Eski İsrail Başbakanı ve ana muhalefet partisi Likud’un lideri Benjamin Netanyahu’nun yeniden iktidara gelmesi ihtimali en çok da Türkiye ile devam etmekte olan normalleşme sürecinin nasıl etkileneceği sorusunu akıllara getiriyor.
Başbakanlığı döneminde Türkiye ile yaşanan gerek Filistinlilere yönelik tutumu gerekse infial yaratan Mavi Marmara olayı gibi krizlerin başrol oyuncularından biri olan Netanyahu’nun yeniden seçilme olasılığını İsrail’in önemli gazetelerinden Haaretz’in köşe yazarı Gideon Levy ve Şalom Gazetesi yazarı Karel Valansi ile konuştuk.
Netanyahu’nun dönüşü ve normalleşme süreci
Netanyahu'nun sözkonusu erken seçimlerde sandıktan çıkması ihtimali üzerine Türkiye ile olan normalleşme sürecinin nasıl etkileneceğini sorduğumuz iki yazar, hemen hemen aynı çizgide cevap verdiler.
Levy: “Ben Netanyahu’nun yeniden iktidara gelmesi durumunda İsrail ve Türkiye arasında devam eden normalleşme sürecinin etkileneceğini düşünmüyorum. Çünkü Netanyahu da Türkiye ile ilişkileri geliştirmek istiyor. Onun Türkiye ile ilişkileri geliştirmek isteği içinde olduğu görülüyor. Netanyahu’nun iktidara gelmesiyle ülke içinde bir takım değişiklikler olacaktır ama bunun Türkiye ile ilişkileri etkileyeceğini düşünmüyorum. Çünkü normalleşme süreci tamamen stratejik bir adım, kişisel değil.”
Valansi: “Türkiye ile ilişkilerde dikkat ettiyseniz Türkiye başbakan seviyesinden ziyade Devlet Başkanı seviyesinden ilişkileri yürütüyor. Bu nedenle Erdoğan-Herzog ilişkilerindeki yakınlık ve her iki tarafın da ilişkileri normalleştirme ve geliştirme isteğinin olmasından kaynaklanıyor. Normalleşmenin, başbakan kim olursa olsun devam edeceğini düşünüyorum. Netanyahu’nun seçilmesi durumunda, Erdoğan ile kişisel olarak anlaşamasalar dahi, şimdiye kadar yapılan olumlu gelişmeleri bozmayacaklardır. Son dönemde İran terör tehdidi karşısındaki güvenlik ve istihbarat işbirlikleri de ilişkilerin çok boyutlu olarak geliştirilmeye devam edeceğini gösteriyor. Ancak iki ülke ilişkilerinden bahsederken temkinli bir dil kullanmak lazım çünkü son yıllarda karşılıklı güven çok zedelendi ve bunun yeniden tahsis edilmesi için çaba ve zaman gerekli.”
Hükümet krizinin perde arkası
İsrail'de koalisyon hükümetinin başbakanı Naftali Bennett geçtiğimiz günlerde meclisin feshi için gelecek hafta oylama yapılacağını söylemişti. Sözkonusu oylama bugün gerçekleşti ve ülkenin milletvekilleri de ilk oturumda hükümetin feshedilmesi tasarısını onayladı. 3,5 yılda 5'inci kez seçimlere gidecek olan ülkedeki krizin nedenlerini sorduğumuz yazarlardan Valansi, "Hükümetin taleplere cevap verememesi" vurgusunu yaparken Levy ise çok net bir cevap veriyor.
Valansi: “Hükümet artık bir bütün olarak hareket edemiyordu ve başbakandan taviz istekleri artmıştı. Buna karşılık ana muhalefet tek vücut halinde her tasarıya 59 oyla ret veriyordu. Bunu sürdürmenin artık hem hükümete zarar vereceği hem de işleyişi kilitleyeceği düşünülerek bu karar alındı. Ancak asıl sorun İsrail’deki seçim sisteminin artık ihtiyaca cevap verememesi. Öyle olmasa ülke 3 yılda 5 seçime gitmezdi.”
Levy: "Krizin nedeni Benjamin Netanyahu"
Valansi: Lapid- Netanyahu çekişmesi yaşanacak
Gidilecek erken seçimlerin olası sonuçlarına yönelik öngörülerini sorduğumuz iki gazeteci şöyle v-cevaplar verdiler:
Levy: "Netanyahu bir elinde çok fazla destek tutarken diğer elinde de bir o kadar da kendisini istemeyen insanların tepkilerini tutuyor. Gelecek ya da mevcut Hükümetler arasında büyük bir fark görmüyorum. Öte yandan, İsrail'deki seçimler, kesin bir zaferle sonuçlanmadığı için ülke seçimden seçime koşuyor."
Valansi: "Seçimler Lapid- Netanyahu çekişmesine sahne olacak. Hükümet düşüp tarih kesinleştiğinde büyük bir yarış başlayacak. Şu an her iki liderin de şansları eşit, yapılan kamuoyu yoklamalarına göre. Lapid’in güvenlik ve savunma konusundaki tecrübe eksikliği bir dezavantaj olurken, hem bu sefer seçimlerde devletin aygıtları Netanyahu’nun değil onun elinde olacak olması hem de her ne kadar Netanyahu’nun kemikleşmiş bir seçmen kitlesi olsa da, ‘Netanyahu olmasın da ki olursa olsun’ diyen önemli bir kesimin olması, seçilebilmesi için avantajlar."
İsrail-Türkiye normalleşmesi
İsrail ve Türkiye arasında yaşanan normalleşme süreci ülkenin Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un ziyaretiyle birlikte hız kazanmıştı. Herzog, Türkiye’ye üzerinde barış sembolleri ile İngilizce, İbranice ve Türkçe “barış” yazan bir uçakla gelmişti. İkili görüşmenin ardından 2010’dan bu yana büyükelçilik seviyesinde temsil bulunmayan ülkelerden tekrar bir büyükelçi ataması konuşulmaya başlanmıştı. Geçtiğimiz hafta İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid ise Türkiye’ye gelerek Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmüş ve görüşmeden “Büyükelçilik düzeyi” için çalışmaların başlatıldığı açıklaması çıkmıştı.
Levy ve Valansi'nin normalleşme sürecine yönelik düşünceleri ise şöyle:
Levy: “Sürecin çok kırılgan olduğunu düşünüyorum. İki ülkenin de iyi diplomatik ilişkilere dönme isteği aşikar. Fakat İsrail’de insanlar yine bir krizin çıkıp çıkmayacağından çok emin değiller. Çünkü örneğin İsrail’in Gazze’ye yönelik yeni bir operasyona girişmesi ardından Türkiye’nin nasıl bir reaksiyon vereceğini bilmiyoruz. Dolayısıyla normalleşme sürecinin çok kırılgan bir zeminde olduğunu biliyoruz. Fakat normalleşme süreci ve Lapid’in ziyaretinin yansımalarının İsrail’de oldukça olumlu karşılandığını söyleyebilirim.”
Valansi: "İran şüpheli her ölümde otomatik olarak İsrail’i suçlarken, İsrail de buna karşılık bu suçlamaları ne kabul ediyor ne de reddediyor. İsrail’in yarattığı bu şüphe eğer kendi yaptıysa elemanlarını korumasını sağlarken, kendi yapmadıysa elinin her yere uzandığı algısını güçlendiriyor. Bu bir strateji en nihayetinde. Türkiye-İsrail yakınlaşmasının bir testi oldu İran’ın İstanbul’daki İsraillileri hedef alması. Ve iki ülke arasındaki işbirliği başarı ile sonuçlandı. İsrail’deki tüm siyasi çalkantının ortasında Lapid’in ziyaretini ertelemeyip gelmesi ve şahsen Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’a bu konuda teşekkür etmesi, hem ilişkilerin olumlu seyrine dair hem de İsrail’in ilişkilerin normalleşmesine verdiği önemi göstermesi açısından oldukça önemli olduğu kanaatindeyim."
‘Büyükelçinin ataması ilk başta yapılması gerekirdi’
Büyükelçi ataması hakkındaki görüşlerini merak ettiğimiz Valansi ise bunun geç kalınmış bir adım olduğunu ifade ederek şöyle söyledi: “Bana göre büyükelçilerin atamasını yapmak ilk başta yapılması gereken ve aslına bakarsanız en kolay adım olması gerekirdi. Ancak 2016 normalleşmesinden kısa bir süre sonra 2018’de ilişkiler çok kötü şekilde bozulmuştu. Mesela İsrail büyükelçisi kameralar karşısında eşyaları aranarak ülkeden ayrılmıştı. Tüm bu tecrübeler ve sert söylemler her iki tarafın da ağzında acı bir tat bırakmış olmalı ki böylesi bir konuda beklemeyi tercih ediyorlar. Bunun bir diğer sebebi ise isimler üzerinde anlaşamamak olabilir.”