Bir kaç yıl önce Latin Amerika‘nın en sakin ülkelerinden biriyken nasıl oldu da şiddetin en yoğun yaşandığı ülkeye dönüştü Ekvador? Biz seçimlere günler kala Devlet Başkanı adayı Fernando Villavicencio ile "Yurttaş Devrimi Hareketi"nin yerel lideri Pedro Brione’in kısa aralıklarla uğradığı suikastlardan sonra merak etmeye başladık bu sorunun yanıtını.
Bir zamanların Meksikası gibi
Oysa, hem de uzun zamandan beri Ekvador ciddi bir şiddet sarmalı içindeymiş. Meksika'da olduğu gibi Ekvador‘da da sokaklara bırakılan parçalanmış ya da köprülerden sarkıtılmış cesetlere rastlanıyor. Kurbanlarının parmaklarını ya da kulaklarını kesen çeteler dehşet saçıyor. Fidye için insan kaçırma vakaları ise neredeyse her gün yaşanıyor. Ekvador'da şiddetin kurbanları arasında belediye başkanları, hakimler, savcıların yanı sıra, yüzlerce masum sivil de var.
Çoğu uyuşturucu kartelleriyle ilgili bu şiddetin. Uyuşturucu çeteleriyle mücadele eden ancak artan şiddeti durduramayan Devlet Başkanı Guillermo Lasso, yolsuzluğu ifşa eden, Los Choneros olarak bilinen uyuşturucu çetesinden ölüm tehditleri alan eski gazeteci Villavicencio'nun öldürülmesinden "organize suçu" sorumlu tuttu örneğin. Ülkenin hemen her yerinde örgütlü, güçlü karteller bunlar. Ekvador askeri istihbaratı, Ekvador'un 60 bin kişilik polis gücüne rakip olabilecek derecede ağır silahlı 26 kadar aktif uyuşturucu çetesi olduğunu söylüyor Ekvador’da.
Yaygın olmalarının nedeni
Bir diğer soru da uyuşturucu çetelerinin neden Ekvador’da bu kadar yaygın olduğu sorusu. Araştırınca anlıyoruz ki bunun bir kaç nedeni var; Ekvador limanlarının kokain kaçakçılığı için kolay nakil noktaları oluşu, diğeri de kartellerin ülkede çok düşük üretim maliyetiyle faaliyet gösterebilmeleri. Konunun uzmanları Meksika ile Kolombiya'daki uyuşturucu savaşlarının bu ülkelerdeki kartellerin yanı sıra Arnavutluk mafyası üzerinde de baskı yarattığını, onları Ekvador'da operasyonlar düzenlemeye ittiğini de söylüyor. Yani bir diğer neden de bu. Uzmanlar, ülkenin delik deşik sınırları, dolara bağlı ekonomisi, yaygın yolsuzluğu, kara para aklama kontrollerinin eksikliğinin de çeteleri ülkeye çektiğini ifade ediyor.
Bir kez daha anımsatayım; daha bir kaç yıl önce Ekvador “dünyanın en büyük kokain üreticileri olan Kolombiya ile Peru arasında sıkışmış bir barış adası“ olarak tanımlanıyordu. Ancak 2018'den bu yana uyuşturucu kaçakçılığı, cinayetler endişe verici bir şekilde arttı. Bundan büyük ölçüde uluslararası organize suç grupları da sorumlu tabii. Ekvador Merkez Üniversitesi'nde çatışma ile şiddet üzerine bir program yürüten Luis Cordova Alarcon, "aşırı suç şiddetinin" başlangıcını Ocak 2018'deki ölümcül bir araba bombalamasına dayandırıyor. Saldırı Kolombiya sınırındaki bir kasabada bir polis merkezini kısmen tahrip etmiş, 23 kişiyi yaralamıştı. Bombalı araç saldırısını, takip eden üç yıl içinde 430 mahkumun ölümüne neden olan rakip uyuşturucu çeteleri arasındaki kanlı hapishane katliamları izledi.
Suikastler: Bardağı taşıran damlalar
Merkez sağ aday Fernando Villavicencio'nun bir suikaste kurban gitmesi -20 Ağustos'taki başkanlık seçimleri öncesinde anketlerde ikinci sıradaydı- ülkeyi derinden sarstı, malum. Bir seçim mitingi sırasında düzenlenen silahlı saldırıyla ilgili olarak altı Kolombiyalı tutuklanırken, yedinci bir kişi de güvenlik güçleriyle girdiği silahlı çatışmada hayatını kaybetti. Olup bitenlerden uluslararası örganize çeteleri sorumlu derken bunda gerçeklik payı olduğunu suikaste katılanların kimlikleri de doğrulamış oluyor.
Durum gerçekten vahim ülkede. Geçtiğimiz yıl Ekvador'da uyuşturucuyla bağlantılı şiddet olayları cinayet oranını 100 bin kişi başına 26'ya yükselterek bir önceki yılın neredeyse iki katına çıkardı. Bu suçlara karşı hükümetin bugüne kadar yaptığı ciddi bir iş yok aslında. Ama Villavicencio'nun öldürülmesinin yankısının büyüklüğü nihayet harekete geçirdi hükümeti. Cinayetten sorumlu tutulan Los Choneros çetesinin Fito lakaplı lideri Jose Adolfo Macias’ı, bulunduğu hapishaneyi binlerce askerle basarak “ele geçirip“ maksimum güvenlikli bir hapishaneye nakletti. İçişleri Bakanı Juan Zapata, Ekvador'da faaliyet gösteren 13'ten fazla organize suç grubu olduğunu, bunlardan en eskisinin, en güçlüsünün Meksika'nın Sinaloa karteli ile ittifak halinde olan Los Choneros olduğunu açıklamıştı.
Hapishane karargahıydı
Hapishanede cezasını çeken birinin “ele geçirilmesi“ ne demek denebilir haliyle. Fito o kadar dokunulmazdı, o kadar korunuyordu ki cezasını çektiği (!) hapishaneyi karargah haline getirmişti. Fito, Villavicencio öldürülmeden önce onu tehdit etmekle suçlanıyordu. Villavicencio daha önce yerel bir programa Fito'nun bir "temsilcisinin" kendisiyle temasa geçtiğini, çete hakkında konuşmayı bırakmasını söylediğini belirtmişti. Villavicencio'nun "Los Choneros'tan bahsetmeye devam edersem, beni kıracaklar," dediği yazıldı gazetelerde.
Kolombiya'daki CERAC düşünce kuruluşunun direktörü Jorge Restrepo, "Ekvador'un organize suçlarla mücadele politikası, hükümet güçlerinin, adli kurumların uyuşturucu bağlantılı organize suçlar tarafından ele geçirilmesini engellemedi" diyerek verilen mücadelenin pek etkili olmadığını kaydediyor.
Bir ülkenin yaşayabileceği en berbat durumda ülke. İnsan üzülüyor. Bir zamanlar solun kalesi olan Latin Amerika’da solcu hükümetleri yıkmak ya da iktidara gelmelerini önlemek için uyuşturucu çetelerini kullanan emperyalist güçler, bunun zaman içinde kendi şehirlerinin sokaklarında uyuşturucu satışını arttırdığını geç anladılar.
Ama hayli geç.