Türkiye yanlış ekonomi politikalarının etkisiyle 900’ü aşan CDS’le birlikte yaklaşan ödemeler krizi, azalan döviz rezervleri, yükselen kurlar ve yüksek enflasyon nedeniyle her gün daha da fazla girdaba sürüklenirken, ekonomistlerin çözüm önerileri ve uyarıları ise ne yazık ki havada kalıyor. Dr. Cüneyt Akman da, Youtube hesabından gerçekleştirdiği yayında ekonomi yöneticisi olsa hemen devreye alacağı 15 maddelik bir liste yayınladı. Bu önerilerin acil servisteki hastaya yapılan müdahale gibi kabul edilmesi gerektiğini belirten Akman, “Bunların yarısını yapın, bu ülkede ne enflasyon kalır, ne büyüme problemi kalır, ne de döviz krizi tehlikesi kalır” dedi. İşte Akman’ın ekonomiyi kurtaracak 15 maddelik reçetesi:
- Ben bu ülkede yetkili ekonomi yöneticisi olsam ne yaparım? Heveslisi değilim de hadi oldum diyelim. Önce ekonomi ekibinden vazgeçerdim. Çünkü insanlar artık onlara inanmıyor. Güvenliği sıfırlanmış yöneticileri hemen görevden alırdım. Yapanların bile inanmadığı Yeni Ekonomi Modeli’ni bir kenara atardım.
- Farklı görüşten tanınmış iktisatçılardan bir konsey oluştururdum. Bu konseyi bir hafta boyunca kamuoyu önünde tartıştırırdım. Ve onların milli mutabakat ekonomi programı oluşturmasını isterdim.
- Başta Türkiye İstatistik Kurumu olmak üzere çeşitli kurumlardaki istatistikleri bağımsız firmaların denetimine açarım. Sorunları saklamak kadar kötü bir şey olamaz. İstatistiklere vatandaşlar inanmaya başlarsa enflasyon da düşmeye başlar.
- Merkez Bankası yıllardır enflasyon yüzde 5 olacak diyor. Böyle yalan hedef koymayacaksınız, gerçekçi hedefler verip revize edeceksiniz, yüzde 25 diyeceksiniz örneğin.
- Para politikası Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yürütülür. Bugün o mu yönetiyor? İlgisi bile yok. Peki kim yönetiyor? Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK). Ne ilgisi var? BDDK’nın önüne yapamayacağı görevi koymuşlar, TCMB’ye de “Sen kenara çekil, etrafı seyret” demişler. Dolayısıyla TCMB tekrar para politikasından sorumlu olmalı. BDDK da bankacılığın düzgün yürütülmesini yönetmeli. Orada da ciddi sorun var. BDDK asıl görevini yapmadığı için kredi yasaklama yönetmeli çıkarıyor mesela, ertesi gün değiştiriyor, bir daha değiştiriyor. Bu kaçıncı? Yapmadığı işi bilmediği kesin zaten.
- En önemlisi, ekonomi yönetimindeki bilimsel ölçümleri yeniden rehber kılarım. Bir politika izleyecekseniz elinizde ölçü olmalı. Faizleri artıralım diyorsun, firmalar ne kadar borçlu biliyor musunuz? Doları salalım gitsin, ihracat artsın. İthalat ne kadar biliyor musunuz? Sektörlerle ilgili karar alacaksınız, hangi sektör hangi sektörden ne kadar mal alıyor biliyor musunuz? Bu ölçümler olmadan kimse doğru karar alamaz.
- Devlet Planlama Teşkilatı’nı yeniden kurarım. BDDK abuk subuk kararlar alıyor, işi olmayan şeyler yapıyor. Bu ülkenin kaynakları kısıtlı. O zaman doğru yerlere aktaracaksınız. Bu planlamaları yapan bir kurum vardı eskiden. Derhal kurulması lazım.
- Vergi sistemi ülkeyi krize sokmak için birebir. Vergiyi neden tabana yayıyorsun, tavana yay. Para yok ki vatandaşta, neden tabana yayıyorsun? Efektif talebin canına okuyorsun. Vergi sisteminin derhal elden geçirilmesi lazım. Büyük bir yapısal reformdan bahsetmiyorum. Bazıları sembolik. Ciddi bir tasarrufa gidilmesi lazım. Kimin pahalı makam arabası varsa satacak, daha ucuzuna binecek. Her bakanlık tasarruf rakamını aylık olarak açıklamalı. Bütün dünya diyecek ki, bu adamlara para verirsek çarçur etmeyecekler diye düşünür. Bunu Özal yaptı mesela. Eleştiririm ama bu kararı doğru.
- Politika faizlerini ortodoks iktisat politikalarına göre yükseltmeli. Gerektiğinde bu aleti düzenlemeye yetkinizin olduğunu göstermek için kullanmanız lazım. Ilımlı olabilir başlangıçta. Yapısal reformlar konusuna geldiğimizde, mutfakta yangın çıktı. Yapmanız gereken tek şey yangın tüpünü üzerine sıkmanız. Yangın alarmını falan düşünmezsiniz. Mobilyalara değiştirelim falan. Bunlar yapısal reformlar. Faiz işte o işe yarıyor. Ama arkadaş sen her yangın tehlikesinde sağa sola köpük mü sıkarsın? Ona göre planlama yapılmalı.
- Enflasyonu önlemenin yolu şu: Enflasyon neden oluşur, aldığınızdan daha fazlasını vermeye kalkmak. Devlet ve özel sektör birbirini besler. Ama bunu durduracağınızı açıklarsanız önünü kesersiniz. Bunu nasıl yaparsınız? İsraftan ve gereksiz dış maceralardan vazgeçeceksiniz, kamu garantilerini sınırlayacaksınız ve büyük ölçüde abuk subuk seçim yatırımlarından vazgeçeceksiniz. Çok gerekli olan yatırımların bitirilmesi ve gerçek kaynaklarla yapılması önemli. Gerekirse vazgeçin, batırın.
- İnşaat konusunda da problem var. 500 milyon doları betona gömdük. Neden gömdük? Bankacılık sisteminde ‘yap-sat’çı, çabuk bitecek işlere kredi veren bir sistem var. Buna ciddi şekilde müdahale etmek lazım. Bu kredileri hemen kesmen lazım. Yüksek teknoloji kullanan inşaat projelerine kredi verin, taahhüt işlerini ikiye katlarsınız böylece yurt dışında. Çevreye mahveden projelere kredi vermeyin.
- Ardı ardına gelen aflardan artık vazgeçeceğinizi söyleyin. Ödemeyenlerin faiz borçlarını ikiye katlayın. Borçlarını ödeyenlere ise indirim yapın.
- Orta vadede aşırı serbest kambiyo sistemini vergi cennetlerine para kaçırmayı engelleyerek şekilde reforme edin. Uluslararası mücadeleler var bu konuda. Türkiye vergi cennetlerine karşı mücadelede en ön safta yer alsın. Vergi cennetlerine para kaçıranlara vatan haini şekilde nitelendirip yakaladığımda o şekilde muamele ederim.
- Dar gelirli halkın yaşam koşullarını düzeltecek ve sanayinin iş gücü maliyetlerini dolaylı olarak indirecek şekilde, gıda enflasyonuna karşı mücadelenin ilk adımlarını atarım. En büyük sorun büyük kentlerde yaşanıyor bu konuda. Buralarda belediyelere köstek yerine destek olurum. Halkın ekmek, temiz su, gıda türü malzemeleri daha ucuza alabilecekleri yapıları geliştiririm. Şu anda yangın söndürmeye çalışıyoruz. Topu topu 3 ay sürer bunları yapmak.
- Bakın burası çokomelli. Uzun vadede faydasını göreceğimiz diğer konu da emeğin sendikal örgütlenmesinin önünü açmak. Emeği aşırı ucuz hale getirdiniz, emek maliyeti yüzde 8-9’a indi büyük sanayi kuruluşlarında. Emeğin maliyetini aşağıya çekerseniz talep düşer. Türkiye Tayvan değil ki. İç pazar yürümezse dışarıya da üretim yapamazsınız. İşçi karnını doyuramayacak kadar para almazsa talep düşer. En düşük teknolojileri dışarıdan getireyim konusuna geliyor bir süre sonra iş, emek çok ucuz, makine pahalı. Bunun sonucunda yurt dışı piyasalarla rekabet edemez hale gelirsiniz, düşük teknolojili ürünler üretirsiniz. Orta gelir tuzağından dar gelir tuzağına düşersiniz. Bu aynı zamanda fakirleştiren büyüme demektir. Bunun temelinde de emek gelirlerinin kısılması yatar.