Boris Johnson'ın istifasının ardından Liz Truss'ın da görevini bırakacağını açıklamasıyla İngiltere siyasi istikrarsızlığa sürüklendi. İktidardaki Muhafazakar Parti'de 1 yılda 3'üncü bir isim, partinin lideri ve aynı zamanda ülkenin yeni başbakanı olacak.
Siyasette çalkantılı günlerin yaşandığı İngiltere'de art arta gelen istifa kararları, hem iktidar partisi milletvekillerinin hem de muhalefetin sert tepkisine neden oldu.
Muhalefetten genel seçim çağrıları
Ülkedeki muhalefet partileri, siyasi kaostan iktidardaki Muhafazakar Parti'yi sorumlu tutarken kargaşanın son bulması için erken genel seçim yapılmasını talep ediyor. Genel seçim çağrılarını reddeden Muhafazakar Parti içindeki liderlik yarışı gelecek hafta sonuçlanacak ve kazanan isim, aynı zamanda 6 yılda 5'inci İngiltere Başbakanı olacak.
Johnson'ın istifası
İngiltere'de 24 Temmuz 2019'da göreve gelen Johnson, Covid-19 salgını sırasında Başbakanlık Ofisi 10 Numara'da karantina kurallarını ihlal eden partiler düzenlenmesi nedeniyle milletvekilleri ve halkın eleştiri ve istifa baskısı altındaydı. Bu partilerden biri nedeniyle para cezası da alan Johnson, kendi partisinin bazı milletvekilleri ve muhalefet tarafından parlamentoya yalan söylemekle suçlandı.
Lideri olduğu Muhafazakar Parti içinde 6 Haziran'da güven oylamasına gidildi ve bu zorlu süreci de atlatarak 148'e karşı 211 oyla kazandı. Parti içindeki güven oylamasını kazansa da İngiliz kamuoyu, Johnson'ın siyasi geleceğinin tehlikede olduğunu yazdı.
İstifalar sarmalı
Johnson'ı istifaya götüren süreçte olayların son halkası olan kabinedeki istifalar ise Muhafazakar Parti Milletvekili ve Grup Yöneticisi Chris Pincher'e yönelik taciz suçlamalarının ardından geldi. Pincher'la ilgili iddialardan haberdar olmasına rağmen onu parti içinde görevlere getiren ve bilgisinin olmadığını söyleyen Johnson, parti içinde ve dışında yalan söylemek ve sorumlu davranmamak suçlamalarıyla da karşı karşıya kaldı.
Tüm bu suçlamaların ardından iki günde bazıları bakan olmak üzere Johnson hükümetinden ve partisinden 60'a yakın isim istifa ettiğini açıkladı. Yaşanan gelişmelerle üzerindeki istifa baskısı artan Johnson, 7 Temmuz'da parti liderliğinden istifa ettiğini ve başbakanlık görevini ise yeni lider seçilene kadar sürdüreceğini duyurdu.
Truss'ı istifaya götüren süreç
Truss'ı istifaya götüren süreç, "ekonomi politikasından U dönüşü" yapmasıyla başladı
Boris Johnson'ın başbakanlıktan istifasının ardından parti içindeki başbakanlık yarışını kazanan Truss, Kraliçe 2. Elizabeth'le Balmoral Kalesi'nde 6 Eylül'de yaptığı görüşme sonrası hükümeti kurma görevini aldı. Böylelikle Başbakanlık Konutu 10 Numara'nın da yeni sakini seçilen evli ve 2 çocuk annesi Truss, Margaret Thatcher ve Theresa May'den sonra "İngiltere'nin 3. kadın başbakanı" olarak kayıtlara geçti.
Parti içindeki seçim kampanyası sürecinde sıklıkla "vergi indirimleri" vaadini öne çıkaran Truss'ın, başbakanlık görevini devralmasının ardından İngiliz hükümeti, 23 Eylül'de toplam 45 milyar sterlini bulacak vergi kesintilerinin uygulanmasına hazırlanıldığını açıkladı. Bu durum, ülkenin dış borçlanmasının yükseleceği beklentilerini artırarak sterlinin sert değer kaybı yaşamasına neden oldu. Ekonomik planlara yönelik sert eleştirilerin ardından hükümet, yüzde 45'lik en yüksek gelir vergisi oranını kaldırma planından vazgeçti.
Daha önce pek çok kez bütçe düzenleme planı kapsamındaki vergi indirimi planının arkasında duran Truss, 14 Ekim'de kamuoyu baskısına dayanamayarak Kwasi Kwarteng'i Maliye Bakanlığı görevinden alarak yerine Jeremy Hunt'ı getirdi.
Piyasalarda ciddi sarsıntılara neden olan "hatalar" için özür dilemesine karşın Truss'ın görevde ne kadar kalacağı konusunda İngiliz kamuoyunda tartışmalar başladı.
Art arda siyasi çalkantıların yaşandığı İngiltere'de Başbakan Truss, dün istifa ettiğini açıkladı.
'Savaşçıyım' açıklaması
İngiliz parlamentosunda 18 Ekim’de yaptığı konuşmada, "Pes eden değil, savaşçı" olduğunu söylemesine karşın bir gün sonra istifa kararını açıklayan Truss, böylelikle sadece 44 gün görevde kalabildi. Liz Truss, ayrıca "İngiltere tarihinde en kısa süre görev yapan Başbakan" olarak kayıtlara geçti.
Brexit süreci başbakanları istifaya sürükledi
İngiltere'de 2013'te dönemin Başbakanı David Cameron'ın, Avrupa Birliği (AB) üyeliğini referanduma götürme sözü vermesi üzerine başlayan Brexit atmosferinin sonucu Cameron'a yaramadı. Ülkede 23 Haziran 2016'da yapılan ve son ana kadar başa baş giden referandum yarışından yüzde 48’e karşı yüzde 52 ile Brexit cephesinin galip çıkması üzerine kendisi AB üyeliğinden yana olan Cameron görevinden istifa etti.
Cameron’dan sonra görevi devralan Theresa May de AB ile vardığı Brexit anlaşmasının parlamentoda 3 kez reddedilmesinin ardından parti içi muhalefetin baskısına dayanamayarak liderlikten istifa etti.
Brexit krizini çözemeyen May, başbakanlığı bırakırken koltuğuna Brexit'i çözme sözü veren Boris Johnson oturdu. Parti üyelerinin oylarının çoğunluğunu alan Johnson, 24 Temmuz 2019’da May’den başbakanlık görevini devraldı.
3 yılda üçüncü başbakan
Johnson, böylece İngiltere’nin 2016’da yapılan referandumda Brexit kararı almasının ardından geçen 3 yıldaki 3. başbakanı oldu. Ancak Johnson'ın iktidarı da uzun sürmedi ve 2 yıl 348 gün sonra 7 Temmuz’da parti liderliğinden istifasını açıkladı ve ardından halefi Liz Truss da uzun süre görevinde kalamayarak istifa etti.