Yunanistan’da dün yapılan genel seçimlerde resmi olmayan sonuçlara göre mevcut Başbakan Kiryakos Miçotakis’in partisi Yeni Demokrasi yüzde 40’ın üzerinde oy alarak birinci parti oldu. Hükümet kurmasına yetmeyecek bir rakam olsa da 300 sandalyelik mecliste 146 sandalye sahibi olması demek bu.
Miçotakis’in rakibi Aleksis Çipras’ın partisi Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA) oyların yüzde 20.7’sini alarak mecliste 71 sandalye ile ikinci sırada yer aldı. Üçüncü sırada ise yüzde 11.46’lık oy oranı ile 41 sandalye sahibi olan PASOK-KINAL ittifakı var. Dördüncü sırada oyların yüzde 7.23’ünü alarak 26 sandalyeye sahip olan Yunanistan Komünist Partisi (KKE) bulunuyor. Yunanistan’da hayli ağırlığı olan sol/sosyalist siyasetin parlamentoda arzulanan bir temsiliyet kazanmadığı ortada.
Skandallar sağ seçmeni ilgilendirmiyor
Yunanistan seçimlerinde bir kez daha anlaşıldı ki, sağ seçmen Türkiye’de de Yunanistan’da da aynı özelliklere sahip. En ortak noktaları, savundukları partilerin içinde yer aldığı skandallara aldırmamaları. Ne Predator yazılımı ile gazetecileri, politikacıları yasadışı olarak dinlemiş olması, ne 28 Şubat 2023'te 57 kişinin ölümüne neden olan Tempe tren kazası trajedisi, ne de diğer sayısız skandal Miçotakis liderliğindeki mevcut iktidar partisi Yeni Demokrasi'nin (ND) seçmenini hiç ama hiç etkilememiş.
Seçimin mağlupları arasında sayılan SYRIZA lideri Çipras’ın üzerinde durmalıyız biraz. Çünkü Çipras asıl yenilgisini Başbakan olduğu 2015’de büyük Avrupalı güçlerle yaptığı tartışmalı kurtarma anlaşması nedeniyle hem solun hem de halkın desteğini kaybettiğinde almıştı.
Son dört yıldır muhalefette olan SYRIZA’nın gıda fiyatlarını kontrol altında tutmak, maaşları yükseltmek, piyasayı düzenlemek, konutları korumak içerikli vaatleri pek inandırıcı olmadı, sonuçlardan anlaşılan bu. Yani 2015’in travması hala sürüyor seçmen üzerinde.
Çipras: Büyük hayal kırıklığı
Temmuz 2015'te seçimleri henüz kazanmış olan, Çipras’ın Başbakan, Yanis Varoufakis'in de Maliye Bakanı olduğu SYRIZA hükümeti, Avrupa Troykası’ndan (Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası, Uluslararası Para Fonu) gelen bir anlaşma önerisini kabul etme konusunda bir referandum sözü vermişti. Hükümet sözünü tuttu ancak Troyka harekete geçerek referandumdan birkaç gün önce Yunan bankalarının likiditeye erişimini engelledi. Bu, Yunan vatandaşlarının kararını etkilemek için son derece kaba bir hamleydi.
Ancak Yunan halkı AB tehditlerine meydan okuyarak referandumda yüzde 61 oranında hayır oyu verdi. Yani kendisine kemer sıkma politikaları dayatacak bir anlaşmayı reddetti. Ancak bir kaç hafta sonra SYRIZA hükümeti, AB’nin dayattığı, halk için son derece ağır koşular içeren üç yıllık yeni bir ekonomik kurtarma planını kabul etti. Bu hem Yunan hem de Avrupa solunda büyük hayal kırıklığı yaratan bir adımdı. Eğer SYRIZA Troyka’nın karşısında duramıyorsa kimse duramaz demekti bu bir anlamda.
SYRIZA ya Avrupa’yı değiştirecek bir parti ya da ılımlı sol bir parti olma konusunda karar veremedi, çünkü Çipras her iki tarafa da oynayan bir politikacı oldu. Başarısızlığının nedeni budur.
Kazanması halinde Çipras 50 günde yapacaklarını yeni bir enerji politikası, ücretlerin arttırılması, refah devletinin desteklenmesi, üretimin yeniden yapılandırılması, demokratik sistemin güçlendirilmesi, demografik zorluklara yanıt verilmesi başlıkları altında dile getirmişti. Ancak başta Angela Merkel başkanlığındaki Almanya olmak üzere AB gücüne direnemeyen bir Başbakan oluşu hatıralardan silinmediği için vaatleri inandırıcı bulunmadı Çipras’ın.
Ama keşke Yunanistan’da SYRIZA ya da Yunanistan Komünist Partisi iktidara gelebilseydi. Çünkü aşırı sağ Avrupa’yı ele geçirmek üzere.
Sosyalist sol yola nasıl çıktıysa öyle sürdürmeli, öyle de bitirmeli. Bunun yolu da sınıf gerçeğini unutmamaktan geçer.
SYRIZA sınıfı unutan bir partiydi, macerası kötü bitti.