Merkez Bankası’nın geçen hafta bankalara getirdiği, teminatları sabit faizli ve 5 yıldan kısa olmayan Hazine kağıtları ile tutma zorunluluğu 5 yıllık tahvilin bileşik faizinin 700 baz puana yakın düşerek yüzde 19.78’e kadar gerilemesine neden oldu. Ancak Londra piyasasında TL’nin 5 yıl vadeli alım-satımında faiz yüzde 38.36 olarak uygulanıyor.
Finansal danışman ve DEVA Partisi Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Rıfat Gencal, finansal piyasalara ilişkin düzenlemelerin günü kurtarmak için değil düzgün bir piyasa işleyişinin sağlanması için yapılması gerektiğine dikkat çekerek, “Kurala dayalı, tutarlı para ve maliye politikası uygulamazsanız şu anda olduğu gibi finansal istikrarsızlığa neden olursunuz. Şu anda yapılanlar finansal istikrarı bozmaktan başka bir şeye yaramıyor” dedi.
Bankalar çok rahatsız
Gencal, bankaların kendilerine sabit faizli tahvil bono bulundurma zorunluluğu getirilmesinden çok rahatsız olduğuna da dikkat çekerek, şunları söyledi:
“Hükümet bankalara tahvil bono bulundurma zorunluluğu getirmek yerine keşke kârlılıklarını daha fazla vergilendiriyorum deseydi. Enflasyon kontrol altına alınmadığı sürece 5 yıl boyunca bankaları bu faizlerden bono almaya zorlamak asli işlevlerini yapmaktan alıkoyacaktır. Hükümet finansal istikrarsızlığın asıl kaynağı olan enflasyonu çözmek yerine, faizi düşürerek yükümlülüğünü bankalara paylaştırmaya çalışıyor. Bu düzgün piyasa işleyişine aykırı.”
Yaraların sarılması 20 yılı bulur
Gencal, ağır yaşam koşulları ve hayat pahalılığının geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımızın zihinsel gelişimini engelleyecek duruma geldiğini de vurgulayarak, “İktidar değişse bile yaraların sarılması 20 yılı bulur” dedi. Gencal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Maslow’un ihtiyaçlar merdiveninde orta ve üst basamaklara çıkarak kendini geliştirebilme, kanıtlama, yaratıcı olabilme, sorgulama ve kişisel gelişim ile gelişmiş bir toplum olma yönünde bireyler yetiştirmek günümüz Türkiye şartlarında mümkün değildir. Bu çocukları yetiştirecek ailelerin de kendilerini bu ekonomik şartlarda bağımsız, hür düşünebilen bireyler olarak kanıtlamalarının söz konusu olmayacağı açıktır. Cumhuriyetimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz ve çocuklarımızın gelecekleri, yoksullaşmanın girdabında kararmaktadır. ’Ben kimim?’ diye sorarak kendini tanımlayan ve sorgulayarak hayatın farkındalığına varan çocukların yetiştirilmesi için bugünden önlem almak şarttır. Her geçen saniye geleceğimizden büyük miktarda çalmaktadır.”