Türkiye, ekonomide krizin derinleştiği, yoksulluğun geniş toplum kesimlerini içine alacak biçimde genişlediği, dar ve sabit gelirlerin “yaşamda kalmak” için çetin bir mücadele verdiği 2023 yılını uğurlamaya hazırlanıyor.
2024, ekonomide özellikle 2021 ve 2022 yıllarının “heterodoks” olarak öne çıkarılan tartışmalı politikalarının ağır faturasını iliklerimize dek hissedeceğimiz bir yıl olacak.
Yeni yılda da enflasyon ve hayat pahalılığı, ana gündem konumuz olmayı sürdürecek. Seçim sonrasında kurlar hareketlenebilir. KDV ve ÖTV artışları kaçınılmaz olarak gündeme gelecek. Ekonominin küçülmesiyle işsizlik artacak. Zombi şirketler, iflasla karşı karşıya kalacak. Bu durum bankalara, kredi geri dönüşlerinde aksama ve takipteki alacaklarında artış olarak yansıyacak. Kamuda, görünen o ki ölçüsüz ve tepki toplayan harcamalar sürecek. Elbette hukuk ve güven… Hem içeride hem dışarıda, tayin edici olacak.
BankaDünyası'nın haberine göre Türkiye’nin önde gelen ekonomistlerinden Prof. Dr. Şenol Babuşcu ile 2024 yılını döviz kurundan enflasyona, büyümeden yabancı sermayeye, içerdiği riskleri ve belirsizlikleriyle enine boyuna anlattı.
Döviz kurları, Merkez Bankası rezervleri ve yabancı sermaye konularında ne söylenebilir?
Döviz kurları, kontrollü olarak küçük adımlarla artmasına izin veriliyor görünümünde. 2024’te seçimlere kadar bu ortamın devam edeceği düşünülebilir. Seçim sonrası kurlarda tekrar bir hareket olabilir.
Merkez Bankası rezervleri, iyileşiyor görünmekle birlikte yapısı çok sağlıklı değil. Üstelik swap hariç rezervler halen ekside… Yine de bir miktar toparlanması olumlu görülmelidir.
Yabancı sermaye bütün çabalara rağmen yeterince gelmiyor. Uzun vadeli doğrudan yatırım nitelikli yeni yabancı sermaye, bırakın gelmeyi var olanlar hızlı bir şekilde ülkeden çıkıyor.
Yerliler yurt dışına çıkmaya başladı, öyle değil mi?
Evet, yerliler yurt dışında yatırım yapıyor. Sermaye hareketleri, giriş ve çıkışları dikkate alınıp netleştirildiğinde eksidedir.
Mevcut koşullarda doğrudan yabancı sermaye yatırımının gelmesini beklemek hayalciliktir. Çünkü bu sorunun temelinde, mevcut ekonomi koşullarının ötesinde hukuka güvensizlik, şeffaflığın olmaması ve diğer pek çok ekonomi dışı konu yer alıyor.
Kısa vadeli yabancı sermaye girişi bir miktar olmakla birlikte yetersiz düzeydedir. Az önce sözünü ettiğimiz nedenlerle kısa vadeli yabancı sermaye akışının da istenen seviyede gelmesi beklenmemeli.
Sonuçta döviz mevcudunda seçim öncesi oluşan darboğaz geçici atlatılmış görünmekle birlikte kalıcı olarak sorun çözülmüş değildir. Yüksek dış borçlanmanın da zaman içinde hep üzerimizde döviz ihtiyacı doğuran bir baskı unsuru olarak süreceği hatırlanması gereken bir konudur.
Bütçe konusunda öngörüleriniz neler? Yeni vergi artışları bekliyor musunuz?
Bütçe konusunda 2024 için birkaç önemli nokta bulunuyor.
Bunlardan ilki yerel seçimler. Seçim harcamalarının bütçe üzerinde yükünün olacağı açıktır, dileğimiz belirli bir sınırda kalmasıdır.
İkincisi bütçenin gelir tarafı ile ilgili yapılacak vergi artışlarıdır. KDV ve ÖTV artışları… Bunlar mutlaka olacaktır ancak düzeyi şu anda tam kestirilememektedir. Artışlar yerel seçim düşünülerek yılbaşında düşük tutulup daha sonra da ikinci kez yapılabilir.
Kaldı ki enflasyonun 2024’te de yüksek kalacağını düşünürsek mal ve hizmet fiyatlarındaki artışlar zaten vergi gelirlerini otomatik olarak artıracaktır. Verginin tabana yayılması ile ilgili çalışmalar yapıldığı söylenmekle birlikte bunun ne derece uygulanacağı belirsizdir.
Peki, bütçenin gider tarafı nasıl?
Bütçenin gider tarafı önemlidir ve bu taraf tam evlere şenliktir. Her kurum kafasına estiği gibi harcama yapmakta, kaynakların kimlere hangi şekilde aktarıldığı ve alınan mal ve hizmetlerin fiyatlarının işe uygun mu olduğu yoksa fahiş fiyatlar mı uygulandığı bilinmemektedir.
Ancak basına yansıyan kamuya ait bazı işlerde yapılan fiyatlamalardaki israfların boyutu hepimizi hayrete düşürmektedir. Dolayısıyla kaynaklar büyük bir başıbozuklukla israf edilmekte, belirli kesimler kamu kaynakları ile zenginleşmektedir.
Bu durumda enflasyonu kontrol altına almak mümkün mü?
Görüntüye göre kamuda herkes halinden memnun ve bunun düzeltilmesini hemen hemen hiç kimse istememekte. Bu halinden memnun olma durumu yeni ekonomi yönetiminde de bulunmakta, konuyla ilgili sadece söylemiş olmak için söyledikleri küçük ifadelerle konu geçiştirilmektedir.
Bu konu çözülmediği sürece ne enflasyon kontrol altına alınabilir, ne giderek bozulan gelir adaletsizliği düzeltilebilir, ne de devlete olan güven sağlanabilir. Bu konu maalesef geleceğe karamsar bakmamıza neden olan çok kritik birkaç başlıktır.
Büyüme oranları düşüyor, 2024’te ekonomide küçülme yaşar mıyız?
Geldiğimiz noktada enflasyonu düşürebilmek için büyümeden taviz vermemiz gerektiği açıktır. Ancak yeni ekonomi uygulamalarının temel yetersizliklerinden biri de ekonomiyi soğutmak üzere ürkek ve yetersiz adımlar atmasıdır. Böyle olunca da büyüme rakamları bir miktar düşmekle birlikte ekonomide istenen soğuma gerçekleşmemekte, bu nedenle enflasyon da kontrol altına alınamamaktadır.
Bu bir tercih olmakla birlikte enflasyonu düşürmeyi önceliklendiren bir ekonomi politikası için uygun değildir. Sonuçta ne istediğini bilmeyen bir yönetim algısı da oluştuğundan tam güven sağlanamamaktadır.
Ülkeyi yöneten siyasi kanadın enflasyondan daha çok büyümeye önem ve öncelik verdiğini düşünürsek küçülme yaratacak boyutta önlemlerin alınması mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla daha düşük de olsa büyüme yine olacaktır.
2024, reel sektör açısından nasıl bir yıl olacak?
2023 yılının ilk yarısını düşük faiz oranları nedeniyle rahat geçirmiş gibi görünmekle birlikte krediye ulaşmada sıkıntı yaşayan reel sektör, yılın ikinci yarısında bu defa yüksek faiz oranları ile karşı karşıya kaldı. Ayrıca talebi kısmaya yönelik sınırlı da olsa alınan önlemler bazı sıkıntılar yaratmaya başladı.
Bu iki unsur 2024 yılında da devam edecek gibi görünmektedir. Yüzde 50’ler seviyesinde bulunan ve daha da yükselme olasılığı bulunan kredi faizlerini firmalar nasıl ödeyebilecek? Bunu fiyatlarına ne derece yansıtabilecekler. Fiyatlarına yansıtırlarsa enflasyona da belirli bir yükseltici etkisi olacaktır. Bunlar reel sektörle ilgili sıkıntılardır.
İkinci olarak ülkemizde ciddi oranda zombi şirketler bulunmaktadır. Bunlar düşük faiz oranlarının avantajını kullanarak ayakta kalabilmektedir. Bu şirketlerin yüksek faiz ortamında yaşaması mümkün değildir. Bu tür şirketlerin bir bölümünün 2024 yılında iflas ederek tasfiye olması beklenmelidir.
Bu durum bankalar açısından kredi geri dönüşlerinde aksama ve takipteki alacaklarında artış olarak kendini gösterecek.
2024 için ekonomide en büyük sorun ve risk sizce nedir?
Buna farklı çerçevelerde bakmak gerekir. Bir açıdan baktığımızda en büyük sorun ve belirsizlik ekonomi yönetiminin kalıcılığı konusudur. Bütün sorunların kökenini oluşturan bu konu önemlidir. Ekonomi yönetimi kalsa bile yapılanlara müdahale edilip edilmeyeceği de sorunun bir parçasıdır.
Makro ekonomik değişkenler açısından konuya bakarsak enflasyon yine önceliğimiz olmaya devam edecektir. Olumlu şeyler yapılmakla birlikte eksik yönlerinin kalması ekonomide dengelerin sağlanmasını engelliyor. Enflasyon da bu durumdan en çok etkilenen değişkenlerden biridir. Buna bağlı olarak diğer değişkenler de olumsuz etkilenebilecektir.
İkinci en büyük sorun kamuda harcama çılgınlığıdır. Bu kontrol altına alınmadığı sürece başarı mümkün değildir. Bu çerçevede kamu harcama reformunun yapılması ve hiçbir olumlu tarafı kalmayan Kamu İhale Kanunu’nun uluslararası normlar çerçevesinde yenilenmesi “olmazsa olmaz”dır.
Şeffaflık önemli bir sorundur. Yeni ekonomi yönetiminin de üzerinde hiç durmadığı bu sorun çözülmeden güven sağlanması mümkün değildir.
Bunlar dışında ekonomiyi birinci derecede etkileyen hukuka olan güven kritiktir. Hem içeride hem de dışarıda kişilerin ekonomiyle ilgili alacakları yatırım ve diğer her türlü kararlarında getiri kadar düzenlemeler ve bu düzenlemelere uyum hep ön planda yer alır.
Bu konuda sık sık yaşadığımız kötü örnekler tedirgin olmamıza yol açıyor. 2024’te bu konu önemli bir sorun olarak önümüzde durmaktadır.
Sonuçta her şey bir tarafa, işaret ettiğimiz sorunlar ekonomideki bütün kötülüklerin temelini oluşturmaktadır. Aslında bu konular sadece ekonominin değil ülke olarak gelişmişlik ve kurumsallaşmadaki eksikliğimizi yansıtıyor.
2024’te ekonomide “eski”ye dönüş olur mu?
Daha önce belirttiğim gibi “artık olmaz” diyemeyiz. Bu durum yeni ekonomi ekibinin attığı ve bundan sonra atacağı adımların sonuçlarının alınma zamanı ile ilgilidir. Eğer adımlar siyasiler tarafından kabul edilebilecek bir zaman içinde sonuç vermez ise eskiye dönüşle karşılaşabiliriz. Ancak özellikle 2024 yılında yüksek faiz ortamının devam edeceği düşünülürse bu anlamda ortada ciddi bir risk var demektir. Faizler olması gereken zamandan önce indirilmeye başlanırsa 2021-2022 yıllarında yaşadıklarımızı daha büyük boyutta yaşayacağımız da açıktır. Sonuçta bu konu ülkemiz için 2024’ün önemli bir belirsizlik noktasıdır.