Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali piyasaları yorumladı. Bali yaptığı açıklamada "Artık söylem değil eylem zamanı" ifadelerini kullandı. Bali parasını yurt dışına çıkaranlarla ilgili, "Bunun bir objektif tarafı var, subjektif yorumum şöyle: Siz çıkarttığınız parayı bu ülkeden kazandınız" diye konuştu.
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali katıldığı Bloomberg HT canlı yanında ekonomi gündemini yorumladı. Kur atağının ekonomik bir temeli olmadığını ve yine ekonomik temellerle açıklanamayacağını söyleyen Bali, “Çok çabuk aksiyon göstermeliyiz. Artık söylem değil eylem zamanı” dedi. İşte Bali’nin açıklamalarından satır başları:
“TOPLUMU İYİ BİLGİLENDİRMELİYİZ”
Ödemelere gelindiğinde çok meşhur konudur bu. Nasıl ödenecek? 15 Temmuz sonrası yerli yersiz değerlendirmeler yapılırken rakamlarla izah etmiştim. Türkiye'nin 1 yıllık vadeli borcu 180 milyar dolar. Ödeme vadesi 1 yıl kalmış olan borçların toplamı.
Toplumu iyi bilgilendirmemiz lazım. Bankalara şuraya buraya çıkıp bir takım hareketler yapmak isteyen hanehalkı da var. 180 milyar doların 102 milyar doların yükümlülüğü bankaların. Bunun da yarısı bankaların kendi borçları değil. Yurtdışı yerleşiklerin bizim nezdimizde açtığı mevduatlar. Diğer yarısı borçlar. Yönetilebilir düzeyde.
50 milyar dolarlık bir nakit olarak baktığımız zaman ROM nedeniyle 28 milyar dolar tutuyoruz. 50 milyar dolar merkezin bize kullandırabileceği limitimiz var. Sistemin tamamı.
SÖYLEM DEĞİL EYLEM ZAMANI
Reel sektöre geliyorum. 73 milyar doları kamunun da küçük bir rakamı var. 73 milyar dolarlık dış yükümlülük 48 milyar doları mal ve hizmetten kaynaklanan taahhütler. Kalan 25 milyar dolar ise nakit nitelikli krediler. 12 aylık yenilenme oranı yüzde 135, ödemeler bu, kurların artışı, kısa vadede ise reel vadede net artı pozisyonu var. Elinde varlığı da var. Bir yıla kadar long pozisyonu ile tahamülü var.
Bu pozisyon da 2013'ün ortalarından itibaren Gezi'den sonra kısa vadede rakamlarda reel sektörün artıya geçtiğini görüyoruz.
Cari açık 5.7 seviyesinde, 5.7 seviyesinde bir miktar da yakın dönemde yükselen petrol fiyatlarıyla bu ülke cari açıkta çift basamaklı olara yaklaştığı sırada petrol fiyatları da 130 dolarken kur atağı yemedi. Bu iki gösterge yarısında şimdi kur atağı yiyoruz. Bunun ekonomik temeli yoktur. Ekonomik temellerle açıklanamaz. Açıkçası üzülüyorum kişisel olarak da meslek insanı olarak da bunun borcu olanı var. Bundan olumsuz etkilenen var. 80'lerde anne babamın tansiyonunu izler gibi dolar kuru izliyorum.
Böyle bir atağı öngörebilmeliyiz. Çok çabuk aksiyon göstermeliyiz. Artık söylem zamanı değil. Eylem zamanı, hatta piyasaların kötü niyetli yaklaşanların dahi yeterli aksiyonun alınmamasını cezalandırıyor piyasa. En azından bütün imkanlarımızı teknik kararlarla kullanmak zorunda.
“ÇIKARTTIĞINIZ PARAYI BU ÜLKEDEN KAZANDINIZ”
Bizim hesaplarımızdan döviz alım satımlarında da özel bir durum yok. Net döviz alım satımı geçen hafta nötrdü. Cumada biraz hacim artışı var. Alan olduğu gibi satan da vardı.
Sosyal medya bu konuda olağanüstü bir alan haline gelmiş durumda. Türkiye Cumhuriyeti devleti Duyun-u Umumiye'den kalan borçlarını ödeyen, bir ülke. Bunun düşünülmesi bile bana göre doğru bir şey değil. Bunun düşünülmesi bile risktir. Böyle bir tablo yok.
Önemli önceliklerimiz olacak. Sermaye yeterliliklerimizi iyi idare etmeye gayret edeceğiz. Karlılıkları tükettiği onları azalttığı gibi aynı zamanda risk ağırlıklı varlıkları da artırıyor. Siz 1 dolar yeni kredi vermeseniz bile, kredileriniz sermayenizi tüketiyor. Sermaye yeterliliğini iyi yönetmek gerekiyor.
Son dönemlerde gündemde olmakta. Parayı sistem dışına çıkartmak yurt dışına çıkartmak. Bireyler kuruluşlar bunları yapması açısından bir değerlendirme yapılmaz. Bu objektif boyutu. Subjektif boyutu çıkarttığınız parayı bu ülkeden kazandınız. Bu olmaz. Kurum yönetirken kurum olmaktan anlarım bunu. Biz sadece refahını paylaşmıyoruz. Zorluğunu da paylaşacağız. İyi günde kötü günde diyor nikah memuru bile. Vatandaşa da kurumlara da iş düşüyor.
Ben burada bir miktar gördüğüm olaylar dahil olmak üzere bazı hayal kırıklıkları yaşıyorum.
İlk yapılandırmalar gündeme geldiğinde de söyledim. Bu bir kampanya gibi ihtiyacı olanın olmadığının ayırt edilmediği bir tabloya dönüşemez. Ahlaki bir çöktüntü olur yoksa.
Bu bankacıların bilmediği bir şey değil. Bazen sizin kullandığınız kredilerin ödeme dönemleriyle o paranın yatırılmış olduğu işten gelir projeksiyonları örtüşmeyebilir. Bu bir ödeme problemine işaret etmez. Oturursunuz mesleki olarak ödemesiz dönem olur.
Bazı dönemlerde azaltır veya artırırsınız. Düşük faizden borçları da farklı noktaya getirecek şekilde bunları her gelene yaparsanız… Biz sadece kendi kaynağımızı kullanmıyoruz. Mudilerin de kaynaklarını kullanıyoruz.
Bu çok büyük bir kredi artışı olmadan ama ihtiyaçları karşılayacak bir şekilde gördüğümüz bazı artışları da yıl boyuna yayacak şekilde hareket edebiliriz.
Kur buradan belli bir istikrara gelişemezse kredi artışı yapmamız mümkün olmaz. Yasal sınırlar açısından da sizi farklı şekilde yönlendiriyor.