İktidarı sona eren Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın hayatındaki en belirleyici anlardan biri, yaşadığı yerden binlerce kilometre uzakta gerçekleşen bir trafik kazasıydı.
Beşar Esad için Suriye Devlet Başkanlığı'na giden yol, ağabeyi Basil'in 1994'lerin başlarında Şam yakınlarında geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybetmesiyle açıldı. O dönemde Beşar Esad, Londra'da göz hastalıkları uzmanlığı eğitimi alıyordu.
BABASININ 29 YILLIK MİRASI
Beşar Esad, 1965'te Hafız Esad ve Anisa Makluf'un çocuğu olarak dünyaya geldi.
Esad ailesinin bağlı olduğu Alevi toplumu Suriye'deki en dezavantajlı gruplardan biriydi ve bu durum nedeniyle çok sayıda Alevi Suriye Ordusu'na katıldı. Hafız Esad da bir subay ve Baas Partisi'nin sıkı bir destekçisi olarak ortaya çıktı ve 1966'da Savunma Bakanı oldu.
Hafız Esad 1971'de Suriye Devlet Başkanı oldu ve bu unvanı 2000 yılındaki vefatına dek 29 yıl boyunca taşıdı.
Ülkesini demir yumrukla yöneten Hafız Esad, muhalefeti bastırdı ve demokratik seçimleri reddetti. Ancak dış politikada pragmatik bir çizgide ilerledi. Sovyetler Birliği ile ittifak yaparken, 1991'deki Körfez Savaşı'nda ABD öncülüğündeki koalisyona dahil oldu.
TIP EĞİTİMİ İÇİN LONDRA'YA GİTTİ
Siyaset ve askerlikten uzak farklı bir yol seçen Esad, tıp alanında ilerlemeye karar verdi. Şam Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra Londra'daki Western Göz Hastanesi'nde göz hastalıkları uzmanlığı yapmak için 1992'de İngiltere'ye taşındı.
2018'deki BBC yapımı "Tehlikeli bir Hanedan: Esadlar" adlı belgesele göre İngiliz şarkıcı Phil Collins'e hayran olan Esad, Batılı değer yargılarını benimsedi.
Beşar Esad, gelecekteki eşi Esma el Akhras ile Londra'da tanıştı. Esma el Akhras, King College'ta bilgisayar mühendisliği okuyordu ve daha sonra bir yüksek lisans programı için Harvard Üniversitesine kabul edildi. Ancak hayatı, kısa süre sonra bambaşka bir yola girdi.
Hafız Esad'ın ikinci oğlu olan Beşar Esad, ağabeyi Basil'in gölgesi altında kalmıştı. Basil'in Ocak 1994'teki ölümü Beşar Esad'ın hayatını değiştirdi. Londra'dan geri çağrıldı ve Suriye'nin bir sonraki lideri haline getirilmesine başlandı.
YENİ BİR DÖNEM
Hafız Esad'ın 2000 yılında ölmesinin ardından Beşar Esad başa geçti. 34 yaşındaki Beşar Esad, Suriye anayasasındaki 40 yaş gerekliliği değiştirildikten sonra ülkenin lideri oldu.
Devlet başkanı olduktan aylar sonra, Esma Akhras ile evlendi. Hafız, Zein ve Kerim adlı üç çocukları oldu.
Başta, Beşar Esad'ın siyasi reform ve medya özgürlüğü söylemi Suriyelilere umut oldu. Liderlik yöntemi ve Esma'nın Batılı eğitimi yeni bir dönemin işareti gibi görülüyordu.
Bu esnada Suriye'de "Şam Baharı" diye bilinen bir medeni tartışma ve ifade özgürlüğü ortamı oluştu. Fakat güvenlik güçleri 2001'de muhaliflere baskı ve tutuklamalara geri döndü.
Beşar Esad, özel sektörün gelişmesini teşvik eden kısıtlı ekonomik reformlara da gitti. Liderliğinin ilk yıllarında kuzeni Rami Makluf büyük bir ekonomik imparatorluk kurdu.
ABD AMBARGOSU
Eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin suikastı Beşar Esad üzerinde daha fazla baskı yarattı.
2003'teki Irak Savaşı, Beşar Esad ve Batılı yönetimler arasındaki ilişkilerin bozulmasına sebep oldu. Suriye lideri, Irak'ın ABD öncülüğündeki işgaline karşıydı. Bazı kesimler tarafından bu tutum, Suriye'nin bölgede Amerikan müdahalelerinin bir sonraki hedefi olması korkusuyla açıklandı.
Aralık 2003'te ABD, Şam'a çeşitli gerekçelerle ambargo uygulamaya başladı. Gerekçelerin sebebi sadece Irak ile değil, Suriye'nin Lübnan'daki varlığıyla da ilişkiliydi.
Şubat 2005'te bölgedeki başlıca Suriye karşıtlarından biri, eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri başkent Beyrut'un merkezindeki şiddetli bir patlamayla suikasta uğradı. Bu olayın ardından dikkatler Suriye ve müttefiklerine çevrildi.
Lübnan'de büyük gösteriler düzenlendi ve Şam'a yönelik uluslararası baskı artırıldı. Bu durum da Suriye'nin Lübnan'daki yaklaşık 30 yıllık askeri varlığının bitmesini beraberinde getirdi.
Suçlamalara karşın, Esad ve Lübnan'daki başlıca müttefiki Hizbullah, Hariri'nin öldürülmesiyle ilgili iddiaları reddetti. Özel bir uluslararası mahkeme bir Hizbullah üyesini 2020'de bu suçtan mahkum etti.
'ARAP BAHARI'
Beşar Esad'ın iktidarının ilk 10 yıllık döneminde Suriye'nin İran ile ilişkileri güçlendi, Katar ve Türkiye'yle ilişkiler de gelişti. Ancak bu durum değişecekti. Riyad'ın başta Esad'a verdiği desteğe karşın, Suudi Arabistan ile ilişkiler inişli çıkışlıydı.
Beşar Esad genel olarak dış politikada babasının izinden yürüdü, doğrudan askeri çatışmalardan kaçınırken, dikkatli manevralar yaptı.
İktidardaki ilk 10 yılının ardından, muhalif sesler bastırılmaya devam edilirken, Esad'ın yönetimi otoriter olarak tanımlanabilirdi.
Aralık 2010'da eşi Esma Esad Vogue dergisine konuştu ve evlerinin "demokratik" yönetildiğini söyledi.
Aynı gün Tunuslu seyyar sebze satıcısı Muhammed Bouazizi, bir kadın polisin kendisine tokat atmasından sonra kendini yaktı ve Tunus'ta, Devlet Başkanı Zin El Abidin Binali'nin devrilmesiyle sonuçlanan halk ayaklanması başladı.
Tunus'taki ayaklanma, beklenmedik bir şekilde Arap dünyasındaki devrim hareketlerine ilham verdi ve Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn ve Suriye'ye yayıldı.
Mart 2011'de "Çölde Bir Gül" başlığıyla yayımlanan (ve sonradan geri çekilen) Vogue röportajında Suriye "bombalı saldırılardan, gerilimlerden ve adam kaçırmalardan uzak bir ülke" diye tanımlanmıştı. Bu imaj, sonraki aylarda çok değişti.
Mart ayının ortasında, başkent Şam'da bir gösteri yapıldı ve günler sonra güneydeki Dera kentinde duvarlara Esad karşıtı sloganlar yazan çocukların tutuklanmasından sonra protestolar başladı.
Suriye halkına iki hafta sonra konuşan Esad, parlamentoda Suriye'yi hedef alan "komployu" boşa çıkarma sözü verirken, çok sayıda insanın ihtiyaçlarının karşılanamadığını da kabul etti.
Dera'da güvenlik güçlerinin göstericilere ateş açması, eylemleri daha da ateşledi ve çok sayıda kentte Esad'a istifa çağrılarında bulunulan gösteriler düzenlendi. Şiddetle karşılık verilen eylemlerden "dış güçlerin güdümündeki sabotajcılar ve casuslar" sorumlu tutuldu.
Aylar içinde, bu vaziyet hükümet güçleri ve ülke genelinde silaha sarılan muhalifler arasındaki bir çatışmaya evrildi.
MEZHEP AYRIMI DERİNLEŞTİ
Çatışma giderek büyürken, uluslararası güçlerin artan müdahaleleriyle, BM'nin tahminine göre ölü ve yaralı sayısı on binlerden, yüz binlere yükseldi.
Rusya, ve İran tarafından desteklenen silahlı örgütler Esad güçlerinin yanında müdahil olurken, Türkiye ve Körfez ülkeleri silahlı muhalif gruplara destek verdi.
Esad karşıtı gösterilerde başta herkes için demokrasi ve özgürlük çağrıları yapılırken, mezhepçilik yeniden su yüzüne çıktı ve bazı muhalif örgütler, hükümeti Alevi azınlığı, Sünni çoğunluğun üzerinde tutmakla suçladı.
Bölgesel müdahaleler mezhep ayrımını daha da ortaya çıkardı. İslamcı güçler Alevilere karşı bir tutum takınırken, Hizbullah öncülüğündeki İran'a sadık Şii milisler Esad yönetimine destek olmak için ülkeye akın etti.
Komşu Irak'ta IŞİD örgütü yükselişe geçmişti. Örgüt Suriye'de de toprak kazanmak için iç savaştan faydalanarak Suriye'nin doğusundaki Rakka'yı başkent ilan etti.
Ağustos 2013'te, Şam yakınlarında muhaliflerin elinde olan Doğu Guta'da yüzlerce kişi kimyasal saldırı sonucu hayatını kaybetti.
Batılı güçler ve Suriyeli muhalif gruplar saldırıdan Esad yönetimini sorumlu tuttu. Şam iddiaları kabul etmese de, uluslararası baskı ve tehditler karşısında kimyasal silah stoğunun imha edilmesine onay verdi.
Ancak bu, başka kimyasal saldırılar da dahil olmak üzere, Suriye savaşındaki katliamlara son vermedi. BM kurumları, çatışmanın tüm taraflarını cinayet, işkence ve tecavüz de dahil savaş suçları işlemekle itham etti.
2015'te ülkenin büyük bölümlerinin kontrolünü yitiren Esad yönetimi çöküşün eşiğine gelmiş gibiydi. Ancak Rusya'nın askeri müdahalesi gidişatı tersine döndürdü ve Beşar Esad, önemli bölgeleri geri kazandı.
ŞAM ELE GEÇİRİLDİ
2018-2020 arasında bölgesel ve uluslararası anlaşmalarla hükümet güçlerinin Suriye'nin büyük kısmına hakim olduğu, İslamcı muhalif örgütler ve Kürt milislerin doğu ve kuzeydoğuda kontrolü paylaştığı bir düzen ortaya çıktı.
Bu anlaşmalar Esad'ın konumunu kuvvetlendirdi ve aşamalı olarak Arap diplomasi sahnesine geri döndü. Suriye, 2023'te Arap Birliği'ne yeniden girdi ve Arap ülkeleri Şam'da büyükelçiliklerini tekrar açtı.
Suriye'de son yıllarda kötüleşen ekonomik krize karşın, Esad, iktidarına karşı en büyük meydan okumadan sağ çıkmış gibi görünüyordu.
Fakat Ekim 2023'te Hamas ve İsrail arasında Gazze'de yaşanan savaşın etkileri hızla Lübnan'a, özellikle de Esad'ın müttefiki Hizbullah'a yayıldı.
Hizbullah çatışmada büyük kayıplar verdi ve örgütün lideri Hasan Nasrallah hayatını kaybetti.
Lübnan'da ateşkesin başladığı gün militan İslamcı Heyet Tahrir eş Şam öncülüğündeki karşıt gruplar bir saldırı düzenleyerek ülkenin en büyük kenti Halep'i ele geçirdiler.
Esad karşıtları, Hama'yı ve diğer kentleri alırken, güney bölgeleri hükümetin elinden kayıp gitti.
Başlıca müttefikleri İran ve Rusya yardımına koşamayacak durumdayken, Esad'ın konumu tehlikeye girdi ve 27 Kasım'da başlayan saldırı, başkent Şam'ın ele geçirilmesi ve Beşar Esad'ın ülkeyi terk etmesiyle sona erdi.