Bu kadar öfkeli olmasının nedenleri arasında herhalde çocukken tacize uğramasının da etkisi olmalı. Dillere destan öfkesini siyasi amaçlarıyla birleştirmeyi başardığını ülkesinin Devlet Başkanı seçilmesinden anlıyoruz. Arjantin’in aşırı sağcı yeni Cumhurbaşkanı Javier Milei kendisinden çok söz ettirecek ilginç, zaman zaman deli olduğunu düşündürtecek kadar tuhaf bir kişilik.
Enflasyonu sona erdirmek için merkez bankasının yakılmasını savunan, beden uzuvlarının satılmasının bir pazar oluşturacağına inanan, politikacıların “mabadlarına tekme atılmasını” öneren biri olarak “tuhaf” sıfatını fazlasıyla hak ediyor. Ama şu kesin; bu adam karakter veya tarz olarak aşırı derecede teatral veya dramatik olma anlamına gelen Histriyonik sıfatıyla tanımlanabilecek bir zat. Donald Trump’dan sonra yeni eğlencemiz olması da kuvvetle muhtemel.
Arjantinliler, bir otobüs şoförü bir baba ile ev hanımı bir annenin oğlu 53 yaşındaki bu ultra-liberter ekonomisti ilk kez 2016 yılında bir televizyon programında talk show’cu olarak gördüler. Şiddet dolu bir evde büyüdüğü için olsa gerek anne babası hakkında “onlar benim için öldüler” demişliği vardır. Ailede sadece anneannesi ile küçük kız kardeşi Karina tarafından destek gören Milei, okulda da öfkesiyle tanınıyordu. Buenos Aires'de Cardenal Copello Okulu'nda okudu, Chacarita Juniors takımının alt liglerinde kaleci olarak futbol oynadı, Rolling Stones'u taklit eden bir grupta şarkı söyledi. Kız arkadaşı var mıydı yok muydu anımsanmıyor.
Seçim vaatleri elbette ilginçti, kimi kesimleri korkuttu da. Ama özel yaşamındaki ilginçlik hepsinden baskın. Telepati üzerine çalışmışlığı var. Hatta 2017'de ölen kimi kişilerle iletişim kurmak için bir medyum bile tutmuş kendine. Ölen köpeğinden tavsiye istediğini de söyleyenler oldu. Sorulduğunda “evimde ne yaptığım beni ilgilendirir" diye cevap verdi.
Büyük bir demagog olduğuna kuşku yok. Organ satışının yeni bir pazar oluşturacağını söyleyip organ kaçakçılığına dolaylı destek vermesinden daha korkunç olan bir fikre de sahip. Gazetecinin biri çocuklarını satıp satmayacağını sorduğunda “duruma göre değişir” yanıtını verdi. Çocuğu olsaydı satmayacağını belirterek "bu hangi terimlerle düşündüğünüze bağlı; belki bundan 200 yıl sonra tartışılabilir bir konudur bu" dedi.
Arjantin'in askeri diktatörlüğü sırasında Tucumán eyaletinin valisi olan, daha sonra milletvekili olarak görev yapan bir subay olan General Antonio Bussi'nin danışmanıydı. Buenos Aires'in eski Peronist valisi Daniel Scioli'nin düşünce kuruluşu Fundación Acordar'da baş ekonomist olarak görev yaptı. Arjantin'in havaalanlarının çoğunu yöneten şirkette çalıştı. O dönemdeki patronu, ülkenin en zengin adamlarından biri olan Eduardo Eurnekian, Milei'nin üne kavuştuğu televizyon kanalının da sahibiydi.
İnanılmaz çelişkili bir fikir sistematiği var. Kendini özgürlükçü olarak tanıtmasına rağmen kürtaja da okullarda cinsel eğitim verilmesine de karşı. Sabıka kaydı olan yabancıların ülkeye girişini yasaklamayı, ülkede suç işleyen göçmenleri yurt dışına çıkarmayı savunuyor. Bilimle arası iyi değil. İncil’i iyi bilen bir katolik olarak "Başıma her türlü bilimsel açıklamaya meydan okuyan çok güçlü şeyler geldi" diyor. En yakın danışmanlarından biri bir haham. İncil'e inansa da Yahudiliğe geçmek için "çalıştığını" da söylüyor.
Deli falan ama aslında kendisine benzeyen diğer sağcılar gibi kapitalist ekonomiye tapıyor. Herkesin şeytan gibi görüp lanetlediği IMF’yi seven ender liderlerden. IMF tarafından dayatılan kemer sıkma önlemlerinin ülkenin ihtiyaç duyduğu şeyle karşılaştırıldığında devede kulak olduğunusöykeyerek savunmasıyla da bilniyor. Dünyanın genelinde rastladığımız tuhaf birbine uzak olanların aynı noktada buluştuklarının bir örneği de Milei ‘dir denebilir. Hem iktidardaki sol Peronist koalisyonunun, hem de iş dünyasından destek almak gibi kişiliğine uygun tuhaf bir özelliği de var.
Dünya siyasetinde seçmen davranışlarının anlaşılmasının zor olduğu bir dönemde Milei’nin neden seçilebildiğine ilişkin tek açıklama, sokaktaki insanın basit, slogancı, gerçekleştirilmesi zor da olsa çözüm vaat edenlere inanıyor olmasıdır herhalde. Anlık kızgınlıklarını bir siyasi parti liderinin programı olarak görüp de ona oy vermeyecek seçmen de yoktur malum.
Her haliyle ilginç bir durumla karşı karşıyayız gerçekten de. Filipinlerin ekzantirik eski Devlet Başkanı Duarte’den, eski ABD Başkanı Donald Trump’tan sonra Arjantin de dünya siyasetine garip mi garip bir figür hediye etti.
Uzun bir askeri diktatörlükten sonra demokrasiyi becerebilmiş bir ülke olarak dikat çeken Arjantin’de “demokrasi”nin oyunlarınan biri de Milei’nin seçilmesi oldu. Demokrasinin hoş şakalarından bir olan Milei umarım siyasi ömrü kısa olan bir şaka olarak gelip geçer dünyamızdan.
O kadar ilginç, o kadar tehlikeli biri ki kendimizi unutup Arjantin halkına üzülür durumdayız neredeyse.
Kendi “demokrasimizin şakasına” alıştık nasıl olsa.