“Öyle görünüyor ki ithalat lobisi bir kez daha Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı et ithalatına ikna etmiş.” diyen Yıldırım Dünya Gazetesi'ndeki yazısında şu ifadeleri kullandı:
“Bundan 12 yıl önce aynı bahane ile canlı hayvan ve et ithalatı başlamıştı. Erdoğan o zaman başbakandı.
Bugün olduğu gibi o günlerde de Türkiye, adım adım ithalata sürüklenmişti. Yapılan tüm uyarılara rağmen üretimi artırmak ve gerekli önlemleri almak yerine ülke ithalat lobisine teslim olmuştu.
Kaç kez yazdığımı ben bile hatırlamıyorum ama bir kez daha kısaca hatırlatayım. Dünyada ve Türkiye’de 2007 ve 2008’de yaşanan kuraklık bugün olduğu gibi yem hammaddelerin de yüzde 100’ü aşan oranlarda fiyat artışına neden oldu. Çiğ süt fiyatı ise yarı yarıya düşmüş ve 1 milyondan fazla süt ineği kesilmişti. Bu sürecin sonunda kırmızı et fiyatı 2009 yılında yüzde 100 artırmış ve karkas etin kilosu 7-8 liradan 15 liraya çıkmıştı.”
Destekler düşürülerek ithalata zemin hazırlandı
O dönemde başbakan olan Erdoğan’ın bitkisel üretimde uygulanan doğrudan gelir desteğini kaldıracakları ve araziye değil ürüne destek verecekleri yönündeki açıklamalarını hatırlatan Yıldırım, “Hayvancılığın en çok desteklenmesi gereken bir dönemde yaklaşık 50 kalem destek ya kaldırılarak veya miktarı azaltılarak ilk kez hayvan başına destekleme sistemine geçildi. Yani bitkisel üretimde kaldırılan doğrudan destek hayvancılık da uygulanmaya başlandı. Resmi Gazete’nin 15 Nisan 2008 tarihli sayısında yayınlanan Hayvancılığın Desteklenmesi Hakkındaki Karar ile 2007 yılında 1,3 milyar lira olan destek 2008 yılında yarı yarıya azaltılarak 750 milyon liraya düşürüldü. Bu da yetmedi. Destek bütçesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülürken yüzde 10 daha düşürüldü. Üretimi, verimliliği, kaliteyi artırıcı birçok destek kaldırıldı. Bunun yerine üreticiye, doğrudan hayvan başına destek verilmeye başlandı.” İfadelerini kullandı.
“Bugün nasıl Katar’a hayvan ve et ihraç ediliyorsa o günlerde de dövizdeki artışın sağladığı cazibe ile İran ve Irak’a canlı hayvan, et ve et ürünleri ihracatı başladı.” diyen Yıldırım, şöyle devam etti:
“Fiyatlar yükselmeye başladı. Ağustos 2008’de kilosu 7 lira olan kuzu eti bir yıl içinde 14,5 liraya çıktı.
Tarım Bakanlığı bu dönemde aldığı kararla 18 kilonun altında kuzu kesimini yasakladı. Ancak uygulamada bu yasa pek dinleyen olmadı.
Tam bu sırada Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği, hayvan ithal edeceğini ilan etti. Ortamı hazırlayan ithalat lobisi devreye girdi. “Türkiye’de kırmızı et fiyatları yükseliyor bu nedenle ithalat yapılmalı” diye büyük bir çaba gösterdiler. Tarım Kredi Kooperatifleri üyelerinin ihtiyacını karşılamak bahanesiyle ithalatı başlayan ilk kurumlardan biri oldu.
2010 yılına gelindiğinde artan sadece kırmızı et fiyatları değil, aynı zamanda çiğ süt fiyatı da artmaya başlamıştı. Çünkü, 2007- 2008’deki kuraklık sonucu çok sayıda süt ineği kesilince süt üretimi yapan işletme sayısı ve hayvan sayısı azalmış süt üretiminde düşüş olduğu için de fiyatlar artmaya başlamıştı. Çiğ süt fiyatı Ocak 2019’da litresi 60 kuruşken, 2010’da 0,85 TL’ye bazı yerlerde 1 TL’ye kadar çıktı ve bu dönemde sütün fiyatı düşsün diye süttozu ithalatı yapılmaya başlandı.
Üretici 'Fırsatçı' diye suçlamıştı
Uygulanan yanlış politikalar hayvancılığın çökmesine neden olurken, dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker et üreticilerini, süt üreticilerini “spekülatör”, “fırsatçı” diye suçlamış ve fiyatı bunların artırdığını iddia etmişti.
Bugün olduğu gibi o dönemde de ithalata zemin hazırlandı. O dönemdeki söylem şuydu: “Dünyanın en pahalı eti, dünyanın en pahalı sütü Türkiye’de tüketiliyor.”
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve bakanlar “vatandaşımıza bu kadar pahalıya et yedirmeye hakkımız yok” diyerek ithalatın kapılarını açtı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan katıldığı bir televizyon programında Avrupa’da et ithalatı yapılacağını duyurmuş oldu.
Hayvan sayımı yapılarak ithalat başlatıldı
Bugün olduğu gibi ithalat başlamadan önce hayvan sayımı yapıldı. Aralık 2009 ile Nisan 2010 döneminde üç kez hayvan sayımı yapıldı. Dönemin Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Aralık 2009 sonunda yapılan hayvan sayımında 1 milyon 700 bin baş besilik hayvan olduğunu ve ithalata gerek olmadığını açıkladı. Sadece 1,5 ay sonra 15 Şubat 2010’da hayvanlar ikinci kez sayıldı. Bu kez hayvan sayısının 2 milyon 90 bin baş olduğu, Nisan ayında bir daha sayım yapıldı bu kez besilik hayvan sayısının 2 milyon 200 bin baş olarak açıklandı. Bakan Mehdi Eker, hayvan sayısı 1 milyon 700 bin baş iken “sayım yaptırdık yeterli hayvan var ithalata gerek yok” dedi. Damızlık birlikleri, hayvancılık örgütleri ithalat yapılmayacağını açıkladığı için gazete ilanı ile Bakan Mehdi Eker‘e teşekkür etti. Nisan ayına gelince yapılan sayımda hayvan sayısı 2 milyon 200 bin baş olduğu açıklandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa’dan hayvan ithal edileceğini açıklamıştı. Daha önce “ithalata gerek yok” diyen Mehdi Eker, ithalat yaparak et fiyatını düşüreceklerini söylemeye başladı.
İthalat için et ve balık kurumu kullanıldı
Nisan 2010’da hükümet o zamanki adıyla Et ve Balık Kurumu’na et ve canlı hayvan ithal etme yetkisi verdi. Deli dana hastalığı nedeniyle yıllarca et ithalatı yapmayan Türkiye ithalat kapılarını açmış oldu.
Başbakan Erdoğan ithalatın 10 gün içinde yapılacağını açıklayınca, Et ve Balık Kurumu 29 Nisan 2010’da internet sitesinde ihalenin şartnamesini yayınladı ve son başvuru tarihi ise 4 Mayıs olarak belirlendi. Hafta sonu tatili çıkarıldığında sadece üç günlük bir zaman tanınmıştı. Estonya, Letonya, Litvanya ve Macaristan’dan canlı hayvan ithalatı yapılacaktı. Üç günde hayvanları görmek, seçmek bile mümkün değildi. İkinci ihale 6 Mayıs’ta yapıldı. Fakat bu kadar kısa sürede ithalat yapılması mümkün değildi iki ihale de iptal edildi.
Besiciler ithalata tepki göstermek için Ankara’da Et ve Balık Kurumu önünde eylem yaptı. Fakat hükümet kararlıydı. Kasaplık, besilik ve damızlık hayvan ithalatının yanı sıra 2010’da kurban bayramında kesilen kurbanlık hayvanların bile bir bölümü ithal edildi.”
Et ve Balık’ın mağazalarında o gün de kuyruklar vardı
Et ve Balık Kurumu’nun yaptığı ihalelerin çoğunu Ürdün merkezli Hijazi Grup kazandı. Yapılan ihalelerle et fiyatı düşürülemeyince Temmuz 2010’da Et ve Balık Kurumu’na sıfır gümrüklü 100 bin tonluk canlı hayvan ithalatı için yetki verildi. Bu yetki kapsamında 15 Temmuz 2010’da 50 bin tonluk ihale yapıldı. Sonrasında özel sektöre de ithalat kapıları açıldı. Başlangıçta fiyat düşmüş görünse de Ağustos itibariyle fiyatlar yeniden artmaya başladı. Çünkü üretim büyük darbe yedi.
Tıpkı bugün olduğu gibi o günlerde de vatandaşlar 1 kilo kıyma alabilmek için Et ve Balık Kurumu’nun ülke genelindeki 12 adet mağazası önünde kuyruklar oluşturmaya başladı. Et ve Balık Kurumu kıyma alımını 30 lira ile sınırlandırdı. O günlerde 30 lira ile 1 kilo 800 gram kıyma alınabiliyordu. Fazlası verilmiyordu.
Bununla da yetinilmedi. Karkas et, löp et ithalatı yapıldı. 2010 Nisan ayında başlayan ithalat 2018’de doruk noktaya ulaştı.
İthalata 12 yılda 10 milyar dolar gitti
Türkiye İstatistik Kurumu verilerini derleyen Ziraat Mühendisleri Odası eski Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanı Ahmet Atalık’ın verdiği en son bilgilere göre, ithalatın başladığı ilk yıl 2010’da 240 bin büyükbaş hayvan ithal edildi. 2018 yılında ise ithalat 1,5 milyon başa ulaştı. Geçen 12 yılda Türkiye 6 milyonu aşkın büyükbaş canlı hayvan ithalatına 7,8 milyar dolar, 303 bin ton kırmızı ete ise 1,4 milyar dolar ödedi.
Sadece büyükbaş hayvan ithalatı yapılmadı, kurbanlık koyun da dahil bu 12 yılda toplamda 3,1 milyon küçükbaş hayvan ithalatına 376 milyon dolar ödendi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sitemine geçilince Tarım ve Orman Bakanlığı görevine getirilen Bekir Pakdemirli 2022 yılı sonunda et ithalatının tamamen sona ereceğini söyledi. Et ithal edilmeyeceğini söyleyen bakan gitti.
Bugünlerde yeniden canlı hayvan ve et ithalatı gündemde. 2010’dan bu yana yapılan ithalatla memleketin 10 milyar doları dışarıya akıtıldı. Yüzlerce, binlerce besici, çiftçi hayvancılıktan çekildi. Kırmızı et fiyatları ithalatla düşürülecekti, düştü mü? 2010 yılından bugüne 12 yıl aralıksız ithalat yapıldı. Et sorunu çözüldü mü? Ders alındı mı? Tabii ki bu soruların tek yanıtı var. Hayır.
Özetle, yıllardır ithalatın çözüm olmadığını anlatıyor ve yazıyoruz. Aktörleri hemen hemen aynı olan bir dönemde yaşananları bir kez daha anlatarak, ithalatın kırmızı et fiyatlarını düşürmeye yetmeyeceğini kendimizce kanıtlamaya çalışıyoruz. Anlayan olur mu bilemem. Ama en azından geleceğe not düşerek bizden sonraki kuşakların bu yanlışları yapmamasını umut ediyoruz.