Çok basit, hayli sloganvari bir başlık olduğunu biliyorum. Ancak Arap devletlerinin Filistin sorununa yaklaşımından haberdar olanlar söylediğimi son derece gerçekçi bulacaktır. Çünkü Filistin sorununun çözülmesinin önündeki en büyük engel gerici Arap rejimleridir. Bu rejimlerin yıkılması bugünden yarına gerçekleşecek değil tabii ki. Dolayısıyla Filistin sorununun hiç çözülmeyeceği algısına yol açmış da olabilirim bu başlığı atmakla.
Şu tartışılmaz bir gerçektir; Arap rejimleri yıkılmadan Filistin bağımsızlığına kavuşamaz. Çünkü Filistin kurutuluş hareketi (seküler/İslamcı fark etmez) mevcut Arap rejimlerince her zaman tehlikeli kabul edilmiştir. El Fetih’inden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'ne (FHKPC) kadar sol/seküler örgütlerin öncülüğündeki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) de, İslami Cihad’ından Hamas’ına kadar gerici/dinci gruplar da Arap rejimleri için aynı derecede tehlikelidir. FKÖ’nün Arap ülkelerinde sol/seküler bir devrime öncülük etmesinin de Hamas’ın şeriatçı bir rejim kurmasının da kendi ülkelerinde aynı sonucu doğuracağı endişesi egemendir bu devletlerde. Mısır ile Ürdün’ün Gazze için kılını bile kıpırdatmaması, Suudi Arabistan'ın petrol arzının sağladığı kozu kullanarak İsrail'e ABD desteğini durdurmamasının nedeni budur.
Suriye ile Bahreyn dışındaki Arap ülkelerinden tek bir ses çıkmazken Bolivya İsrail ile resmi ilişkilerini kesmiş, Şili ile Kolombiya ise büyükelçilerini geri çekmiştir. Arap ülkeleri bunu bile yapamamakta, tutumları yıllardır yapageldikleri gibi kınamadan öteye geçmemekte.
Son yılların en büyük insan kıyımının yaşandığı şu son savaşta, İsrail’e karşı çıkmakla Hamas’ı güçlendireceklerini düşündükleri için İsrail’le ekonomik/siyasi ilişkilerini kesmedikleri ortada Arap rejimlerinin. Bu rejimler çıkarlarını İsrail'in yerleşimci-sömürgeci projesini sürdürmesine bağlı görüyor. Ayrıca nükleer bir güç olan İsrail'in askeri kapasitesinden de çekiniyorlar. İsrail’le karşı karşıya gelmek istememe nedenleri arasında bunlar var. Ayrıca Batı ile de ilişkilerini korumaya özen gösteriyorlar. Bunun yolunun da İsrail’le iyi geçinmek, en azından ona düşmanca tutum almamaktan geçtiğini biliyorlar.
Sonuçta böyle davranmalarının onlara kazandırdığı ekonomik bir takım yararlar da var. Ancak bunlar bir avuç elitin eline geçiyor. Bölge halklarına hiç bir yararı olmayan kazanımlar bunlar. 2011 Arap Ayaklanmaları boşuna çıkmadı. Totaliter gerici Arap rejimlerinin halklarıyla bağları organik değil, baskıya dayalı bağlardır. Rejimlerdeki halk korkusunun bir nedeni de budur. Baskı uzun süre yönetebilirlik sağlayamıyor. Yayılmasa bile çok sayıda isyana tanık olundu Ortadoğu’da, hem de 2011’den çok önceleri.
Filistin krizinin doğurduğu mülteci sorunu Arap rejimlerinin en büyük korkusu. Vatandaşlarının yarısı Filistinli olan Ürdün İsrail-Hamas çatışması başladığı anda sınırlarını Filistin’den gelenlere kapadı. Mısır da aynı nedenlerle benzeri bir tutum aldı. Mülteci sayısının fazlalığı değil bunun nedeni. Asıl neden, ne yapacağı öngörülemeyen İsrail’in, Ürdün ile Mısır’a da bir gün, oralardan Filistinli saldırısı var gerekçesiyle askeri operasyon yapacağı korkusu. İsrail’e “insani gerekçelerle" mülteci kabul ettiğini söyleyemeyecek kadar ürkek rejimler bunlar.
2011 Arap Ayaklanmaları’nın bıraktığı ciddi bir direniş mirası var Ortadoğu’da. Her an canlanması mümkün bir mirastır bu. Gerici Arap rejimlerinin devrilmesi Filistin kurtuluşunun önünü açacak öncelikle. Yeni halk yönetimleri elbette İsrail’i yok etmek gibi doğru olmayan bir hedefin peşinde koşmak yerine İsrail’le tüm ilişkileri kesecek. İsrail’in hem bölgede hem de dünyada bu tür bir izolasyona uğraması ABD’nin desteğini de etkisizleştirecek.
Mevcut Arap rejimleri, başta Suudi Arabistan olmak üzere, İbrahimi Anlaşmaları aracılığıyla ABD’nin istediği hizaya getirildiler çoktan. 2030 Projesi’nin selametinin ABD/Batı dostluğunda olduğunu düşünen Suudi Arabistan, İsrail’le “normalleşmeden“ vazgeçme gücüne sahip değil.
Acıdır ama hiç bir Arap devleti – Suriye dışında- Filistin yüzünden İsrail’le kavga etmez. Etmesinler tabii ama en azından petrol silahını, coğrafyanın kimi avantajlarını kullansınlar onu durdurmak için.
Bugünkü yönetimlerle olacak iş değil tabii ki bu.
“Ortadoğu devrim çemberi“ yeniden oluşturulmalı.