Organize suç örgütü liderliğinden hüküm giyen Sedat Peker’in son açıklamalarıyla Borsa İstanbul’u denetlemekle yükümlü Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) rüşvet tarifesi olduğu ve bu tarifeye göre Borsa İstanbul’da manipülasyon yapıldığı iddialarının ortaya atılması, küçük yatırımcıları huzursuz etti. Finansal piyasalar uzmanı İris Cibre, SPK’nın sadece Marka Holding’e yönelik soruşturma başlattığını açıkladığına dikkat çekerek, “Oysa bu iddialar dolayısıyla soruşturma başlattığını açıklaması gerekiyor. Zaten yabancıların piyasadan çıkması nedeniyle iyice sığlaşan Borsa İstanbul’un birkaç kişinin elinde oyuncak edildiğini iddia ediyorduk. Sığlaşan piyasayı 3-5 oyuncu çalkalıyor gibi bir görüntü var. Bu dedikodular ve iddialarla bir araya geldiğinde yatırımcı bu piyasaya nasıl güvenip gelsin?” dedi.
Marka Holding’in sahibi Mine Tozlu Sineren’in rüşvet istenilen taraf olduğunu, SPK’da rüşvet tarifesi olduğunu ve ondan da bu tarifeye göre taleplerde bulunulduğunu Halk TV’de açık açık anlattığını söyleyen Cibre, şunları söyledi:
‘SPK’yı da denetleyecek kurullar oluşturulmalı’
“Tüm bunlardan SPK’nın işlevini gerektiği gibi yerine getirmediği anlaşılıyor. Bu nedenle düzenleyici ve denetleyici kurumların yeniden oluşturulması lazım. SPK’yı da denetleyecek kurullar oluşturulması gerekiyor. Örneğin, manipülasyon ile ilgili bizdeki cezalar caydırıcı değil. 1 milyon liralık cezalar var ama kazanılan para karşısında bu miktar çok düşük kalıyor. Oysa ABD’deki gibi hapis cezalarıyla hem manipülasyon hem de insider trading’in önüne geçilmesi lazım. SPK’da siyasi bağlantıları olmayan liyakatla atanmış kişilerin görev alması şart. Örneğin, geçen hafta bankacılık endeksinde çok ciddi iniş çıkışlar oldu. Bir gün tavan, bir gün taban. Tüm bunların çok ciddi şekilde soruşturulması gerekiyor.”
‘2009’dan bu yana dedikodular ayyuka çıktı’
2009 yılından bu yana borsada bu tür dedikoduların ayyuka çıktığını vurgulayan Cibre, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Senelerdir borsada bazı manipülasyonların görmezden gelindiğini, bazı isimlere yol verildiğini, yabancıların piyasadan çıkması nedeniyle iyice sığlaşan Borsa İstanbul’un birkaç kişinin elinde oyuncak edildiğini iddia ediyorduk fakat bunları birinci ağızdan duymak apayrıydı. Konu dedikodudan çıkmış çürümüş vücudun çürümüş uzvuna dönüşmüştü. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki rüşvet alan varsa veren de var. Yani sistem sadece rüşvet alanla yürümüyor, rüşvet vermeye istekli, çarkın bir dişlisi olup yatırımcıyı soymaya can atan kesimi de bu işten ayırmamak gerekiyor. Borsa İstanbul pay piyasasında işlem yapan yatırımcı sayısı 2.6 milyon kişi ve yüzde 50’den fazlası son 2 senede geldi borsaya. Pandemi ile başlayan bu süreç enflasyona ezilmek istemeyen yatırımcının çabasına dönüştü. Enflasyon yükselirken reel faizlerin eksi yüzde 65 seviyelerine gelmesi TL bazında borsa yatırımcısına yarıyor gibi görünüyordu. Fakat işin aslı tam olarak öyle değildi. Her gün bir batış hikayesi, bir şirketi pazarlayan ‘üstatların’ hüsranı hikayesi ile besleniyordu sosyal medya. Bazıları ceza yiyor, bazıları ise hayretler içerisinde bırakıyordu bizi. Haklarında çıkan haberler dahi ertesi günü medyadan kaldırılıyordu. Bazılarının şirketlerle iş tuttuğu ayyuka çıkmıştı fakat düzenleyici kurumlardan ses çıkmıyordu. Halka arzlarda da enteresan dedikodular ve iddialar vardı. Ederi olmayan fiyatlardan yapılan halka arzlar oluyordu fakat küçük yatırımcının 2 senede öğrendiği halka arz=5 tavandı. Kimse ne izahname bakıyordu ne bilanço. Velhasıl çok canlar yandı.”