Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Amerika Müslüman Cemiyeti'nin 23. Yıllık Kongresi'ne video konferans yoluyla bağlandı.
“Bu sene sadece Kovid-19 virüsüyle değil, ondan daha hızlı yayılan İslam düşmanlığı virüsü ile de mücadele etmek zorunda kaldıklarını” söyleyen Erdoğan, "Uzun yıllar demokrasinin beşiği olarak nitelendirilen ülkelerde kültürel ırkçılık, ayrımcılık, hoşgörüsüzlük artık gizlenemez boyutlara ulaşmıştır" dedi.
Erdoğan "Kimsenin inancına, hayat tarzına müdahale etmediğimiz gibi, ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımızın ibadet hürriyetini garanti altına alıyoruz. 86 yıl boyunca müze olarak kullanılan Ayasofya Camii'ni asli kimliğine kavuştururken, 1600 yıllık mazisiyle ülkemizin sembollerinden olan Sümela Manastırı'nın restorasyonunu da ihmal etmiyoruz" ifadelerini kullandı.
"159 ülkede 9 kuruluşa tıbbi malzeme gönderdik"
Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:
“Kendi vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra, hiçbir ayrım yapmadan ülkemizden talepte bulunan 156 ülke ve 9 uluslararası kuruluşa da tıbbi malzeme ve teçhizat gönderdik. Filistin'den Somali'ye, Yemen'den Libya'ya, Arakan'dan Afganistan'a, Gine'den Lübnan'a, Pakistan'a kadar gönül coğrafyamızdaki tüm kardeşlerimize yardım elimizi uzattık.
“28 Nisan ve 1 Mayıs'ta Amerika Birleşik Devletleri'ne gönderdikleri iki uçak dolusu tıbbi yardım malzemesiyle, COVID-19'la mücadele eden sağlık çalışanlarına destek olduk.
“Yardımlarımızı, bir kamu diplomasisi veya koronavirüs diplomasisi olarak değil, inancımızın ve imanımızın, elbette Müslümanlığımızın gereği olarak yapıyoruz. Amerikan İslam Toplumunun da bu süreçte gerçekten takdire şayan bir duruş sergilediğini görüyoruz. Amerika'da yerleşik vakıf ve dernekler, düzenledikleri yardım kampanyalarıyla farklı şehirlerdeki ihtiyaç sahiplerinin imdadına koştular. Online psikolojik destek hizmetinden salgın nedeniyle evinden çıkamayan yaşlıların ihtiyaçlarının giderilmesine kadar çok geniş bir yelpazede hepsi birbirinden kıymetli çalışmalara imza attılar. Müslüman olmanın güzelliğini yaşayışlarıyla Amerikan toplumuna gösteren tüm kardeşlerimi gönülden tebrik ediyorum. Sizlerin bu örnek davranışının, İslam'ı terörle, şiddetle, cehaletle özdeşleştirmeye çalışanlara verilmiş en esaslı cevap olduğuna inanıyorum."
"İslam düşmanlığı virüsü ile mücadele etmek zorunda kaldık"
“Bu sene sadece COVID-19 virüsüyle değil, ondan daha hızlı yayılan İslam düşmanlığı virüsü ile de mücadele etmek zorunda kaldık. Uzun yıllar demokrasinin beşiği olarak nitelendirilen ülkelerde kültürel ırkçılık, ayrımcılık, hoşgörüsüzlük artık gizlenemez boyutlara ulaşmıştır.
“İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı siyaseti esir alan, günlük hayatı zorlaştıran, devlet politikalarına yön veren bir akıma dönüşmüştür. Birçok ülkede inancından, dilinden, adından veya kılık kıyafetinden dolayı Müslümanların ötekileştirilmesi artık sıradan hale gelmiştir.
“İsveç'te Kur'an-ı Kerim yakılması, Norveç'te Kur'an-ı Kerim'in yırtılması, Fransa'da ise basın özgürlüğü adına Hazreti Peygamberi tahkir eden karikatürlerin teşvik edilmesi kutsallarımıza yönelik saldırılardan sadece birkaçıdır.
"Geçen yıl Yeni Zelanda'da 52 kardeşimizin şehit edildiği terör saldırısı, insanlık olarak karşı karşıya olduğumuz tehdidi gözler önüne sermiştir. 2017 yılında Kanada'daki cami saldırısında altı Müslüman hayatını kaybetti. Daha önce 2015 yılında Chapel Hill kentinde pırıl pırıl üç evladımız, yine bir ırkçı tarafından evlerinde vurularak şehit edildi. Irkçı eylemlerin hedefinde elbette sadece Müslümanlar bulunmuyor. Kimliği, görünüşü, dini aidiyeti farklı olan diğer kesimler de bu saldırılardan olumsuz etkileniyor."
“Aşırı sağcı gruplar Türkler kadar Afrikalı, Asyalı göçmenleri, Müslümanlar kadar Musevileri de hedef alıyor. Zihniyet itibarıyla DEAŞ veya FETÖ'den hiçbir farkı olmayan bu ideolojik fanatizmin, giderek daha fazla zemin kazandığını, hatta devlet başkanı seviyesinde teşvik edildiğini görüyoruz.
"Gazetecileri azarlayarak, gazeteleri basarak had bildiriyorlar"
“Son günlerde Fransa'da fikir özgürlüğü adı altında Peygamber Efendimize yönelik alçaklıkları sizler de yakından takip ediyorsunuz. İnsanların kutsallarını aşağılamanın özgürlükle alakası yoktur. Çünkü düşünce farklıdır, hakaret farklıdır. Hakarete fikir muamelesi yapmak, en başta düşünceye hakarettir.
“Kur'an-ı Kerim'i yakanların sırtını sıvazlayanlar, Peygamber Efendimize hakareti teşvik edenler, mescitlere yönelik saldırıları görmezden gelenler, tüm bunları özgürlük adına değil, içlerindeki faşizmi gizlemek için yapıyor.
“Dikkat edin, bizim mukaddes değerlerimize yönelik her türlü saldırıyı fikir ve basın özgürlüğü parantezine alırlarken, kendileriyle ilgili en küçük bir eleştiriye dahi tahammül gösteremiyorlar. Kimi zaman tehdit ederek, kimi zaman gazetecileri azarlayarak, kimi zaman da güvenlik kuvvetleriyle bizzat gazeteleri basarak, çıkarlarına zarar verenlere hadlerini bildiriyorlar."
"İslam ortak paydasında buluşmak hepimizin görevi"
“İslam ve insanlık düşmanlarının bu kadar pervasızlaşmasının en büyük sebebi Müslümanların içinde bulunduğu atalet ve gaflettir. Müslümanlar en çok da kendi aralarında ayrılığa düşmüş durumdadır. Birbirleriyle uğraşmaktan hak ve hukuk savunmaya fırsat bulamıyor.
"Özellikle gayrimüslim ülkelerde yaşayan Müslüman azınlıkların, Şii-Sünni, siyah-beyaz, Afrikalı-Asyalı, Arap-Acem olarak kendi aralarında tefrikaya düştüğünü görüyoruz. Oysa Rabbimiz Hucurat Suresinde 'İnnemel müminune ihvetun', 'Müminler ancak kardeştirler.' diyerek Müslümanlar arasındaki ilişkinin çerçevesini belirliyor. Peygamberimiz de veda hutbesinde, 'Ne Arap'ın Arap olmayana, ne de Arap olmayanın Arap olana üstünlüğü vardır. Üstünlük ancak takvadadır.' buyurarak, bu konuda net bir sınır çiziyor.
“Hal böyleyken, her kim etnik aidiyetini dini kimliğinin önüne koyuyorsa, o asabiyyet-i cahiliyye yani kavmiyetçilik hastalığına yakalanmış demektir
“Her kim kardeşini kökeninden, ırkından veya ten renginden dolayı hor görüyorsa, o İslam'ın ruhunu, rahmet ve merhamet, Peygamberi Efendimizin kutlu mesajını kavrayamamıştır. Çünkü biz Türk, Arap, Acem, Afrikalı, Malay, Hintli, Amerikalı olmadan önce 'Bezm-i Elestte Kalü Bela' demiş Müslümanlarız. Kutsallarımıza yönelik saldırılar karşısında tüm farklılıklarımızı bir tarafa bırakıp İslam ortak paydasında buluşmak hepimizin görevidir. Müslüman hak yemediği gibi, hakkına, hukukuna, onuruna el uzatılmasına da müsaade etmez. Müslüman şiddete bulaşmadığı gibi, kör şiddetle birilerinin haklarını gasbetmesine de rıza göstermez. Müslüman, barış için, adalet için, tüm insanlığın huzur ve esenliği için sorumluluk üstlenen bir misyonun temsilcisidir. Müslüman çevresine güven aşılayan, insanların elinden ve dilinden emin olduğu insandır. Başka bir dinden olduğu için insanların canına, malına, haysiyetine el uzatma, hatta saygı göstermeme Müslümana yakışmaz. Kimden gelirse gelsin haksızlık ve hukuksuzluk karşısında susmak, bir Müslümana yakışmaz. Kardeşine sırt çevirme, kardeşini sırtından hançerleme bir Müslümana asla yakışmaz."
"İbadet hürriyetini garanti altına alıyoruz"
“Bizler İslam ümmetinin harim-i ismeti, namusu, gözbebeği olan Kudüs'ün hakkını, canımız pahasına savunmak zorundayız. Türkiye olarak Filistin'den Libya'ya, Dağlık Karabağ'dan Suriye'ye kadar İslam coğrafyasının farklı yerlerindeki sıkıntılara bu anlayışla yaklaşıyoruz. Zalimler karşısında dik duruyor, sağlam duruyor, mazlumun kimliğine bakmadan elinden tutuyoruz. Terör örgütleriyle amansız bir mücadele yürütürken, kutsallarımıza yönelik hadsizlikler karşısında da tepkimizi göstermekten çekinmiyoruz. Asırlardır farklı kültürlere ve inançlara ev sahipliği yapan bir ülke olarak, etnik ve mezhep temelli çatışmaları engellemek için gayret gösteriyoruz.
"Özellikle dini özgürlükler konusunda tüm insanlığa örnek olacak dengeli, adaletli ve özgüvenli bir politika izlemeye çalışıyoruz. Kimsenin inancına, hayat tarzına müdahale etmediğimiz gibi, ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımızın ibadet hürriyetini garanti altına alıyoruz. 86 yıl boyunca müze olarak kullanılan Ayasofya Camii'ni asli kimliğine kavuştururken, 1600 yıllık mazisiyle ülkemizin sembollerinden olan Sümela Manastırı'nın restorasyonunu da ihmal etmiyoruz."