Yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonlarca haneye umut olarak sunulan "Vatandaşlık Maaşı" projesi, bir kez daha gündemde.
İktidarın seçim öncesi vaat ettiği, Cumhurbaşkanlığı programlarına giren ancak bir türlü hayata geçirilemeyen destek, uzmanlara göre yoksullukla mücadelenin değil, "yardım bağımlılığı" yaratmanın bir aracı olabilir. Peki, bu maaş kime, ne kadar ve nasıl verilecek? İşte yanıt bekleyen sorular...
İktidara yakın basınında son günlerde yeniden ısıtılan "vatandaşlık maaşı" haberleri, geçim derdindeki vatandaşı heyecanlandırdı. Ancak gerçekler, manşetlerdeki kadar parlak değil. Dünyada "evrensel temel gelir" olarak bilinen ve vatandaşa karşılıksız ödeme yapılmasını öngören bu sistem, Türkiye'de yıllardır sadece bir "vaat" olarak kalıyor.
PROGRAMLARA YAZILIYOR AMA UYGULANMIYOR
Söz konusu haber Türkiye gazetesinde yer aldı. Gazete 30 Ekim'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı 2026 Yıllık Programı'na atıfta bulunarak, önümüzdeki yıl pilot uygulamanın başlayacağını iddia etti.
Programda, "Sosyal yardım sistemi gözden geçirilecek, işgücüne katılıma mani olmayacak şekilde bütünleşik bir yapıda, aile odaklı ve fert başına asgari bir geliri garanti edecek şekilde yeniden kurgulanacaktır" ifadesi yer alıyor.
Ancak bu cümle, vatandaş için yeni bir haber değil. Zira aynı ifadeler, hiçbir değişikliğe uğramadan 2024 ve 2025 programlarında da yer almıştı. Üç yıldır "mevzuat ve teknik altyapı çalışması" aşamasından öteye geçilemedi. Projenin sorumlusu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ise konuyla ilgili sessizliğini koruyor.
SEÇİM ÖNCESİ "MÜJDE", SEÇİM SONRASI "UNUTULAN" VAAT
"Aile Bazlı Vatandaşlık Maaşı", 2023 genel seçimlerinde AKP'nin en büyük kozlarından biriydi. Beyannamede, gelir dağılımını iyileştirme iddiasıyla "Gelir Tamamlayıcı Aile Destek Sistemini hayata geçirerek Aile Bazlı Vatandaşlık Maaşı uygulamasını başlatacağız" sözü verilmişti. Ancak seçim bitti, vaat rafa kalktı.
UZMANLAR UYARIYOR: YOKSULLUKLA MÜCADELE Mİ, GÖZ BOYAMA MI?
BBC Türkçe'ye konuşan Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü'nden Prof. Dr. Aziz Çelik, iktidarın artan yoksulluk karşısında bu yönteme yönelmiş olabileceğini belirtiyor. Çelik, benzer birleştirme önerisinin 2006 yılında da gündeme geldiğini ancak vazgeçildiğini hatırlatıyor.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Doç. Dr. Emel Memiş ise belirsizliklere dikkat çekiyor.
Memiş, "Hane kompozisyonları son derece çeşitlidir; kişi başına düşen gelir mi esas alınacak, yıllık mı aylık mı ölçüm yapılacak, düzenli mi düzensiz mi nasıl bir ödeme şekli olacak, eşdeğer hane halkı büyüklüğü yöntemi kullanılacak mı tüm bu sorular yanıtsız kalıyor" diyerek sistemin muğlaklığına işaret ediyor.
KRİTER NE OLACAK: ASGARİ ÜCRET Mİ, AÇLIK SINIRI MI?
Dönemin AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, seçim öncesi yaptığı açıklamada hedeflerini, "Her hanenin en az asgari ücret seviyesinde bir geliri olmasını temin etmek istediklerini, gelir asgari ücretin altındaysa üstünü tamamlayacaklarını" söyleyerek açıklamıştı.
Bugün brüt 26 bin, net 22 bin 104 TL olan asgari ücret baz alındığında, maliyetin devasa boyutlara ulaşacağı görülüyor. TÜİK verilerine göre 2024 yılında Türkiye'deki hanelerin yaklaşık yüzde 35'ine asgari ücretten daha az gelir giriyor. Bu da milyonlarca hanenin yardıma muhtaç hale getirildiğinin resmi itirafı niteliğinde.
Uzmanlar, sosyal yardımların bir hak olarak değil, iktidarın lütfu gibi sunulmasından endişe ederken, vatandaşlık maaşının ne zaman ve nasıl hayata geçeceği sorusu yine havada kalıyor.