Bir süredir “Hizbullah savaşa katılır mı? sorusu var gündemde. Mevcut duruma, Hizbullah’ın temel politikalarına bakınca yanıtın “Katılır“ olması son derece doğal. Gazze'de yaşanan vahşetin seviyesine bağlı olarak İsrail'e karşı ikinci bir cephe açmaya karar verebilir tabii ki örgüt.
Ancak, tüm çıkışlarına, daha önce İsrail’le savaş deneyimine sahip olsa da “katılmaz“ diye düşünenlerdenim doğrusunu isterseniz. Basit nedenlere sahibim bu tahminimde ama en önemlisi şu: Hizbullah’ın Lübnan’a karşı da sorumluluğu var, unutmayalım. İsrail’in “Hizbullah savaşa katılırsa Lübnan’ı taş devrine döndürüz“ tehdidini anımsayıp Hizbullah’ın bunu hesaba katarak karar vermesi gerektiğini bilelim.
Vekil değil müttefik
Tabii Hizbullah‘ın arkasında İran’ın bulunduğunu, dolayısıyla İsrail’le savaş kararı almasında Tahran’a güvenmesinin etkili olduğunu düşünenler de var kuşkusuz. Şunu artık anlasak iyi olacak: Hizbullah, İran’ın Lübnan’daki vekili değil, müttefiki. Bunu bilerek yazıp konuşursak, daha gerçekçi bir tutum almış oluruz. Hizbullah’ın İran ya da başka bir ülkenin iznine ihtiyacı çok ayrıca. İsrail’le savaşmada İran’dan çok daha fazla deneyimi olduğu da ortada. Hizbullah, İsrail’le tutuşacağı savaştan yenik çıkrsa ya da belini doğrultamayacak bir darbe alırsa, İran’ın Lübnan’daki en önemli müttefikini kaybedeceğini de aklımızda tutalım. Bu nedenle İran’ın da Hizbullah’ı savaşa itmeyeceğini, aksine engelleyeceğini düşünüyorum.
Alt yapıyı tamamen vurabilir
Kuşkusuz yanılabilirim bu tahminimde. O nedenle katılır mı katılmaz mı sorusuna yanıt aramak yerine, katılırsa ne olabileceğine ilişkin tahminlerimi paylaşayım. Öncelikle örgütün İsrail'i vurmak için 3 bin ila 5 bin arası savaşçıya, kısa menzilli füzelere sahip olduğunu, tam zamanlılar ile yedek askerler de dahil olmak üzere en az 60 bin savaşçısının bulunduğunu belirteyim. Örgüt 2006;mso-spacerun:yes'> menzile sahip İran yapımı hassas güdümlü füzeleri olan örgütün "özel kuvvetler" biriminin bir savaş durumunda İsrail'e sızmak üzere eğitildiğini de vurgulayalım. Bu yüzden Hamas’tan daha çok Hizbullah’ı “birinci tehdit“ olarak gören İsrail, örgütün Ben-Gurion havaalanı ile büyük elektrik şebekeleri gibi ülkenin kritik altyapısını tahrip eden bir saldırıyı sürdürebileceğine inanıyor.
2014 yılının sonlarında ortaya çıkan gizli bir Kudüs Gücü/Hizbullah projesi vardı Hizbullah’ın. Bu proje, devasa bir yeraltı saldırı tünelleri sistemi geliştirmeye yönelikti. Daha geniş çaplı potansiyel bir saldırının parçası olarak bu ağ, binlerce Hizbullah militanının Lübnan'ın içinden İsrail topluluklarına uzanan tünellerden çıkmasını sağlayabilecek güçte. İsrail 4 Aralık 2018’de başlattığı Kuzey Kalkanı Operasyonu’yla bu tünelleri yok ettiğini duyurmuştu. Kimi gözlemcilerin aslında benzeri tünellerin hala var olduğunu düşündüklerini de belirtelim.
Hizbullah’ın İsrail’le doğrudan savaşan bir örgüt olduğunu, bunun da ona büyük bir deneyim kazandırdığını söylemek gerek. 2006 yılında da Hizbullah, Lübnan-İsrail sınırında iki İsrailli askeri esir almış, İsrail buna orantısız karşılık vermişti. Tam 34 gün süren çatışmada binden fazla Libnan vatandşı ile 165 İsrailli yaşamını yitirmişti. İki tarafın da kazanamadığı, olanın sivillere olduğu bir savaştı bu. Uluslararası Kızıl Haç Komitesi İsrail ordusunun 30 bin evi, 109 köprüyü, 78 sağlık tesisini yıktığını ya da büyük hasar verdiğini açıklamıştı.
“Dahiya Doktrini“ hayata geçebilir
Hizbullah’ın savaşa dahil olması İsrail‘in, adını Hizbullah’ın kalesi durumundaki semt olan Dahiya’dan alan “Dahiya Doktrini“ni devreye sokmasına yol açabilir. Dahiya doktrini eski İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot tarafından ana hatları çizilen, düşman olarak görülen rejimlerin sivil altyapısının yok edilmesini kapsayan, bunu sağlamak için de "orantısız güç" kullanımını onaylayan bir asimetrik savaş askeri stratejisi.
Mesele sivil alt yapıları vurmaksa, İsrail’in bu doktrini yıllardır uyguladığını biliyoruz. Değişen bir şey olmayacak aslında ama İsrail’in “orantısız şiddeti“ resmi bir nitelik kazanmış olacak.
Şu kesin; eğer Hizbullah savaşa dahil olursa , bu şu an sürmekte olan İsrail-Hamas savaşından daha kanlı olacak.
İran dahil İslam/Arap ülkelerinin, - Cezayir’in İsrail’e karşı savaşma kararı almak gibi şovlar dışında- kılını kıpırdatmayacağını da göreceğiz.
Olan Arap, Yahudi sivile olacak.
Her zamanki gibi.