Ünlü ekonomistler ve sosyal bilimcilerden oluşan bir ağ tarafından hazırlanan Dünya Eşitsizlik Raporu 2022, pandemi başından bu yana küresel hane halkı servetinde dolar milyarderlerinin payının 2020 başlarındaki yüzde 2 düzeyinden yüzde 3,5’e sıçradığını gösteriyor. Dolar milyonerlerinin payı da yüzde 10’dan yüzde 11’e yükselmiş durumda.
1995’te %7 olan payları %11’e yükseldi
Dünya'dan Hilal Sarı'nın haberine göre, Önyazısı 2019 yılında yoksullukla ilgili çalışmaları nedeniyle Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık görülen iki ekonomist tarafından kaleme alınan rapora göre dünyanın birçok bölgesinde en zengin yüzde 10’luk kesim, toplam servetin yüzde 60 ila 80’ini elinde tutuyor. Raporda “hanehalkı serveti en az 19 milyon dolar olan” süper zengin yüzde 0,01’lik kesimin - 520 bin kişiden oluşuyor - toplam servetteki payını geçen yılki yüzde 10 düzeyinden yüzde 11’e yükselttiği aktarılıyor. Bu kesimin 1995 yılında toplam servetteki payı ise yüzde 7’ydi.
Dünya genelinde 100’den fazla araştırmacının yer aldığı çalışmaya Paris School of Economics ve University of California Berkeley ekonomistleri öncülük etti. Raporun başyazarlarından ve Dünya Eşitsizlik Laboratuarı Eş-direktörü Lucas Chancel, milyarderlerin küresel sağlık krizi süresince servetlerine 4,1 trilyon dolar eklediğini belirtiyor ve şöyle diyor: “Bu durum gerçekten pandemiden önce de zaten hiç eşit olmayan küresel servette bir kutuplaşma olduğunu gösteriyor.” Chancel pandeminin çok zenginler ve nüfusun geri kalanı arasındaki eşitsizliği daha da büyüttüğünü belirtiyor.
Dev teşvikler gelişen dünyada yoksullukta büyük artışı engelledi
Gelişmiş dünyada açıklalan trilyonlarca dolar büyüklükteki dev teşviklerin bu ekonomilerde yoksullukta çok keskin artışlar olmasını engellediği de raporun önemli bulgularından. Chancel “Servet çok önemli bir ekonomik kazanç kaynağıdır. Ayrıca giderek daha fazla iktidar ve etki gücü sağlamaktadır - bu da eşitsizliği daha da artıran bir durumdur” ifadelerini kullanarak şu bilgileri veriyor: Dünyanın en zengin yüzde 10’luk kesimi küresel gelirin yarısından fazlasını kazandı ve küresel servetin dörtte üçünü elinde tutuyor. Raporda ABD ve Avrupa gibi hükümet desteklerinin çok yüksek olduğu bölgelerde artan eşitsizliğin düşük gelirliler üzerindeki etkisinin bir nebze sınırlandığı belirtiliyor. Chancel’e göre raporun bu bulgusu “sosyal devletlerde yoksullukla mücadelenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.”
Türkiye eşitsizliğin en yüksek olduğu coğrafyada
Latin Amerika ve Türkiye’nin de bulunduğu Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi, dünyanın en adaletsiz coğrafyaları olarak öne çıkarken, bu bölgelerde toplam servetin yüzde 75’inden fazlası en zengin yüzde 10’luk kesimin elinde.
Rapor mevcut “milyarderler listeleri” gibi çalışmalara da atıflarda bulunuyor ve bu çalışmalardaki rakamların da eşitsizliğin rekor hızla arttığına işaret ettiğini teyit ettiği belirtiliyor. Forbes’un her yıl yayımladığı milyarderler listesine bu yıl rekor sayıda (2.755) yeni dolar milyarderi eklenirken, bu bireylerin toplam serveti de geçen yılki 8 trilyon dolardan 13,1 trilyon dolara çıktı.
Dünya Bankası Başkanı: Eşitsizlikte küresel finans sisteminin de suçu var
Dünya Bankası Başkanı David Malpass da haftabaşında yaptığı açıklamalarda dünya genelinde artan eşitsizliğin nedenlerine dair açıklamalar yaptı. Malpass’a göre COVID-19 pandemisi başladığından bu yana yürütülen mali politikalar ve para politikaları da eşitsizliğin ve yoksulluğun artmasından kısmen sorumlu olabilir. Çin Başbakanı Li Keqiang’ın ev sahipliğinde gerçekleşen bir yuvarlak masa toplantısında konuşan Malpass, “Pandemi başından bu yana aşırı yoksulluk içinde yaşayan dünya nüfusuna 100 milyon daha eklendiğini hem de bunun hükümet harcamalarının rekor düzeyde arttığı bir dönemde olduğunu” aktarıyor. Malpass trilyonlarca dolar teşviğin doğru yönetilmediğine işaret ederek “Eşitsizlik sorununu kısmen küresel finans sisteminin kendisi ve teşviklerin adaletsiz yapısıdır” dedi.
Enflasyon ve darboğazlar eşitsizliği daha da körüklüyor
Dev teşviklerin gelişmiş ekonomilerde bir geri dönüş sağladığını ancak en fakir ülkelerde iyileşmenin çok zayıf olduğunu belirten Malpass, bu durumun ortalama gelirde “trajik geridönüşlere” neden olduğunu, kadın istihdamını ve beslenmeyi çok olumsuz etkilediğini, enflasyon, tedarik darboğazları ve yüksek enerji fiyatlarının ise eşitsizliğin ve yoksulluğun artmasını daha da körüklediğini vurguladı.
Nobelli ekonomistlerden övgü
Dünya Eşitsizlik Laboratuarı Eş-direktörü Lucas Chancel, gelir eşitsizliğine ilişkin araştırmalarıyla bilinen Fransız ekonomist Thomas Piketty, Berkeley Üniversitesi’nde Adil Büyüme Merkezi direktörlüğünü yürüten ekonomi profesörü Emmanuel Saez ve vergi cennetleri üzerine araştırmalarıyla bilinen Fransız ekonomist Gabriel Zucman gibi uzmanların yer aldığı çalışmanın önsözü de 2019’da yoksullukla mücadele çalışmalarıyla Nobel Ödülü’ne layık görülen ABD’li ekonomistlerden Abhijit Banarjee ve Esther Dufl o tarafından kaleme alındı.
Küresel vergi reformu da kusurlu
Raporun başyazarlarından Chancel, bu yıl 130’dan fazla ülkenin üzerinde anlaştığı ve yüzde 15 asgari kurumlar vergisi içeren küresel vergi reformunu da memnuniyetle karşıladıklarını ancak “anlaşmanın kusurlu olduğunu” söylüyor. Chancel’e göre 2023’te yürürlüğe girmesi planlanan anlaşmada yer alan yüzde 15 asgari kurumlar vergisi yüksek gelirli ülkelerdeki kurumlar vergisinin altında bir rakam ve birçok dev şirkete çok büyük muafiyetler sağlıyor. Reuters analistleri tarafından yapılan ve geçen hafta yayımlanan bir analiz varılan anlaşma sonrası bile bazı şirketlerin İrlanda’yı vergi cenneti olarak kullanabileceğini, anlaşmadaki bazı yasal boşlukların 10 milyar doların üzerinde vergilendirilebilir gelire sahip birçok şirkete milyarlarca dolar vergi muafiyeti sağlamaya devam edeceğini ortaya koymuştu.