Uluslararası danışmanlık, denetim ve vergi şirketi EY (Ernst & Young), sürdürülebilir iş modeli inovasyonunda yönetimin rolünü incelediği "Avrupa Uzun Vadeli Değer ve Kurumsal Yönetişim Araştırması"nın dördüncü versiyonunu yayımladı.
Şirketten yapılan açıklamaya göre, EY araştırması, sürdürülebilirlik konusunda yeterince hızlı hareket etmeyen şirketlerin, yasal düzenleyicilerin giderek daha katı önlemleri uygulamaya koyduğu bir dönemde, süreci yürütmek durumunda kalabileceğini ortaya koyuyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İŞ STRATEJİLERİNE DAHİL EDİLMELİ
200 üst düzey yöneticinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırmaya göre yönetim kurullarının, iddialı bir vizyon ve güvenilir iş senaryolarıyla sürdürülebilirliği stratejilerine dahil etmek üzere üst yönetimi desteklemesi gerekiyor. Avrupa'daki şirketler, gerek sürdürülebilirliği destekleme gerekse yeni sürdürülebilirlik girişim, ürün veya hizmetlerine odaklanan fırsatlar konusunda yeterince aktif değil.
Şirketler, çalışan ve müşteri sadakati gibi değerlere odaklanırken, liderler her şeyden önce iş modeli inovasyonu ve büyüme konularına odaklanıyor. Bu durum, sürdürülebilirliği temel bir iş avantajına dönüştürmek için iş modellerini yeniden tasarlamak üzere hızla harekete geçebileceklerinin sinyalini veriyor.
Şirketlerin, sürdürülebilirlik hedefleri konusunda belirleyici seçimler yapmasının yanı sıra, girişimlerinin değer yaratma ve finansal performansla nasıl bağlantılı olduğunu da göstermeleri gerekiyor. Ancak şirketlerin, "net sıfır" gibi bir önceliğe sermaye ve kaynak yatırımının nasıl değer katacağını gösteren ve ölçen sağlam bir iş senaryosu yok gibi görünüyor.
Araştırmaya katılan ve çevresel, sosyal, yönetişime (ESG) öncelik veren yüzde 24'lük bir kesim, önceliklerinin bu yönde olması konusunda "tamamen memnun" olduklarını söylüyor. Ancak icracı olmayan direktörler ve başkanlar, uygulanacak iş modeli konusunda özellikle şüpheci davranıyor ve yalnızca yüzde 8'i konuyla ilgili "tamamen memnun" olduğunu belirtiyor. Bu durum, yönetim kurulu düzeyinde önemli bir stratejik veri ve bilgi boşluğuna işaret ediyor.
Yönetim kurullarının, politika ve düzenleme gündemine yönelik daha iddialı, stratejik bir yaklaşımda ısrarcı olmaları gerekiyor. Liderler, AB Yeşil Anlaşması'na karşı daha proaktif bir yaklaşım benimsiyor ve Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) ile Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi'ni (CSDDD) benimsemeye sıcak bakıyor.
CSDDD'yi dönüştürücü bir yaklaşım olarak benimseyen şirketlerin oranı yüzde 48 iken, yalnızca sürdürülebilirlik raporlama yeteneğini optimize etmeyi hedefleyenlerin oranı yüzde 41 olarak görülüyor. Katılımcıların yüzde 40'ı CSRD'ye ve Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları kapsamında sürdürülebilirlik raporlamasına yönelik yaklaşımlarını dönüştürmeyi planlıyor.
YAPAY ZEKANIN, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POTANSİYELİ BULUNUYOR
Yapay zeka, olumlu sürdürülebilirlik sonuçları alma ve bir şirketin sürdürülebilirlik dönüşümünü hızlandırma konusunda önemli bir potansiyele sahip ancak fırsatların zorluklara karşı dengelenmesi gerekiyor. Yönetim kurullarının, teknoloji yönetimini güncelleyerek ve fırsat ile riski dengeleyerek, yapay zekanın sürdürülebilirlik potansiyelinden yararlanması gerekiyor.
Aynı durum, dinamik çevresel alanda da kendini gösteriyor. Yapay zeka, iklim değişikliğine ilişkin öngörüler sağlamak için geniş veri kümelerini analiz edebiliyor, tahmine dayalı modellemeye yardımcı olabiliyor ve daha iyi çevre politikaları için bilgi sağlayabiliyor. Ancak gelişmiş yapay zeka sistemleri, özellikle de makine öğrenimi görevleri için gereken büyük veri merkezleri ve sunucular da önemli miktarda enerji tüketerek, daha yüksek karbon ayak izine sebep olabiliyor.
Katılımcıların çoğunluğu, Üretken Yapay Zeka'nın (GenAI) iş fırsatı ile çevresel, toplumsal ve etik zorlukları arasında kurulması gereken zor dengenin farkında. Katılımcıların yüzde 61'i "Yapay zeka, yeni iş modelleri ve gelir akışları oluşturmaktan işin yapılma biçimini dönüştürmeye kadar uzun vadeli değer yaratmak için önemli bir fırsat sunuyor." değerlendirmesini yapıyor. Ancak yüzde 64'ü GenAI'nin dönüşüm ve büyümeyi teşvik ederken, etik ve toplumsal sonuçlarının kuruluşlara olan güveni zedelememesi gerektiğini düşünüyor.