Onca uyarıya rağmen hazırlıklı olmadığımızın trajik biçimde bir kez daha ortaya çıktığı deprem felaketine ilişkin yapılan uluslararası değerlendirmeler ülkemiz adına son derece utandırıcı bir içeriğe sahip. Burada sadece ikisinden söz edeceğim. Resmi kurumlarımızın ağzına alamadığı çarpık yapılaşmaya vurgu yapan yazılar bunlar.
‘Görmezden gelindi'
Japonya’da yayımlanan Japon Times gazetesindeki ‘Türkiye-Suriye depremi neden bu kadar ölümcül oldu?’ başlıklı makalede bilimsel açıklamaların yanı sıra uzman görüşlerine de yer verilmiş. Bu uzmanlardan biri dünyaca ünlü İngiliz sismolog Roger Musson. 'The Million Death Quake (Milyonluk Ölüm Depremi)' adlı çok popüler bir kitabın yazarı da olan Musson, Türkiye’deki binaların ‘büyük depremlere duyarlı bir bölge için gerçekten yeterli olmadığını’ söylüyor. Doğu Anadolu fayında iki yüzyıldan uzun bir süredir 7 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmediğini anımsatan Musson, bunun da yetkililerin fayın ne kadar tehlikeli olduğunu ‘görmezden geldikleri’ anlamına gelebileceğini vurguluyor.
Görüşlerine başvurulan bir başka uzman da İngiltere'nin Portsmouth Üniversitesi'nde volkanbilimci Carmen Solana. Depremlerin önceden tahmin edilememesi nedeniyle, sarsıntıya dayanıklı binaların etkilenen bölgelerde çok önemli olduğunu belirten Solana, "Türkiye'nin güneyinde ve özellikle Suriye'de dayanıklı altyapı ne yazık ki yetersiz” diyor.
Makalede University College London Risk ve Afet Azaltma Enstitüsü Başkanı Joanna Faure Walker da, son felaket ışığında Türkiye'ye yapı mevzuatına uyulup uyulmadığını kontrol etmesi aynı zamanda eski binaların güvenliğini arttırma imkanı olup olmadığını gözden geçirmeye çağırdı. (Tamamını şuradan okuyabilirsiniz: Why was the Turkey-Syria earthquake so deadly? | The Japan Times)
Kötü inşaat öldürdü
Mark Quigley, Melbourne Üniversitesi'nde deprem bilimi doçenti The Conversation sitesinde önemli bir makale yayınladı. ‘Kötü inşaat Türkiye'deki binaların depremde çökmesine neden oldu’ başlıklı makalede varlığı bilinen sismik tehlikeye rağmen, bölgede çok sayıda hassas altyapının olduğuna dikkat çekerek “Geçtiğimiz 2 bin yıl boyunca, şiddetli depremlerin sarsıntılarına bile dayanabilecek binaların nasıl inşa edileceği konusunda çok şey öğrendik” diyor. Vurgusu önemli. “Öğrendik” dedikten sonra Türkiye depremi üzerine şunları yazmış: “Yıkılan binaların birçoğunun yeterli sismik takviye olmadan betondan inşa edildiği görülmektedir. Bu bölgedeki sismik bina yönetmelikleri, bu binaların güçlü depremlere tam çöküşe maruz kalmadan dayanabilmeleri gerektiğini şart koşmaktadır. Türkiye'de ve diğer ülkelerde güvenli bina inşası ve sismik bina yönetmeliklerine uyulması konusunda bilinen sorunlar bulunmaktadır. Türkiye'de geçmişte yaşanan depremlerde de benzer bina çökmeleri görülmüştür.”
Yeniden yapılanmada zorluk
Quigley’nin makalesinin en can sıkıcı bölümü yeniden inşa konusunda yazdıkları: “Önemli can kayıpları ve altyapı hasarlarına ek olarak, her iki depremin de zemin yüzeylerinin kopması, sıvılaşmış toprak ve toprak kaymaları gibi sayısız çevresel etkiye neden olması muhtemeldir. Bu etkiler birçok bölgeyi yeniden inşa etmek için güvensiz hale getirebilir. Bu nedenle yeniden inşa çabaları, gelecekteki riskleri azaltmak için neyin nerede inşa edilebileceğine ilişkin planlama kararlarını da içermelidir.”
Quigley’nin sorusunun yanıtını biz de merak ediyoruz: “Şimdilik artçı sarsıntılar bölgeyi sarsmaya devam ediyor ve arama-kurtarma çalışmaları sürüyor. Toz duman dağıldıktan sonra yeniden yapılanma başlayacak. Ancak bir sonraki depreme dayanabilecek daha güçlü binalar mı göreceğiz, yoksa aynısından daha fazlasını mı?" (Tamamını okumak için: Earthquake footage shows Turkey's buildings collapsing like pancakes. An expert explains why (theconversation.com)
Yılların ihmaliyle boyutları her geçen saat artan faciaya ilişkin yüzlerce değerlendirmeden sadece ikisi bu. Çoğunun ortak noktası ülkemizdeki binaların deprem yönetmeliklerine uygun yapılmadığı. Deprem kuşağının üstünde olan bir ülkede hem yüksek yapı ısrarı hem de yörenin sismografisine aykırı inşa tutkusu ölüm getiriyor. Bunu resmi yetkililerimiz dışında herkes biliyor.