Yayımlanan metin şöyle;
15-16 Haziran, Türkiye İşçi Sınıfının baskıya ve adaletsizliğe karşı ayağa kalktığı, kendisi için sınıf olma bilinci ile mücadeleye giriştiği onurlu mirasın adıdır. 50 yıl önce Türkiye işçi sınıfı boynuna geçirilmek istenen urganı yırtıp atarken, kölelik düzenine karşı giriştiği mücadelede elde ettiği zafer bugün halen Türkiye emekçilerinin yolunu aydınlatmaktadır.
Emeğin haklarını eylem ve direniş çizgisi ile birleştiren 15-16 Haziran direnişi, Türkiye işçi sınıfının ayağa kalktığı gündür. Bizlere bu onurlu tarihi bırakanlar bugün emekçilerin kendi tarihini yeniden hatırlamasını da bir kez daha dayatmaktadır.
50 yıl önce atılan mücadele tohumlarından bugün elbette öğrenecek çok şeyimiz ve çıkartacağımız birçok ders var. Türkiye’de sendikal bürokrasiye ve hukuksuz dayatmalara karşı mücadelenin simgesi olan Haziran işçi isyanı, bugün Türkiye emekçilerinin emek ve cumhuriyet mücadelesinde yegâne dayanağı olmak zorundadır.
Türkiye son 18 yıldır baskıcı ve otoriter bir siyasal anlayış ile yönetilmekte ve bu anlayış en çok emekçiler üzerinde baskı kurmaktadır. AKP iktidarı 18 yıl boyunca yalnızca yeni bir siyasal rejim değil yeni bir emek rejimini de inşa etmiştir. Mevcut iktidar, 80 darbecilerinden aldığı miras ile sendikal örgütlenmenin önüne engeller koymuş, emekçiler adına hukuku askıya almıştır.
İktidar 18 yıl boyunca sadece emekçilere yönelik baskı politikaları ile yetinmemiş her biri cumhuriyet mirası olan kamusal emeği de topyekün tasfiye etmiştir. 2002 Kasım’da iktidara gelen AKP o günden bugüne 67,5 milyar dolarlık özelleştirme karşılığında kamu hakkını yok pahasına özelleştirmiştir.
Bu siyasi anlayışın hakim olduğu 18 yılda;
Türkiye’de 25 bin fazla işçi adına kader dedikleri fıtrat dedikleri ölüm düzeninde göz göre göre iş cinayetlerinde katledilmiştir. Grev hakkı hak olmaktan çıkartılmış, kamu emekçilerinin özgür ve bağımsız toplu sözleşme hakkı yok sayılmıştır.
Cumhuriyetin emekçilere mirası olan kıdem tazminatı hakkına göz dikilmiş, Anayasal bir hak olan kamusal emeklilik hakkı AKP tarafından hedef tahtasına oturtulmuştur. Türkiye’de çalışanlar ülke tarihi boyunca en büyük sömürüyü ve yoksulluğu AKP iktidarı döneminde yaşamış, tahtakurusuna isyan eden işçiler hapse atılmıştır.
Türkiye, 24 Haziran 2018 seçimlerinin ardından kurumsallaştırılmaya çalışan tek bir kişiye bağlı yönetim anlayışının krizini yaşamaktadır. Bu kriz salt bir siyasal kriz olarak değerlendirilmemelidir. Millet egemenliği anlayışının rafa kaldırıldığı, hukukun ve demokrasinin askıya alındığı Başkanlık rejimi, Cumhuriyet tarihimizin en büyük ekonomik krizine bu süreçte neden olmuştur.
Son dönemde dünyayı etkisi altına alan virüs salgını krizi sadece bir sağlık sorununu açığa çıkarmamış, tüm dünyada sosyal ve ekonomik değişimlere de etken olmuştur. Dünya genelinde işsizlik ve yoksulluk bu süreçte çok daha fazla artmış, bizlere yıllardır zafer olarak sunulan neo liberal kapitalist programlarında iflasına neden olmuştur.
Ülkemizde de pandemi krizini fırsata çeviren siyasi anlayış, emeğin haklarına yönelik kapsamlı saldırılara girişmekte geç kalmamış bu süreçte dahi emek karşıtı politikaları bir bir hayata geçirmiştir.
Milyonlarca işçi günlük 39 TL’ye mahkûm edilmiş, toplu sözleşme hakkı askıya alınmış, işçiler ölüm pahasına zorla çalıştırılmış, kamu emekçilerinin sağlığı ve güvenliği bu süreçte hiçe sayılmıştır.
Emeğe ve emekçilere karşı dayatılan baskı ve sömürü düzenine karşı Türkiye emekçileri artık kendi kaderini kendi belirlemelidir. 15-16 Haziran isyanının 50. yılında tüm emekçiler emek, cumhuriyet ve laiklik mücadelesinde güçlü bir mevzi yaratmalıdır.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; yoksulluğa, sömürüye, adaletsizliğe, emekçiye reva görülen sefalet düzenine karşı tüm emekçileri birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.
15 -16 Haziran direnişini yaratan öncü emekçileri bir kez daha saygıyla selamlıyor, bu onurlu mirasın izinde emeğin hakları için mücadeleye ısrarla devam edeceğimizi bir kez daha güçlü bir şekilde vurguluyoruz.