İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, koronavirüs tedavisinin ardından ilk iş olarak 6.9 büyüklüğünde depremin yaşandığı İzmir'e gitti. İzmir'de birçok ziyaretlerde bulunan Ekrem İmamoğlu, ziyaretlerinin ardından açıklamada bulundu.
Depremin yaşandığı günden bahseder İmamoğlu şöyle dedi:
"Türkiye, deprem gerçeğiyle yüzleşmek ve bu sorunu çözmek zorunda. Her an bu İstanbul'un ya da herhangi bir yerin başına gelebilir. Biz biliyoruz ki, o zaman bizim yanımızda olacak kıymetli kurumlarımız, değerli yöneticilerimiz var. Bunlardan bir tanesi de İzmir Büyükşehir Belediyesi ve kıymetli Tunç Başkanımız. Ben İzmir depremini, Covid ile mücadele sırasında hastanede yaşadım diyebilirim. Depremi de hissettim. Her an başkanımız ile kontak halindeydik. Tüm imkanlarımızı İzmir'e, İzmir'deki vatandaşlarımıza katkı sunmak adına seferber ettik. Bizim sorumluluğumuz bu, sorumluluğumuzu devam ettirmek adına aynı duyarlılıkla devam edeceğiz. Müthiş bir dayanışma görülüyor burada. Büyükşehir belediyemiz, devletimizin bütün kademeleri, AFAD ve birçok kurum, gönüllüler, STK'lar burada. Gerçekten böyle üstün bir dayanışmayı görmek gelecek adına umutlu olmamız gerektiğinin göstergesi. Bu süreci iyi organize eden, iyi koordine eden Tunç başkanımıza teşekkür ediyorum."
"Biz depremi konuşmalıyız"
"Ben işin başka bir boyutuna da değinmek zorundayım. Biz depremi konuşmalı, sorgulamalı ve çözüm bulmalıyız. Bilmeliyiz deprem doğanın bir gerçeği. İnsanı öldüren şey deprem değil yine insanın kendi eliyle yaptığı yapılar. Bizim, afet öncesi ve afet sonrası diye konuştuğumuz iki durum var. Şu an afet sonrasındayız, yaraları sarıyoruz ama giden geri gelmiyor. İnsanlarımız ölüyor. Aynı zamanda mal kaybı da yaşıyoruz."
"İstanbul depremi Türkiye'nin bağımsızlık sorunudur"
"İstanbul depremi, özellikle büyük deprem Türkiye'nin bağımsızlık sorunudur. Hem ekonomik olarak, hem can kaybı hem de bize kaybettireceği motivasyon kaybı olarak. Bizim afet öncesini, afet sonrasından çok daha fazla ele almamız lazım."
"Bu işler yerelden yönetilmeli"
"Bu işler çok dağınık olmamalı, yerelden yönetilmeli. İçinde herkes olmalı. Depremden önce yapısal sorunu çözmek lazım çünkü. Çevre ve Şehircilik Bakanı ile en yakın zamanda görüşüp bu konuyu ele almalıyız. Bir kanun tasarısının üzerinde hep beraber çalışmalıyız. Şu an yok hükmünde kanunlar var.
Derhal bu konutları, insanlara mezar olacak değil yaşam anlamında teminat olacak yuvalara dönüştürmeliyiz. Yoksa depremin ardından insanlara 'siz de sağlam evlerde oturun' demenin hiçbir anlam ifade etmediğini siz de biliyorsunuz."
"110 yılda kaç tane deprem yaşayacak bu ülke?"
"5 Kasım'da Cumhurbaşkanığının açıkladığı sayıyı vereyim size, '18 yıldır 975 bin bina yaptık TOKİ eliyle'diyor. Ardından açıklama yapıyor 6 milyon 750 bin güçlendirilmesi gereken bina daha var Türkiye'de. Bu rakama baktığınız zaman ne lazım bize biliyor musunuz? -18 yıllık performansı ele aldığımız zaman- Bir 110 yıl daha. 110 yılda kaç tane deprem yaşayacak bu ülke?"
"Bu işin siyaseti yok"
"Deprem Konseyi meselesini önemsiyoruz. İşin içinde herkesin olmasını önemsiyoruz. Bu işin partisi, siyaseti, görüşü yok. Bir araya gelmekten korkmayacak hiç kimse. Depremi konuşacaksak o masaya oturamayacak siyasetçi var mı yok.
Afet var ama bir insanımızın burnu bile kanamasın. Çocuklarımızın umutları asla kırılmasın. Güzel İzmir'de güzel günlerde buluşmak üzere."