygılarını artırdı. Ancak Merkel 2017'de popülaritesini yeniden artırmayı başardı.
Ülkede işsizliğin tüm zamanların en düşük seviyesi olan yüzde 4'lere inmesiyle, ekonomi bu genel seçimlerde geçmiştekilere kıyasla daha az bir yer kaplıyor.
CDU vergi indirimi ve işsizliği 2025'e kadar bitirme sözü veriyor.
SPD ise daha çok gelir dağılımı ve sosyal adaletsizliklere dikkat çekiyor. SPD ayrıca savunma sanayine bütçeden daha çok pay ayrılmasına da karşı çıkıyor.
Sol parti Die Linke daha sıkı pazar kontrolü ve asgari ücretin artırılmasını savunuyor. FDP de vergi indirimi ve AB ile daha sıkı bir entegrasyon vaatlerinde bulunuyor.
Aşırı sağcı AfD'nin öne çıkan seçim vaadi ise göçmen karşıtı politikalarla geleneksel Alman kültürünü korumak.
Almanya'nın ABD ile ilişkileri de gündeme gelen konulardan oldu. Siyasiler, Alman toplumu içinde popüler olmayan ABD Başkanı Donald Trump'la aralarına mesafe koymaya özen gösterdiler.
Türkiye neden bu kadar çok tartışıldı?
Seçim kampanyası sürecinde Alman siyasilerin adını en fazla geçirdiği ülke ise Türkiye oldu.
Türkiye ile Almanya ilişkileri, bir süredir oldukça sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Bir yandan Türkiye'nin 15 Temmuz darbe girişiminin ardından beklediği desteği bulamadığı yönündeki eleştirileri ve Almanya'nın bazı şüphelilere sığınma hakkı vermesi ilişkilerde gerilim yaratmayı sürdürürken, diğer yandan da İncirlik askeri üssü meselesi ve Almanya vatandaşlarının Türkiye'de tutuklanması mevcut durumu daha da kötüleştirdi.
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine her zaman karşı olduğunu belirten Merkel, bu tutumunu sürdürürken, Türkiye'nin insan hakları karnesi ve Türkiye'de tutuklu bulunan Almanlarla ilgili sorularla sık sık köşeye sıkıştırıldı.
Merkel ile Schulz arasında yapılan tek televizyon tartışmasında da en çok konuşulan konulardan biri Türkiye'ydi.
Türkiye'ye yönelik eleştirilere SPD de katıldı. Parti programında olmasa da Sosyal Demokrat Parti (SPD) lideri olan Martin Schulz "Almanya başbakanı olursam Avrupa Konseyi'ne Türkiye ile üyelik müzakerelerinin bitirilmesi teklifinde bulunacağım. Bu ülkeleri ikna eder miyiz etmez miyiz bilmiyorum ama bunun için uğraşacağım" dedi.
Türk göçmenlerin sorunlarına en çok eğilen parti olmasıyla bilinen SPD'nin bu kez Almanya'da AKP'ye yakın dernek ve camilerin daha yakından denetlenmesi, Türkiye ile iş yapan alman şirketlere verilen devlet garantisinin sınırlandırılması ve Türkiye'ye verilen AB yardımlarının azaltılması gibi talepleri var.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'daki Türkiye kökenli göçmenlere yaptığı "Türkiye düşmanı partilere oy vermeyin" çağrısı da ilişkilerin daha da gerilmesine yol açtı. Almanya da Erdoğan'ı kendi içişlerine karışmakla suçladı.
En son Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ: "(Türkiye-Almanya ilişkileri) Türkiye'nin bu kadar malzeme yapılması, oralarda yaşayan vatandaşlarımıza, Türkiye ile ilişkilerin sağlıklı seyrine gerçekten büyük zararlar veriyor... Ben umuyorum ki seçimden sonra aklıselim hakim olur ve bu ilişkiler normalleşme seyrine girer. Benim bu anlamda bir beklentim var" dedi.