TOBB’dan sonra İSO da isyan etti: Zincirleme reaksiyon uyarısı

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun firmaların kredilere ulaşamadıkları açıklamasının ardından İSO Başkanı Erdal Bahçıvan da, meclis toplantısına konuk olan TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’na, sanayicilerin içinde bulunduğu durumun zincirleme reaksiyon halinde gelişebilecek ödemeler risklerine işaret etmesi bakımından endişe yarattığını söyledi.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin temmuz ayı olağan toplantısının konuğu Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu oldu. Ana gündemini reel sektörün finansman yapısının oluşturduğu toplantıda bir konuşma yapan İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, finansman koşullarının sıkılaştığı ve kredi imkanlarının daraldığı bugünlerde, sanayicilerin içinde bulunduğu durumun zincirleme reaksiyon halinde gelişebilecek ödemeler risklerine işaret etmesi bakımından endişe yarattığına dikkat çekti. Bahçıvan, şunları söyledi:

“Ayrıca sürecin bu şekilde devam etmesi halinde başta yakın gelecekteki ihracat rakamları ve üretim rakamları olmak üzere, ekonomimizi olumsuz etkileyecek birtakım gelişmelerin arifesinde olduğumuzu da üzülerek belirtmek istiyorum. Sanayiciler olarak genel beklentimizin öncelikle kredi ve finansman olanaklarında normalleşme sağlanması ve reel sektör gerçeklerine uymayan uygulamaların sona erdirilmesi veya esnetilmesi olduğunu bir kez daha belirtmek istiyorum. Eximbank bir an önce finansman işlevlerine kavuşmalıdır. Bankaların kredi olanakları üzerindeki kısıtlayıcı karşılık kararları da esnetilmelidir. Benzer şekilde TCMB, TL cinsi reeskont kredilerindeki döviz bulundurmaya ve bozdurmaya ilişkin koşullarını esnetmelidir. Merkez Bankası kaynaklı yatırım avans kredisini çok önemli bir finansal enstrüman olarak görmekteyiz. Ancak bu kapsamdaki yatırımcı müracaatlarına ilişkin süreçlerin çok daha hızlı bir şekilde işletilmesi, yatırımcı firmalarımızın bu finansman aracına daha etkin bir şekilde eriştirilmesi büyük önem taşımaktadır.”

‘Ticari kredi faizleri yüzde 40 bandını aştı’

Bankalarda TL cinsi ticari kredi faizlerinin yüzde 40 bandını aştığını da vurgulayan Bahçıvan, “Risk primimizin ne yazık ki 900 gibi tarihi seviyelere dayanması neticesinde ise yurtdışından borçlanma olanakları en aza inmiştir. Bankalar ve şirketler yurtdışından borçlanmalarda zorlanmakta ve iki haneli Döviz cinsi faizler ile karşılaşmaktadır. Haziran ayı itibarıyla reeskont kredisi kullanmak için döviz gelirinin yüzde 40’ını Merkez Bankası’na, yüzde 30’unu bankalara satma zorunluluğu getirilmesi ve izleyen bir aylık dönemde döviz almama taahhüdünün şart koşulması şeklindeki adımlar ihracatçılarımızı gerek kaliteli finansmana erişimi zorlaştırması, gerekse de kur zararı yaratması ve yine gerekse de ciddi anlamda operasyon yükü getirmesi nedeniyle oldukça olumsuz yönde etkilemiştir” ifadelerine yer verdi. Bahçıvan'ın konuşmasında öne çıkan ifadeler şöyle:

‘Sanayici finansman desteğinden mahrum bırakılmamalı’

“Nitelikli finansman, son yıllarda dikkat çektiğimiz ve üzerinde durduğumuz, üretim hayatımız ve reel kesim için çok önemli bir sorun. Bu sorunun bugün burada, Türkiye’nin en büyük ve en güçlü sanayi odasının çatısı altında Merkez Bankası Başkanı’mızla birlikte ele alınacak olması biz sanayiciler için büyük bir öneme sahip. Kuzeyimizde devam eden savaş, büyüme görünümünü zayıflatmasının yanında emtia fiyatlarında yukarı yönlü baskıyı canlı tutuyor. Başta Fed olmak üzere, büyük merkez bankalarının yükselen enflasyon karşısında faiz artırımlarını hızlandırması ise doların güçlenmesine, uzun vadeli borçlanma faizlerinin yükselmesine ve küresel finansman koşullarında belirgin sıkılaşmaya yol açıyor. Enerji krizi birçok kanaldan büyümeyi olumsuz etkilerken, enflasyon görünümündeki bozulmayı hızlandırmakta ve yüksek borçluluğu olan ülkelerde de kırılganlığı artırıyor. Bu gelişmeler yaşanırken Avrupa Merkez Bankası’nın büyümeyi desteklemek, olası bir borç krizini önlemek ve enflasyonu durdurmak arasında bir tercih yapmakta zorlandığını yakından izliyoruz. Bu sıkışma, kendisini Euro/dolar kurundaki sert düşüşte gösteriyor ki bu gelişme hiç şüphesiz Türk sanayisi için de oldukça kritik. Resesyon, ana ihracat pazarlarımız için artık azımsanamayacak bir ihtimal haline gelmiş durumda. Önümüzdeki dönemde büyümede yavaşlamanın talep kanalıyla, yükselen faizlerin finansman koşulları kanalıyla, yüksek enerji fiyatlarının ise maliyet kanalıyla ihracatımızı olumsuz etkilemesi muhtemel. Buna dolardaki güçlenmenin parite avantajımızı azaltma, hatta tersine çevirme riskini de eklemek gerekir. Tüm bunlar, uzun bir dönem lehimize olan küresel ekonomik iklimin, aleyhimize dönmekte olduğuna ve bu nedenle ihracatçı sanayimizin ve genel olarak ekonomimizin en az şekilde olumsuz etkilenmesi için bugünden çerçevesi iyi belirlenmiş adımların atılması, önlemlerin alınmasının gerektiğine işaret ediyor. Özetle; ihracat pazarları bozulurken sanayici finansman desteğinden mahrum bırakılmamalı.”

‘Enflasyonun sanayiciye menfaat sağlayacağına inanmıyoruz’

Küresel eğilimlere paralel olarak yılın kalanında Türkiye’de de ekonomik aktivitenin ivme kaybetmesinin beklendiğine dikkat çeken Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Enflasyon tarafında ise ne yazık ki arzu ettiğimiz seviyelerin oldukça uzağındayız. Ülkemiz yüzde 80’e dayanan tüketici enflasyonu ve yüzde 140’a dayanan üretici enflasyonuyla dünyanın büyük bir kısmından önemli ölçüde ayrışmış durumda. Enflasyonun geçmişte olduğu gibi bugün de ne sanayicilerimize ne de diğer ekonomik aktörlere menfaat sağlayacağına inanmıyoruz. Sanayicilerimizin temel görevi olan sürdürülebilir yatırımları hayata geçirmenin, iş ve aş üretmenin, ihracat potansiyelini artırmanın ancak ve ancak enflasyonun ve beklentilerin kontrol altına alınmasıyla mümkün olduğunu düşünüyoruz. Yüksek faiz yükü altında gerçekten çok zorlu mücadele vermekte olan sanayicilerimizin; faiz maliyetlerinin düşürülmesine dönük çalışmaların en güçlü taraftarı olacağından hiç kimsenin şüphe duymaması gerekir. Ancak ekonomik güven ve küresel gerçeklerle uyum sağlamayan birtakım adımlar kısa vadede yüksek faize dönük bazı çözümler getirse dahi, oluşturduğu güven kırılganlıkları, beklentilerdeki bozulmaların etkisiyle daha uzun vadede hem finansal kaynaklara erişimi zorlaştırmakta hem de maliyetini artırmaktadır. Dolayısıyla bu politikalar, uygulamada da görüldüğü gibi bırakın faizleri düşürmeyi, faiz oranlarını altından kalkılması daha da zor noktalara taşımaktadır. Bu nedenle güçlü, öngörülebilir bir para politikasının orta ve uzun vadede sanayimize, reel sektörümüze katkı verecek en temel çıpaların başında geldiğini özellikle vurgulamak istiyorum.”

Kavcıoğlu: Sanayicilerimizin krediye kolay erişmesini önemsiyoruz

Bahçıvan’ın ardından açıklamalarda bulunan TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu da, "Krediye erişimin tabana yayılmasını ve sanayicilerimizin krediye kolayca erişmesini son derece önemsiyoruz" dedi. Kavcıoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Makine-teçhizat yatırımları ekonomimizin arz kapasitesini büyüterek kalıcı fiyat istikrarına katkı sağlayacak. Türkiye ekonomisi büyürken eş anlı olarak cari fazla verir hale gelmesi, büyüme ve fiyat istikrarının sürdürülebilir ve kalıcı olarak tesis edilmesini sağlayacaktır. Yurt içi iktisadi faaliyet negatif arz şoklarına rağmen sürdürülebilir bir yapıda ve kesintisiz bir şekilde güçlü seyrini sürdürmüştür. Sürdürülebilir büyüme ve fiyat istikrarına arz yönlü desteğin devamı için gerekli olan yatırım ihtiyacının ulaşılabilir, uzun vadeli ve düşük maliyetli Türk Lirası finansman ile karşılanması önem arz etmektedir. Merkez Bankası olarak tanımış olduğumuz reeskont kredisi imkânı ile son 5 yılda ihracatçı firmalara 106 milyar dolar finansman sağlanmıştır. Kullandırılan reeskont kredisi maliyetleri piyasa faizlerinin çok altında olup firmaların finansman giderlerinin makul seviyelerde seyretmesine katkı sağlamaktadır. Merkez Bankası tarafından reeskont kredisi kullanan firmalara 2017 yılından itibaren uygun faiz koşullarının sunulmasıyla yıllık ortalama 250 milyon ABD dolarına ulaşan maliyet avantajı sağlanmıştır. Geçen yılın ilk yarısına kıyasla 2022 yılının ilk altı ayında reeskont kredisi kullanan firma sayısı 2199’dan 4476’ya; kredi kullanım tutarı da 9,3 milyar ABD dolarından 11,1 milyar ABD dolarına yükselmiştir. Hedefli kredi politikamızda kaynakların yatırım, istihdam, üretim ve ihracatı artıracak yönde ve uygun şartlarda sağlanması temel ilkemizdir. Bu nedenle, krediye erişimin tabana yayılmasını ve sanayicilerimizin krediye kolayca erişmesini son derece önemsiyoruz.”

Ekonomi Haberleri