Dünya iklim krizinin etkilerini aşırı doğa olaylarıyla yakından yaşıyor. Kuraklık, yangınlar, seller, aşırı deniz olayları… İklim bilimi organı Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) de geçen günlerde 6. değerlendirme raporunu yayımladı. Rapor iklim krizi etkilerinin daha sert yaşandığını gösteriyor. Raporda yaşanabilir bir geleceğin hâlâ mümkün olduğu, ancak bunun 2030 yılına kadar derin, hızlı ve sürekli emisyon kesintileri sağlamak için atılacak adımlarla mümkün olabileceği ifade ediliyor. Türkiye’de de kuraklıkla ilgili afet yönetim planı oluşturulması talebiyle başlatılan imza kampanyası sürüyor.
IPCC, 1988 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından, iklim değişikliği konusunda mevcut bilimsel, teknik ve sosyoekonomik bilgi ve çalışmaların değerlendirilmesi, bilimsel çıktılar ışığında iklim değişikliğiyle mücadele ve iklim değişikliğine uyum konularında karar vericilere yol göstermek üzere kuruldu. “IPCC üyesi ülkeler”e Türkiye de dahil. Bu panelin değerlendirme raporlarına 800’den fazla bilim insanı katkıda bulunuyor.
‘Küresel ısınmaya insan faaliyetleri neden oluyor’
IPCC, 20 Mart’ta iklim değişikliğinin mevcut durumunun değerlendirildiği sentez raporunu yayımladı. Raporda fosil yakıtların gezegene zarar verdiğinin altı çizilerek insan faaliyetlerinin kesin olarak küresel ısınmaya neden olduğu ve küresel yüzey sıcaklığının arttığı anlatılıyor. Daha fazla ısınmanın da öngörülemeyen bir küresel su döngüsü, kuraklık ve yangınlar, yıkıcı seller, aşırı deniz seviyesi olayları ve daha yoğun fırtınalara neden olduğu belirtiliyor.
‘Emisyonların çoğunluğu enerji, sanayi ve ulaşımdan’
Rapor dirençli ve yaşanabilir bir geleceğin hala mümkün olduğunu vurgulamakla birlikte önümüzdeki bu on yıl içinde derin, hızlı ve sürekli emisyon kesintileri sağlamak için adımlar atılması gerektiği konusunda da uyarıyor. Adımlardan en önemlisinin yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak olduğuna dikkat çekiliyor. Atılacak adımlarla birlikte ısınmayı 1,5°C ile sınırlamasında tutmak hala mümkün. Ayrıca raporda 2019 yılında küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 79'u enerji, sanayi, ulaşım ve binalardan, yüzde 22'si ise tarım, ormancılık ve diğer arazi kullanımından kaynaklandığının altı çiziliyor.
‘Bazı insanları daha çok etkiliyor’
İklim krizinin tahribata yol açtığı ifade edilen raporda bazı insanlar ve yerlerin daha fazla etkilendiğine de değiniliyor. Raporda özetle “Tarihsel olarak iklim değişikliğine en az katkıda bulunmuş olan hassas topluluklar orantısız bir şekilde etkileniyor. Yaklaşık 3,3-3,6 milyar insan iklim değişikliğine karşı yüksek derecede kırılgan bağlamlarda yaşıyor; yüksek derecede kırılgan bölgelerde yaşayan insanların 2010-2020 yılları arasında sel, kuraklık ve fırtınalar nedeniyle ölme olasılığı, çok düşük kırılganlığa sahip bölgelerde yaşayanlara göre 15 kat daha fazladır. Sıcaklıklar arttıkça ekosistemler zarar görüyor, karada ve okyanusta türlerin toplu ölümlerine neden oluyor. Bazı ekosistemler, buzulların geri çekilmesi ve arktik permafrostun çözülmesi gibi etkilerin neden olduğu geri dönüşü olmayan bir noktaya yaklaşıyor” deniliyor.
‘Kuraklık nedeniyle 50 yılda 1 milyondan fazla insan öldü’
Öte yandan kuraklık nedeniyle son 50 yılda 1 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiğine dikkat çekilerek change.org üzerinden imza kampanyası başlatıldı. Kampanya metninde “Kuraklık sadece göllerimize değil tarıma, ekonomiye, sosyolojik yapıya da zarar vermekte ve vermeye devam edecek. Bunun sonucunda birçok canlı hayatını kaybediyor, yaşam yok oluyor. Bunların sadece bir başlangıç olduğunun farkında değil miyiz? Kuraklığa karşı önlem alınmamaya devam edilirse bu felaket bizleri ele geçirecek ve insan sağlığını olumsuz yönde etkileyerek can kayıplarına neden olacak” denildi. Ayrıca kampanyada tüm bu süreç göz önünde bulundurularak “Kuraklıkla İlgili Afet Yönetim Planı Oluşturulsun” denildi. istiyoruz.