Üzeyir Garih “Masraftan kaçma, israftan kaç” der. Finansal Okuryazarlık Derneği FODER bu sözden hareketle bireylerin parayla ilgili kararlarında daha bilinçli olması ve finansal ürünlerle alternatifleri arasındaki farkları anlayabilecek kadar bilgilenmesini hedefleyerek büyük bir boşluğu dolduruyor.
Neden Finansal Okuryazar Olmamız Gerekiyor?
Evrendeki tüm canlıların ilk amacı hayatta kalmaktır. İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran en büyük özellik ise, hayatta kalma refleksini akılla birleştirmesi ve sadece yaşamak değil, daha kaliteli yaşamak amacıyla çeşitli hamleler yapmasıdır. Modern dünyada bu hamlelerin en önemlisi finans alanında yapılmış olanlardır. Özlem Denizmen başkanlığındaki FODER’e göre nasıl ki otomobil kullanmak için istisnasız her bireye ehliyet eğitimi veriliyorsa; paramızı kullanmak için de bize finansal virajlardaki tabelaların anlamlarını, bu tabela ve işaretlerin karşımıza çıkarabileceği risk ve fırsatların yorumlanmasını ve en doğru kararları verebilmemiz için önemli finansal kavramları öğretecek bir eğitim verilmesi şart. FODER isteyenlere www.fo-der.org sitesi üzerinden bu bilgileri dağıtırken, yaptığı çeşitli etkinlikler vasıtasıyla da finansal ekosistemi bir araya getirerek toplumun bilinçlenme seviyesinin artmasını sağlıyor.
İlk Kural Bütçe Hazırlamak
FODER’e göre kişilerin hayatı en mutlu şekilde yaşamalarının ilk yolu elde ettiğimiz gelirler ile mümkün; ama iş orada bitmiyor; çünkü bu gelirleri nasıl kullandığımız da bizim yaşam kalitemizi belirliyor. “Yaşam kalitesi” aslında sanıldığı gibi yüksek gelire bağlı değil. Bu kalite, lüks bir yaşam anlamından çok mutlu bir yaşam anlamında kullanılmalı ve bizim gelirlerimizi doğru şekilde kullanmamız ile doğru orantılı.
Yaşam kalitesini arttırmak ve ailenin kendi ayakları üzerinde kalmasını sağlamak için;
- Gelirlerin verimli kullanılması,
- Bir aile bütçesi hazırlanması,
- Doğabilecek ihtiyaçlara karşı bir planlama yapılması,
- Beklenmedik risklere karşı fon ayrılması,
gibi konuları masaya yatırmak şarttır. Tabii ki her bireyin kendi listesi üç aşağı beş yukarı farklılıklar gösterebilir, fakat genel çerçevede bir ailenin finansal olarak yaşamını sorunsuzca idare ettirebilmesi farkındalığa bağlıdır. Yani finansal konularda aldığımız veya almadığımız her kararın mutlaka sonuçları vardır.
Gelir idaresini yapmak ve planlı bir aile bütçesi hazırlamak, her aile için gerekli bir faaliyet iken gelir düzeyi ortalamaya göre düşük olan ya da sabit bir geliri olmayan aileler için gelir-gider planlaması çok daha önemlidir. Bu yüzden toplumun her kesiminin bütçelerini idare etmek için gerekli finansal bilgiye ulaşması gerekir ki, bilinçli bir tüketici olarak hayatlarına devam etsinler. Bu şekilde finansal okuryazar olmak, kişinin belirli olan geliri ile azami faydayı sağlamasına yardımcı olur. Çünkü finansal okuryazarlığa sahip bir kişi;
- Kaliteli ve uygun fiyatlı ürün ve hizmeti nereden bulacağını bilir;
- Risklerden korunmak için finansal araçlar konusunda bilgi sahibidir;
- Zamanını verimli kullanır ve ihtiyaç halinde nasıl ek gelir elde edebileceği konusunda kafa yorar;
- Tasarruflarını ise kendi risk profili çerçevesinde nasıl değerlendireceğine yönelik doğru kararlar alır;
Bilgi Her Yaşta Edinilebilir
Finansal okuryazarlık için bazı temel kuralların bilinmesi gerekmektedir. Bunlardan “tasarrufların nasıl değerlendirileceği”, hangi yatırım ürünlerinin kişiye uygun olduğunu tespit etmek amacıyla oldukça önemlidir. Kazanılan gelirden ihtiyaç fazlası olan kısım veya ihtiyaçların kısılması ile elde edilen tasarruftaki amaç, gelecek dönemlerdeki bazı ihtiyaçların karşılanmasına yöneliktir. Tabii ki bireyler yapılan bu tasarrufların enflasyon karşısında erimemesini isterler. Bunun için de paralarını “fon arz eden” vasfıyla, finansal piyasalarda değerlendirme çabası içine girerler. Böylelikle hane halkı finansal piyasaların birinci aktörü olan fon arz edenleri oluşturur.
Peki, tasarrufların değerlendirilebileceği başlıca finansal enstrümanlar nelerdir?
Mevduat Hesapları
Ülkemizde hane halkı birikimlerinin en çok değerlendirildiği yatırım aracı vadeli mevduat hesaplarıdır. Zira ülkemizde 2017 sonu itibariyle ortalama 1 trilyon 611 milyar TL kadar mevduat bulunuyor. Bu mevduatların ise yaklaşık %80’i vadeli mevduatlarda korunuyor. Bu rakamlar da gösteriyor ki tasarruf sahipleri fazla risk almaktan kaçınıp, tasarruflarını daha garantili ve getirisi belli olan yatırım araçlarında tutmayı tercih ediyorlar. Bu durum bize finansal okuryazarlığın eksikliğini de işaret ediyor aslında. Dünyadaki istatistikleri incelediğimizde de benzer bir durum ile karşılaşıyoruz. Örneğin Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD’nin zaman zaman yaptığı finansal okuryazarlık anketlerine göre; İngiltere’deki tasarruf sahiplerinin yatırım kararları konusunda yeterince araştırma yapmadıkları, sahip oldukları finansal bilgileri ise sadece bankaların kısa bilgilendirmelerinden veya sağda solda duyduklarından oluştuğu tespit edilmiştir. Kanada’da yapılan anketlere göre ise, bireylerin, finansal kararlar alma işinin, dişçiye gitmekten daha stresli olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Bu sonuçlar gösteriyor ki aslında finansal okuryazarlık sadece gelişmekte olan ülkelerde değil gelişmiş ülkelerde de gerekli bir olgudur.
Devlet Tahvil ve Bonoları
Devletler de özel sektör gibi yatırım yapabilmek ve ödemelerini gerçekleştirmek için fon talep eden kurumlardır. Bundan dolayı belirli dönemlerde piyasadan borçlanırlar. Borçlanma araçları ise devlet tahvili ve bonolardır. Bono ve tahvil arasındaki tek fark ise bononun 1 yıldan kısa borçlanma aracı, tahvilin ise bir yıldan uzun borçlanma aracı olmasıdır. Fon arz eden tasarruf sahipleri ise, birikimlerini zaman zaman devletin çıkardığı bu borçlanma araçlarında değerlendirirler. Tahvil ve bonolar, vade sonuna kadar elde tutulması halinde getirisi belli olan ve riskten kaçınan yatırımcı profiline hitap eden yatırım araçlarıdır. Ayrıca tahvil ve bonoların ikincil piyasaları da bulunur. Bunlar alındıktan sonra vadesi gelmeden el değiştirerek piyasadaki gelişmelere göre değişken fiyatlardan satılırlar. Bu fiyatlar, gösterge faiz denilen en çok kullanılan devlet tahvili faizine göre hesaplanır. Örnek vermek gerekirse, kişinin elindeki tahvilden daha düşük gösterge faizi oluşursa, o tahvilin fiyatı artar; faizlerin yükseldiği dönemde ise ilgili tahvilin fiyatı düşer. Konu hakkında daha derin okuryazarlığı ve risk iştahı olan tasarruf sahipleri, bu tahvil ve bonoların alım satımını yaparak, daha yüksek getiri elde etmek isteyebilirler.
Yatırım Fonları
Yatırım fonlarının genel yapısına bakıldığında, bunların finansal enstrümanların içine konulup paket haline getirildiği birer “sepet” olduğu görülür. Finansal ürünler hakkında çok fazla bilgisi olmayan ya da takip etmeye vakti olmayan yatırımcıların, alanında uzman kişiler tarafından yönetilen bu fonları talep etmesi oldukça mantıklıdır. Yatırım fonları oldukça çeşitli olmakla beraber, her risk profiline göre bir yatırım fonu bulmak mümkündür. Örneğin birikimlerini borsada değerlendirmek isteyip bunu nasıl yapacağını bilmeyen bireyler, hisse senedi ağırlıklı bir yatırım fonu satın alıp, borsadaki getiriye orantılı bir kazanç elde edebilir. Ya da ağırlığı devlet veya özel sektör tahvillerinden oluşan bir yatırım fonu seçilerek, riski daha az olan yatırımlar da yapılabilir.
Bu bağlamda yatırım fonları A tipi ve B tipi olmak üzere ikiye ayrılır. Aralarındaki tek fark ise A tipi fonların portföylerinde hisse senedi bulunması, B tipi fonlarda ise bulunmamasıdır. Yani hisse senedi daha riskli bir yatırım aracı olduğundan dolayı, A tipi fonlar daha riskli yatırım fonlarıdır. Ayrıca yatırım fonlarının bir faydası da risk dağılımı konusunda olanak sağlamalarıdır. Ünlü İktisatçı Markowitz’in “Yumurtaları aynı sepete koymama” teorisinde bahsettiği gibi, riskleri farklı olan yatırım ürünleri tercih etmek, birçok çeşidi bulunan yatırım fonları ile daha kolaydır.
Altın ve Döviz
Bazılarımız ise tasarruflarımızı altın veya yabancı para birimlerinde değerlendirmek isteriz. Aslında finansal piyasalarda altın da bir döviz birimiymiş gibi hareket eder. Fakat altın fiyatlarını etkileyen değişkenler çok fazla olduğu için altın, diğer döviz birimlerinden ayrı değerlendirilir. Yukarıdaki yatırım araçlarına göre daha riskli finansal ürünler olan altın ve döviz, riskini getirisinin öngörülememesinden alır. Buna kur riski denir. Dünya üzerindeki gelişmelere bağlı olarak dalgalı bir seyir izleyen bu yatırım araçları, geçmiş istatistikler incelendiğinde, kısa vadeli yatırım tercih edenler için düşüş ve çıkışlardan dolayı oldukça risk içermelerine rağmen, uzun vadede ortalamanın üstünde bir getiri kazandırabilir. Öyle ki Altın’ın son 10 yıllık seyri incelendiğinde, gram cinsinden 2007 yılında 30 TL iken, 2017 yılında 160 TL’ye dayandığını görüyoruz. Tabii ki bu gösterge istatistik önümüzdeki dönemde devam etmeyebilir; fakat bu yaklaşık 5 katlık artış altının uzun vadede değerlendirilebilecek bir yatırım aracı olduğunun altını çiziyor. Bu artışta elbet dövizdeki artışın da önemli bir etkisi olmakla beraber altının uluslararası piyasalarda takip edilen ons değerine bakıldığında; 2007 yılında 600 Dolar olan fiyatının, 10 yıllık periyot içerisinde 1700 Dolar’ı aştığı ve 2017 sonlarında ise 1200-1300 Dolar seviyelerinde seyrettiğini görüyoruz. Tüm bu istatistikler bize altının çok talep gören bir yatırım aracı olduğunu gösteriyor. Fakat altının yıllar içinde değer grafik tablosu incelendiğinde, kısa vadeli yatırımcılar için bu yükselişte dahi fonlarını eritme riski olduğu görülüyor.
Benzer bir durumu ülkemizde en çok talep gören dövizler olan, Dolar ve Euro para birimlerinde de görmek mümkün. Uluslararası finansal piyasalardaki gelişmeler, ülkemizin dövize olan bağımlılığı ve yatırım aracı olarak da talep görmesi nedeniyle tasarruf sahipleri birikimlerini enflasyona karşı koruma açısından dövize yatırım yapmayı tercih ediyor. Bu talep ise dövizin şu an itibarıyla ortalamanın üzerinde bir reel getiri elde edilmesini sağlayan yatırım araçları listesinde ön sıralarda yer almasını sağlıyor. Dolayısıyla gün içerisinde “Dolar fiyatı ne oldu?” sorusu biraz da “Hava yarın kaç derece olacak?” sorusu gibi kullanılır hale gelmiş durumda.
Döviz ile ilgili sorulan en sık soruların başında dövizin ne zaman yükseleceğine dair sorular geliyor. Ama şunun altını önemle çizmek gerekir ki bu soru kesin olarak kimsenin cevaplayamayacağı bir sorudur. Ülkemizde döviz kuru tahmini için, bu iş ile doğrudan ilgilenen bir kurum olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nı takip etmekte yarar vardır. Merkez Bankası dönem dönem yılsonu döviz kuru tahminlerinde bulunur. Olağandışı durumlarda ise bu tahminlerini revize eder. Merkez Bankası kar amacı gütmeyen, üst düzey bilgiye sahip ve son derece değerli insanların çalıştığı bir kurum olarak, popülariteden uzak ve son derece disiplinli tahminler yayınlar. Yatırım kararı alırken bu yayınları takip etmekte yarar vardır. Ekonominin geneli hakkında bir bilgi sahip olmak için ise; yine Merkez Bankası’nın yayınladığı öncü göstergeler grafiğini takip etmek yararlı olacaktır.
Hisse Senedi
Finansal okuryazarlık konusunda ortalamanın üzerinde bilgi sahibi olmuş ve mesafe kat etmiş kişilerin, tasarruflarını değerlendirdikleri yatırım araçlarının belki de en yaygın olanı hisse senetleridir. Elbette bilgisi olmadan bu işi “oyun” olarak gören küçük yatırımcılar da piyasa bulunmakla beraber, bilinçsiz şekilde hisse senedi yatırımı yapanların büyük çoğunluğunun fonlarını bu piyasada erittiği görülür. Finansal bilgilerinin yeterli düzeyde bulunduğu yatırımcılar ise, hisse senedi piyasalarından yakın takip, detaylı bilgi ve doğru analizlerle oldukça tatmin edici gelirler elde edebilirler. Çok riskli bir piyasa olduğu için, giriş aşamasında finansal okuryazarlığı olan kişilere ve kısa vadede getiri bekleyenlere “Borsa” adıyla anılan bu hisse senetleri piyasaları genelde önerilmez.
FX Piyasalar
Dünyanın en riskli finansal ürünlerden biri olan Forex, “Foreign Exchange” (Yabancı Para Birimleri) kelimelerinin kısaltmasından ortaya çıkar ve günlük ortalama hacmi, dünya üzerindeki tüm işlemler baz alındığında ortalama 6 trilyon doları bulur. Oldukça uçarı yatırım ürünleri sunan Forex işlemleri, istatistiklere göre 10 kişiden 8’inin kayıp yaşadığı bir alandır. Forex işlemleri büyük zamanlar harcanarak, hem temel hem de teknik analiz yöntemleri kavranarak yatırım yapılması gereken bir piyasadır. Kısacası finansal okuryazarlık konusunda üst düzey bilgilere sahip olan kişilerin yatırım yapması gereken bir alan iken, bu üst düzey bilgi bile kazanç garantisi vermez. Çünkü işlemlerde kullanılan kaldıraç etkisi, yüksek kar kadar yüksek kayıplara da neden olabilir. Daha çok döviz çiftlerinin alıp satılması olarak bilenen piyasada, altın, gümüş, bakır, petrol ve tarım ürünleri gibi emtialara da yatırım yapılabiliyor.
İşin ciddiyeti böyle iken, maalesef ülkemizde bu piyasanın kumar gibi bir oyun görenlerin çokluğundan ve yanlış yönlendirmelerden dolayı, binlerce yatırımcı tasarruflarını bu piyasada eritmişlerdir. Sermaye Piyasası Kurulu SPK buna önlem olarak yatırım yapma alt limitini 50.000 TL ve muadili döviz cinsleri olarak düzenleyerek, küçük yatırımcının bu tür piyasalarda fonlarını eritmesini engellemiştir. SPK’nın bu kararı almasındaki en büyük etmen, aylarca takip ettiği kayıp/kazanç oranlarıdır.
Tüketimin Planlanması Finansal Okuryazarlığın Olmazsa Olmazıdır
Yukarıda kısaca listelenen belli başlı yatırım araçları, bir finansal okuryazarın tasarruf yaparken bilmesi gereken yatırım ürünlerinin başında gelir. Gelirler değerlendirilirken, tasarrufun nasıl ve neye yapılacağının bilinmesi bu işin birinci ayağını oluştururken, bilinçli harcama yöntemleri ise ikinci ayağını oluşturur.
İhtiyaçların karşılanması, gelecek ihtiyaçların belirlenmesi, beklenmedik ihtiyaçlara karşı önlem almak gibi faaliyetler için mutlaka bir aile bütçesi hazırlanmalı ve bu bütçeye bir plan dahilinde sadık kalınmalıdır. Aile bütçesi hazırlanırken, ilk etapta tüm aile gelirleri aylık olarak hesaplanmalıdır. Dönemsel kazançlar var ise onlar da aylık ortalaması alınıp, toplam aylık gelire eklenebilir.
Harcamalar hesaplanırken, zorunlu ihtiyaçlardan başlayıp, daha lüks harcamalara kadar toplam bir liste yapılmalıdır. Dönemsel olarak yapılacak harcamalar ise yine aylık maliyetleri hesaplanıp, giderlere eklenmelidir. Böylece gelir ve giderler aylık bazda birbirleri ile karşılaştırılabilir. Bu karşılaştırma sonucu, gelirler giderlerden fazla ise bu tutar tasarrufa yönlendirilmelidir ki ileride doğabilecek ihtiyaçlar için borçlanma gibi bir maliyete katlanılmasın. Giderler gelirlerden fazla ise, ilk etapta kısılabilecek harcamalar incelenmelidir. Bir taraftan aileye fayda sağlamayan harcamalar ve diğer taraftan bazı sağlığa zararlı harcamaların bırakılması; öte yandan da harcanan her kuruşun bilinçli şekilde harcanması iki yönlü bir avantaj sağlayacaktır.
Tutumluluk Konusundaki Önerilere Kulak Verin
Tutumluluk konusunda birkaç örnek vermek gerekirse, en başa uzun süre muhafaza edilebilen gıdaları toptan alarak maliyetleri düşürme fikri konulabilir. Çünkü her toptan alış satıcıya yüksek kar sağlayacağı için, bu karın bir bölümünü sizinle paylaşma ve dolayısıyla fiyatı aşağıya çekme imkanı tanır.
Giyim ihtiyaçları sezon başında değil de sezon sonlarında yapılırsa, giyim masrafları için daha az harcama yapılabilir.
İnternet alışverişleri online rekabetten dolayı her zaman daha uygundur ve harcamaların bir bölümü veya mümkünse tümü bu kanala kaydırılabilir. Ama bu kolaylığın sizi daha fazla para harcamaya itmemesi için kendinize düşünme fırsatlarını tanımayı unutmayın: Mesela kredi kartınızı bilgisayarınıza tanımlarsanız tek tıkla ödeme yapabilirsiniz. Bunu yapmak yerine kart bilgilerinizi her seferinde tek tek elle girin; bu size “bu ürüne gerçekten ihtiyacım var mı” sorusunu sormaya zaman tanıyacaktır ve ihtiyacınız olmayan ürünleri de almamanızı sağlayacaktır.
Harcamalarda hemen hemen her sektörde kullanılabilen kupon kodu gibi fiyat azaltıcı kodlar kullanılarak etiketlerin bir miktar daha ucuzlatılabileceğini unutmayın. Daha fazla detay için: www.indirimkodu.com
Herhangi bir harcama öncesi internette arama motorları olduğu gibi karşılaştırma motorları olduğunu da unutmayın. Bu motorlar tüm interneti tarayıp her ürünün en ucuzunu bulmak ve listelemek üzere çalışır. Daha fazla detay için: www.akakce.com
Aylık kazancınızı çalıştığınız saate bölün ve bir ürünü alırken bunun size kaç saatlik bir çalışmaya mal olduğunu hesaplayın. Mesela saatlik kazancınız 10 Lira ise, 80 Liralık bir kazağı almanız için tüm gün çalışmanız gerektiğini hesaba katın.
Bu işlemlerden sonra yine de harcamalar, geliri aşıyorsa, bu sefer kısa süreli fon bulma yoluna gitmeniz gerektiğini aklınızdan çıkarmayın. Bu fon genellikle bankadan kredi kullanma yolu olarak bilinir. Kredi işlemi ödenecek masraflar ve faiz tutarından dolayı ek bir yük oluşturduğu için, alınacak kredinin vadesi ve yıllık maliyet oranı dikkatle araştırılarak, en doğru şekilde tespit edilmelidir. Her ne kadar kredi faizleri sabit olsa da uzun vadeli alınacak olan bir kredinin aylık ödemeleri daha az olmasına karşılık, yüklenilecek faiz miktarının daha fazla olacağı unutulmamalıdır. Kredi kullanımı sonucu aylık ödemelerde aile bütçesindeki giderler kaleminde yerini aldıktan sonra, kredi ödeme süresi boyunca harcamalara iki kat daha fazla dikkat etmek gerekir. Plandan şaşılacak şekilde fazladan yapılabilecek bir harcama, kredi miktarında artışa neden olabilecek ve “borç sarmalı” adı verilen ve ailenin iflasına kadar gidebilecek bir kısır döngünün başlamasına neden olabilecektir.
Kredi Kartı Bedava Harcama Aracı Değildir!
Tüketim esnasında dikkatli olunması gereken en önemli noktalardan biri kredi kartı kullanımıdır. Kredi kartları, cepte para taşıma ihtiyacını ortadan kaldırması ve ödemelerin bir ay kadar ötelenebilmesi nedeniyle yararlı ürünlerdir. Ayrıca ekonominin kayıt altına alınması ve devletin daha rahat vergi toplayabilmesi için gerekli bir mekanizmadır. Tüketici açısından bakıldığında bütün bunlara ek olarak alışverişin taksitlere bölünmesi ve kampanyalı harcamalardan dolayı sağladığı nakit puanlar gibi avantajları olmasına rağmen, dikkatli kullanılmadığında çok tehlikeli olabilecek bir ödeme aracıdır. Bu yüzden özellikle kredi kartı ile yapılan harcamalar ayrı bir kalemde dikkatle takip edilmelidir. Mümkünse sadece bir tek kredi kartı kullanmak ve kart limitinin gelirinizi aşmayacak şekilde ayarlanmasında yarar vardır. Kredi kartı harcamalarınızı günlük takip etmek adına ise akıllı telefonlarda kullanılan bütçe aplikasyonları faydalı olabilir.
Planlama ve Öngörü Her Şeydir
Hayatta başımıza her şey gelebileceği gerçeği unutulmamalıdır. Bu beklenmedik durumlar, hastalık, kaza ve iş kaybı gibi üzücü gelişmeler olabilir ve bu durumlar aile bütçesini derinden sarsan maliyetlere yol açabilir. Bundan dolayı beklenmedik durumlar için bütçede ayrı bir fon ayrılmasında yarar vardır. Diğer bir alternatif olarak ise bütçe ayırmak yerine hastalık, kaza hatta işsizlik gibi durumlar için sigorta yaptırılmasıdır. Sigorta için ayrılacak bütçe çoğu kişiye külfet olarak gibi görünse de olumsuz durumlarda alınacak tazminat, kişinin yaşam kalitesini bozmadan hayatına devam etmesini sağlar. Örneğin günümüzde sağlık harcamaların çok yüksek olduğu düşünülürse, ailelerin sağlık sigortası yaptırması oldukça mantıklı bir hareket olacaktır.
Çoğu aile için bütçe hazırlamak sıkıcı bir durum olarak gözükse de, aileler bir kere oturup aile bütçesini hazırladıktan sonra o bütçeye sadık kalarak yaşamlarını idare ettiklerinde ne kadar faydalı olduğunu göreceklerdir. Bütçe hazırlamanın faydaları arasında;
- Dönem içerisinde gelirlerin giderleri karşılayıp karşılamama durumunun tespit edilmesi ve olumsuzluk yaşamamak için erken müdahale edilmesi,
- Kontrolsüz harcamaların engellemesi,
- Beklenmedik masraflara karşı hazırlıklı olunması,
- Gelecek ihtiyaçlar için kenara bir fon ayrılması,
- Aile bireylerinin hayallerin gerçekleştirilmesi için gerekli miktarların bütçeye konması ve bunların kaynağının ayrılması, gibi konuları sayabiliriz.
Kısacası hayatın her anı tasarruf ve harcamalar ile ilgili finansal bir madde barındırır; bunlar bazen uygulanması çok kolay, bazen de çok karmaşık yapılarda çelişkiler barındıran maddelerdir. Bazıları belli riskleri az oranda bazıları da çok oranda içerirler. Bazılarının sonuçları kısa vadede, bazılarının ise uzun vadede görülür. Bu nedenle attığımız her adımdan önce finansal öngörü şarttır. Bu finansal öngörü için de “finansal okuryazarlık” gerekir. Finansal okuryazarlıkta listelenen her madde, her bireyin uygulayabileceği basit eylemlerden oluşur. Tutumlu olmak herkesin başarabileceği bir davranıştır. Mantıklı ve öngörülü hareketler tekrarlandıkça, refleks haline dönüşerek alışkanlık haline gelir ve kaliteli bir yaşam sürülmesine yardımcı olur. Aksi halde planlı bir bütçe yapılmaması, yapılsa dahi sadık kalınmaması kişiyi gereksiz borç yüküne sürükleyeceğinden hem hayallerinden vazgeçmek zorunda bırakabilir, hem de aile hayatında huzursuzluklar yaşanabilir.
FODER Gönüllüsü Olmak
Gönüllülük literatürde “bireyin maddi karşılık beklemeden ya da bir çıkar beklentisi içinde olmadan, ailesi ya da yakın çevresi dışındaki bireylerin yaşam kalitesini artırmak ya da toplum yararına bir hedefe ulaşmak için, yalnızca içinden gelerek ve doğru olduğuna inanarak bir toplumsal girişime ya da bir sivil toplum bünyesindeki etkinliklere destek olması” olarak tanımlanıyor.
Eğer siz de finansal okuryazarlığın Türkiye çapında yaratacağı katkıyı öngörebiliyorsanız; eğitimin her alanda olduğu gibi finansal öngörü alanında da yapılmasına taraftarsanız ve böyle bir amaç uğruna vakit harcayarak bu harekette bir pay sahibi olabileceğinize inanıyorsanız www.fo-der.org adresindeki Gönüllülük Formu’nu doldurarak başvuru yapabilirsiniz.